İTÜ öğrencileri ekmek ve hürriyet için mücadele ediyorlar

İTÜ yönetimi öğrenci düşmanlığında sınır tanımıyor!

İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğrencilerin özel işletmelere karşı başlattığı boykot ikinci dönemde kaldığı yerden devam ediyor. Öğrencilerin iki ana talebi bulunuyor. Birincisi, üniversiteye bağlı öğrenci kantini açılması, ikincisi yönetimin ve özel güvenlik biriminin öğrencilere yönelik baskı politikalarından vazgeçmesi. Bu iki talep birbirine kopmaz bir şekilde bağlıdır. İTÜ öğrencisi beslenme hakkını da okulda hürriyeti de mücadele ederek bileğinin gücüyle kazanacaktır.

İTÜ yönetiminin tek derdi öğrencinin birliğini bozmak!

İTÜ yönetimi sürecin başından beri öğrencilerin birliğini bozmak için elinden geleni yapıyor. Bir çay kazanına özel güvenlik görevlilerinin toplanarak saldırmasının, boykota katılan öğrenciler hakkında soruşturma açılmasının, sözlü savunmalar dahi alınmadan uzaklaştırma kararları verilmesinin, üstelik bu kararların ara tatilde alınmış olmasına rağmen öğrencilere ikinci yarıyılın hemen başında tebliğ edilmesinin tek bir açıklaması olabilir: İTÜ yönetimi öğrencilere “ne yaparsanız yapın, ne isterseniz isteyin, benim kontrolüm dışında bir araya gelemezsiniz!” demektedir.

İTÜ’de son 4 yılda okul yönetimi onlarca öğrenciye uzaklaştırma kararı vermiş, bu kararların tamamı mahkemelerde bozulmuş, İTÜ bu haksız soruşturmalardan dolayı defalarca tazminat ödemek zorunda kalmıştır. İTÜ yönetimi mahkeme sürecinin sonunda ödeyeceği tazminatı öğrencilerin birliğini engellemenin fiyatı olarak görerek, hukuksuz olduğunu bile bile uzaklaştırma kararlarını almaktadır.

Davalar mahkemede, hürriyet mücadeleyle kazanılır!

İçinden geçtiğimiz boykot sürecinde de uzaklaştırma alan arkadaşlarımız mahkemelerde yürütmeyi durdurma kararlarını alarak okula geri döndüler, davalarını da mutlaka kazanacaklar. Ancak mahkemelerde kazanmak yetmez, İTÜ yönetiminin bu baskı politikalarına karşı; kampüslerimizde bir araya gelme, taleplerimizi dile getirme, eylem yapma hürriyetimizi de kazanmalıyız. Söz konusu öğrencinin birliğini bozmak olunca her yolu deneyen üniversite yönetimine karşı bu mücadeleyi kazanmanın tek yolu ise birliğimizdir. Bu birliktir ki 2014’te, Soma’da yaşanan büyük işçi katliamından sonra, İTÜ – Soma Holding işbirliğine karşı Maden Fakültesini işgal etmiş, üç günlük işgalin sonunda taleplerini kabul ettirmiş ve eyleme katılan hiçbir öğrenci hakkında soruşturma açılmamasını sağlamıştır. Bu birliktir ki, boykot mücadelesinin ilk günlerinde özel güvenlik görevlilerinin boykot masasına yaptığı saldırının karşısında durmuş, özel güvenlik görevlilerini kovmuş ve merkezi derslik binasında boykot masası açma hakkını söke söke almıştır.

Bugün açtığımız boykot masası, mahkeme kararıyla değil öğrencilerin bileklerinin kuvvetiyle açılmaktadır. Bu İTÜ öğrencisi için bir kazanımdır ancak taleplerimizin gerçekleşmesi için mücadele büyümek zorundadır. Hak verilmez alınır, hakkımız İTÜ yönetimi tarafından verilmeyecek, öğrenciler tarafından aynı Maden Fakültesi işgalinde olduğu gibi söke söke alınacaktır!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2020 tarihli 126. sayısında yayınlanmıştır.