İşçiler asgari ücret tiyatrosunu izlemeyin, sahneye çıkın!

açlık yoksulluk sınırı

Asgari ücret tespit komisyonu ilk toplantısını 4 Aralık’ta yapıyor. Bir başka ifadeyle tiyatronun perdesi 4 Aralık’ta açılıyor. Komisyon 5 patron, 5 işçi, 5 de hükümet temsilcisinden oluşuyor. Hükümet patronun yanında, işçiyi Türk-İş temsil ediyor. Patronlar asgari ücreti olabildiğince düşük tutup kârlarını arttırmak istiyor. Hükümet zaten birçoğu patron olan bakanlardan oluşuyor. Aralarında tek bir işçi yok. Bazen hükümetin patron tarafından daha yüksek bir zam oranı önermesi kimseyi yanıltmasın. Eğer seçim dönemi değilse bunun tek bir sebebi vardır. O da devletin vergi gelirlerini arttırmak. AKP iktidarı patronlara o kadar çok vergi muafiyeti tanıyor, patronların vergi borçlarını o kadar sık siliyor ki devletin kara deliklerini kapatmak asgari ücretliden alınan gelir vergisine kalıyor. Evet, Türkiye’de her sene ücretli çalışan işçi ve emekçilerden kesilen vergiler, koca holdinglerin ödediği kurumlar vergisinden çok daha fazla. Hükümetin 2021 yılı bütçe teklifine göre şirketlerden 112 milyar lira vergi toplanması beklenirken, işçi ve emekçiden kesilecek gelir vergisi 186,5 milyar lira olacak. İşçi temsilcisi Türk-İş’e gelince onların da derdi patronlarla hükümetin belirlediği asgari ücreti işçilere kabul ettirmek. Bu hizmetlerinin karşılığında da koltuklarını ve işçilerin aidatlarından aldıkları şişkin maaşlarını korumak.

Bu danışıklı dövüşün varacağı yer her sene üç aşağı beş yukarı aynı. Asgari ücret görünmeyen bir çıpa ile açlık sınırına bağlanmış durumda. Türk-İş’in açıkladığı son rakamlara göre Kasım ayı itibariyle dört kişilik ailenin gıda harcamaları toplamı, yani açlık sınırı 2.516 lira. Bu sınır her ay yapılan zamlarla artıyor. Yapılacak zam asgari ücreti açlık sınırının üstüne çıkarsa bile aylar içinde yine tekrar açlık sınırının altına düşüyor. O halde bu tiyatroyu Aralık sonuna kadar izleyip, sonunda da danışıklı dövüşle belirlenen asgari ücrete razı olmaktan başka bir yol olmalı. Bugün bunun tek yolu işçilerin sendikalı olup toplu sözleşme yaparak ücretlerini ve sosyal haklarını iyileştirmesidir. Tiyatro izlemek yerine işçiler sahaya inmeli, birlik olup örgütlenmeli. Patronların karşısına birlikten, örgütlülükten ve üretimden gelen güçleriyle çıkmalı.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2020 tarihli 135. sayısında yayınlanmıştır.