Denizlerin ölümünün 47. yılı: Devrimciler ölür devrimler sürer!

Denizlerin ölümünün 47. yılı: Devrimciler ölür devrimler sürer!

1968 Türkiye devrimci hareketinin üç önderi: Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan bundan 47 yıl önce idam edildiler. Onlar, kısacık hayatlarına sığdırdıkları devrimci mücadeleyi bugünün devrimci gençliğine miras bıraktılar. Emperyalizme karşı verdikleri uzlaşmaz mücadele ile geniş halk kitlelerinin onlarca yıldır devam eden sempatisini kazandılar.

1968 yılında dünya çapında yükselen devrimci dalga, Türkiye’de de etkili oldu. 1968 yılı, bir taraftan Türkiye’de işçi sınıfı mücadelelerinin yükselmeye devam ettiği, büyük köylü mitinglerinin yaşandığı, öbür taraftan öğrenci hareketinin gitgide kitleselleşerek meydanları doldurduğu bir yıldı. Haziran 1968’de İstanbul Üniversitesi ve İTÜ’de eğitim reformları için kitlesel üniversite işgalleri gerçekleşiyor, aynı yılın Ekim’inde işgal hareketi ODTÜ’yü de sarıyordu.

Denizleri denizler yapan devrimcilikleridir!

1968 yılında üniversiteleri zapt eden öğrenci hareketi giderek radikalleşiyor, sadece üniversiteyi değil memleketi değiştirmek için kolları sıvıyordu. Öyle ki hareketin ilk zamanlarında öğrencilerin benimsediği “Eğitimde devrim” sloganı artık yerini “Devrim için eğitim” sloganına bırakıyordu. Devrimci gençlik artık kampüslere sığmıyor kâh üretici mitinglerinde köylülere destek veriyor kâh lastik fabrikası Derby’de, kablo fabrikası Kavel’de ve daha birçok fabrikada işçilerin işgal mücadelelerine omuz veriyordu.

Dünya çapında yükselen anti-emperyalist dalga, devrimci gençlik hareketini de bu yıllarda etkisi altına almıştı. ABD donanmasının Akdeniz’deki bekçisi 6. Filo’yu İstanbul Boğazı’na demirlemesi öğrenci hareketi tarafından büyük protestolarla karşılandı, 1968 Temmuz’unda bu protestolar 6. Filo askerlerinin Dolmabahçe’de devrimci öğrenciler tarafından denize dökülmesine kadar vardı. 6. Filo’yu denize döken öğrenci hareketi, 1969 Ocak ayında bir büyük eyleme daha imza attı. ABD’nin Vietnam Savaşı’nda görev yapan “Vietnam Kasabı” lakaplı işkenceci özel harp görevlisi Robert Komer, Türkiye’ye büyükelçi tayin edilip geldiği Ankara’da, ODTÜ rektörünü ziyaret etmek istedi. ODTÜ öğrencilerini ayağa kaldıran bu ziyaret, devrimci öğrencilerin Komer’in aracını ters çevirip ateşe vermeleri ile sonuçlandı. 1968 yılı itibariyle artık kendisini toplumsal ve siyasal mücadelelerin tam ortasında bulan öğrenci hareketi, yüzünü giderek devrime dönüyordu.

Reformizmden kopmak, saatlerini devrime ayarlamak!

70’li yıllara gelindiğinde, devrimci gençlik hareketi, parlamenter reformist bir sosyalizm anlayışından tam anlamıyla koparak yüzünü devrime döndü. 1971 yılında THKP-C, THKO ve TKP-ML gibi örgütler, farklı yöntem ve stratejilerine rağmen sosyalist hareket içindeki reformizmden devlete devrimci tarzda meydan okuyarak ayrıştılar. Denizlerin amacı, Türkiye’de devrimi gerçekleştirmekti. Bu amaç için yaşadılar, siyasal mücadelelerini hep daha ileri taşıdılar, emperyalizmle bir an olsun uzlaşmadılar! Onların mücadelesi Türkiye sınırlarında da kalmadı. Deniz Gezmiş bizzat Filistin’de Siyonist İsrail’e karşı da elde silah savaştı.

Devrimciler ölür, devrimler sürer!

Bu yüzdendir ki Türkiye sermaye sınıfı, yükselen devrimci hareketin önüne geçmek için askeri müdahale kartını oynadı. Bu müdahale sonucunda Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan, henüz 20’li yaşlarının başında cunta tarafından 6 Mayıs 1972’de idam edildi. Devrim için yaşayan, emekçi halkın kalbini emperyalizme karşı mücadele ederek kazanan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mücadelesi bize mirastır! ABD emperyalizmi, bugün 1968’de olduğundan daha fazla içimizdedir. Kapitalizmin sömürü çarkları işçileri, emekçileri, köylüleri her gün daha çok ezmektedir. Öyleyse bu devrimci mirasa layıkıyla sahip çıkmak, emperyalizme karşı mücadeleyi büyütmek ve bu topraklarda devrimi zafere taşımak için ne gerekiyorsa onu yapmak ile mümkündür!