İşçiler siyasete, 1 Mayıs’a

1 Mayıs’ta tüm dünya işçileri uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü kutlayacak. Bu kutlamalar aynı zamanda işçi sınıfının taleplerinin ve mücadelesinin sergilendiği alanlar olacak.

Dünya ekonomik krizi bir salgın hastalık gibi yayılıyor. En zayıf halkalar bir bir yatağa düşüyor. Önce Yunanistan, İzlanda, Portekiz, İrlanda, ardından Romanya, Bulgaristan ve Kıbrıs uçuruma yuvarlandı. İtalya, İspanya ve Fransa ise uçurumun eşiğinde. Büyüklerden birinin çöküşü vaktiyle kurtuluş umudu olarak sunulan, liberallerin kıblesi haline gelen Avrupa Birliği’ni dağılma noktasına getirebilir.

Kriz, Türkiye’yi kuşatıyor. Dev dış açığı ile dışarıya bağımlı banka sistemiyle, şişirilmiş inşaat sektörüyle Türkiye ekonomisi hiç de kriz hastalığına karşı korunaklı değil. Bu yüzden sermaye kriz öncesi hazırlıklarını yapıyor. Bu hazırlıkların başında işçinin haklarından kalan ne varsa tırpanlamak geliyor. Barajları aşağı çekip sendikaları sel altında bıraktılar. Örgütsüzleşen işçiye her gün daha fazla taşeronlaştırma ve esnek çalışmayı dayatıyorlar. Şimdilik rafa kaldırdık deseler de son darbeyi kıdem tazminatını kaldırarak vuracaklar. Ama onun için başkanlık sistemiyle, ekonomik anayasanın geçmesini bekliyorlar. İşçi sınıfı sermaye kendi kriz hazırlığını yaparken rehavete kapılamaz kendi hazırlığını yapmalı örgütlerini tahkim etmeli saflarını sıklaştırmalıdır.

Evrensel bir kuraldır. Kriz geldiğinde sermaye saldırganlaşır. Bu yüzden tarihte hep krizlere savaşlar eşlik etmiştir. Bugün de Ortadoğu’da savaş rüzgârları esmektedir. ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi, Türkiye’de AKP iktidarıyla birlikte el ele Suriye’deki iç savaşı körüklüyor, İran’a karşı yeni bir savaş hazırlıyorlar. Türkiye de bölgede Sünni-Şii kamplaşması yaratarak bu saldırganlığa çanak tutuyor. İşçi sınıfı mezhep savaşlarına karşı sınıf savaşını yükseltmelidir!

Bir de güya barış süreci var. Bu sürecin doğru adlandırılması “petrol açılımı”dır. Türk tekelci sermayesi krizle baş edebilmek için Kerkük petrollerini istiyor. Bunun için de Kürt sorunundan kurtulmayı amaçlıyor. Evet amaçları ne barıştır ne de Kürt sorununun çözümüdür. Sermayenin programı Kürt sorunundan kurtularak bölgeyi yeniden sömürgeleştirmektir. Bu amaç doğrultusunda altılan adımlar Türkiye’yi bölge halklarıyla karşı karşıya getirmektedir. 30 yıllık savaşın acıları bitecek derken AKP ve sermaye halkları emperyalizm ve Siyonizmle birlikte daha büyük acılara ve kanlı maceralara sürüklemekten çekinmemektedir. İşçi sınıfı bu kanlı planlara karşı çıkmalıdır.

AKP ve sermaye barışa fesat karıştırmaktadır. İşçi ve emekçinin barış özlemini rehin alarak başkanlık sistemini, işçi düşmanı bir ekonomik anayasayı dayatmaktadır. İşçi sınıfı böyle bir zehirli paketi kabul edemez. Barış ve siyasi çözüm için işçi sınıfı kendi bağımsız inisiyatifini oluşturmalıdır. Kürt halkına sermayenin kanlı eli yerine kendi temiz ve içten kardeşlik elini uzatmalıdır.

Batıcı laik ve İslamcı kanatlarıyla sermayenin, AKP’nin, emperyalizmin ve Siyonizmin etrafında oturduğu masada ne barış ne çözüm ne hak ne hukuk tartışılmaktadır. Masaya yatırılan planlarda kâr, yağma, talan ve savaş vardır. İşçi sınıfı masaya yumruğunu vurmalıdır.

AKP, CHP, MHP hepsi patronların düzenin partisidir. Kurtuluş işçi sınıfının bu partilerden bağımsızlaşarak kendi çıkarının peşinden gitmesindedir. Bunun için işçiler siyasete atılmalıdır. Tribünlerden sahaya inmeli oynanan oyunu bozmalıdır. Asırlık oyunu bozan diktatörleri alaşağı eden Tunus ve Mısır emekçi halkı yolu gösteriyor. Sermayenin siyasetine oy deposu, emperyalizmin savaşına asker olmak kader değildir.

İşçi siyasete girdiğinde krizin faturasını patrona ödetecek, Kürtlerle ve bölge halklarıyla gerçek barışı getirecek, emperyalizmi kovacak bir mücadeleyi yükseltecektir.

İşçi sınıfının siyasete, siyasetin işçi sınıfına ihtiyacı var!

İşçiler siyasete, partiye, devrime!

Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın dünya devrimi! Yaşasın Sosyalizm!