Kanlı Pazar: Emperyalizmin fedailerinin kirli tarihi

Kanlı Pazar: Emperyalizmin fedailerinin kirli tarihi

ABD’nin 6. Filo’sunu İstanbul’a demirlemesini protesto etmek için 16 Şubat 1969 Pazar günü Taksim Meydanı’nda toplanan devrimci gençlik, bir katliamın hedefi oldu. Kanlı Pazar olarak akıllara kazınan bu gün; yükselmekte olan devrimci ve anti-emperyalist mücadeleyi bastırmak üzere, Komünizmle Mücadele Derneğinin ve Milli Türk Talebe Birliğinin (MTTB) düzenlediği, sonucunda iki devrimcinin hayatını kaybettiği, yüzlercesinin ise yaralandığı, 60’lı yıllarda karşı devrimin en çok iz bırakan katliamıdır.

Katliamın arka planı: Devrimin ve karşı devrimin yükselişi

Türkiye’de 1960’lı yıllarda devrimci hareketin anti-emperyalist karakteri, bu mücadelede önemli bir sembol haline gelmiş 6. Filo eylemlerinde kendini göstermiştir. 1967 Haziranı’nda 6. Filo karşıtı ilk eylemler düzenlenmiş; aynı yılın Ekim ayında, Amerikan donanmasına ait 6. Filo’nun İstanbul’a tekrar demirlemesi üzerine yapılan kitlesel bir miting sonucunda tek bir Amerikan askeri karaya adım dahi atamamıştı. Kasım ayında Kıbrıs mitinginde Amerikan bayrakları yakıldı. 1968 yılına gelindiğinde ise dünyadaki gençlik mücadelesinin de kitleselleşmesi ve 68’deki devrimci dalganın da itkisiyle Temmuz ayında 6. Filo’nun askerleri bu sefer denize dökülmüş, 6. Filo İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalmıştı. Kasım ayında Türkiye’ye ABD büyükelçisi olarak atanan “Vietnam Kasabı” lakaplı Robert Komer’in gelişi protestolarla karşılanmıştı. Bu protestolardan en önemlisi ise 1969 yılının Ocak ayında Komer’in arabasının ODTÜ ziyareti sırasında devrimci öğrenciler tarafından yakılması oldu.

60’lı yıllardaki bu devrimci yükseliş ve gençliğin gitgide radikalleşen, kitleselleşen ve büyüyen anti-emperyalist mücadelesi karşısında karşı devrim de örgütleniyor, gericilik boy gösteriyordu. MTTB ve Komünizmle Mücadele Derneği gibi örgütlerde faşist, siyasal islamcı gruplar faaliyetlerini arttırıyordu.

1969 Şubatı’nda 6. Filo’nun tekrardan İstanbul’a “ziyaretiyle” birlikte devrimci gençliğin 16 Şubat’ta “Emperyalizme ve Sömürüye Son” mitingi düzenlemeye karar vermesi üzerine, karşı devrim güçleri harekete geçiyordu. 14 Şubat günü Komünizmle Mücadele Derneği, Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet Partisi tarafından “Bayrağa Saygı” mitingi düzenlendi. Mitingin yapılma sebebi ise Dolmabahçe’ye demirlemiş olan 6. Filo’ya karşı eylemleri düzenlemek için İTÜ yurtlarında hazırlık yaparken polis tarafından öldürülen Vedat Demircioğlu’nun Beyazıt Kulesi’ne resminin asılmasıydı. Mitingde “Vedat Demircioğlu bayrağı” lanetleniyor, Komünizmle Mücadele Derneği başkanı İlhan Darendioğlu “Memlekete ihanet eden bu hainleri toprağa gömme zamanı gelmiştir.” diyerek emperyalizmin işbirlikçiliği rolünü sahipleniyor, Pazar günü yapılacak miting için katliam çağrısı yapıyordu. 16 Şubat günü Mehmet Şevket Eygi Bugün gazetesinde “Cihada hazır olunuz” başlığıyla yayınladığı yazıda “Müslümanlar ile kızıl kâfirler arasında topyekûn savaş kaçınılmaz hale gelmiştir.” diyerek mitinge savaş çağrısında bulunuyordu.

İşte, Kanlı Pazar’a böyle bir tarihsel süreç içinde gidildi: Devrimin ve karşı devrimin yükselişi.

Sahte anti-emperyalizmin gerçek yüzü

16 Şubat Pazar günü miting için alana giren devrimci öğrencilere gericiler Taksim Meydanı’nda saldırmış, iki kişiyi öldürmüş, 200 kişiyi ise yaralamıştı. Bu sırada alanda bulunan polisler, en küçük bir müdahalede bulunmadıkları gibi gericilere silahlar temin ediyorlar, katliama destek oluyorlardı. Katliamın ertesinde Genç Sinemacılar Grubu’nun bütün olayı filme almasına rağmen filmin gösterimi dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından engellendi, mecliste ise konusu adeta geçiştirildi. Nitekim filmde polisin ve devletin üstlendiği rol, her şey apaçık ortadaydı.

Kanlı Pazar katliamı, bugün de iktidarın, burjuva muhalefetinin hamasi nutuklardan öteye geçemeyen anti-emperyalist söylemlerinin, dış güçlere karşı vatan savunması edebiyatının gerçek yüzüdür, kirli tarihleridir. Nitekim katliamın örgütleyicilerinden olan MTTB’nin içerisinde bir dönem yer almış Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Numan Kurtulmuş gibi isimler, o gün olduğu gibi bugün de emperyalizme hizmet etmeye devam ediyorlar. Yani tablo dün de bugün de aynıdır; söz konusu emperyalizme hizmet olduğunda, iktidar ve burjuva muhalefeti tarafından atılan hamasi nutuklar bir tarafta kalır, öbür tarafta ise apaçık gerçekler.

Doğru yol 68’in anti-emperyalist devrimci gençliğinin yolu

Emperyalizmin işbirlikçilerine karşı, devrimci ve anti-emperyalist bir çizgide mücadele etmeden, Kanlı Pazar’ın da, diğer bütün karşı devrimci katliamların da, karşı devrimci çetelerin de hesabı sorulamaz. Bunu vurguluyoruz, çünkü bugünlerde, bu karşı devrimci kampla anlaşmaktan, uzlaşmaktan, ittifak yapmaktan bahsediliyor. Yeri geliyor Davutoğlu’nun kuracağı parti ile matematik hesapları yapılıyor, yeri geliyor Abdullah Gül ile anlaşmaya hazır burjuva muhalefeti ile ittifak yapılıyor. Bu kampla yapılan ittifak, MTTB’yle, Komünizmle Mücadele Derneğiyle, emperyalist işbirlikçilerle ve emperyalizmle yapılan ittifak anlamına gelmektedir.

Oysa devir, emperyalizmin suç ortaklarından hesap sorma, 68 devrimci gençliğinin anti-emperyalist mücadele bayrağını tekrardan yükseltme devridir. Devir, emperyalizme ve emperyalizmin fedailerine karşı mücadele etme devridir.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2020 tarihli 125. sayısında yayınlanmıştır.