Erdoğan’ın ve AKP’nin savaşına hayır!

Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 Haziran seçimlerinde halkın kendisine ve AKP’ye sırt çevirmesine verdiği yanıt, Türkiye’yi boylu boyunca savaşa sürüklemek oluyor. Haziran sonunda orduyu Suriye sınırına yığdı. Temmuz başında Obama’nın DAİŞ’e karşı kurulan koalisyonunun özel temsilcisi emekli General John Allen’la Türkiye’yi ziyareti sırasında gizli bir anlaşma yaptı ve İncirlik sözü verdi. Suruç’taki canlı bomba eyleminin Türkiye’yi sarsmasını fırsat bilerek savaş planını uygulamaya koydu. Bu, Erdoğan’ın kendi siyasi kariyerini kurtarma savaşıdır. Bu, AKP’nin tek başına iktidarda kalma savaşıdır. İşçi sınıfımız ve yoksul, emekçi halkımız, ülkeyi Ortadoğu’daki korkunç mücadelenin yeni bir savaş alanı haline getirecek olan bu gözü dönmüş gidişata “dur!” demelidir.

Yıllardır DAİŞ’e destek olan, Suriye sınırını petrol, silah, militan, yaralı ve benzeri geçişler için kevgire çeviren, sınır boyundaki illeri DAİŞ’in ve öteki örgütlerin güvenli bölgesi haline getiren, Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte bu örgütleri ayakta tutan AKP, neden birdenbire tutumunu değiştirdi? Kimse Suruç demesin! Suruç bir yanıttı. Türkiye’nin neredeyse bir yıl boyunca ret cevabı verdiği ABD’ye, Temmuz başında İncirlik üssünün DAİŞ’e hava saldırıları için kullanılması konusunda verdiği onaya cevaben yapılmış bir uyarıydı. Aynen Reyhanlı gibi. Tek farkı, aynı zamanda siyasi bir hedefi de merceğine alması, Kobani (Kobanê) ile dayanışma içinde olan sosyalistlere vurarak Rojava’ya hayat hakkı tanımayacağını ilan etmesi, böylece aynı zamanda AKP’ye kendi yararını yeniden hatırlatmasıydı.

Erdoğan ve AKP, Suruç’un yarattığı ortamdan yararlanarak Kürt halkının kazanımlarına saldırmayı hedefliyor. Bir taşla iki kuş vuracak: hem Rojava’ya karşı mevziler (ilk aşamada Cerablus) elde edecek, belki de yakında toptan saldıracak; hem de PKK’yi savaşa çekerek HDP’yi barış düşmanı gibi gösterecek, altını oymaya çalışacak, erken seçimle durumu yeniden lehine çevirecek! Erdoğan seçime “milli çıkarlar”ın şampiyonu olarak gitmek istiyor. Bu savaşın esas stratejik hedefi Kürt halkının özgürlükleridir. DAİŞ bahanedir. 2008’den beri inişli çıkışlı olarak süren sözde “çözüm” sürecinden sonra dün gece (24-25 Temmuz gecesi) Kuzey Irak’taki PKK kamplarının bombalanması, amacın ne olduğunu tartışmasız biçimde açığa çıkarmıştır. Kürt yurtseverlerine ve sosyalistlere yapılan polis operasyonları ve “ölü ele geçirme” adıyla yargısız infaz vakası da aynı gerçeğin ifadesidir.

Erdoğan içeride zaten zayıfken bir de ABD’ye karşı yürümenin tehlikeli olduğunu hesapladı. Kendini sağlama almaya karar verdi. DAİŞ’in Tel Abyad’da (Gerê Spî) Rojava Halk Savunma Güçleri (YPG/YPJ) karşısında ABD bombardımanının da etkisiyle ayakta kalamadığını görünce, bükemediği eli sıktı. Emperyalizmle anlaştı. Düne kadar desteklediği DAİŞ’e taarruz etmeye başladı, ABD’ye yeni olanaklar tanıdı, onun himayesine girdi. One Minute Tayyip Erdoğan! Sen Ortadoğu’da kimin adamısın, bir açıkla da bilelim!

İşçi sınıfımız, yoksul halkımız, gençlik, Tayyip Erdoğan’ın emperyalizmin ortağı olduğunu iyi görmelidir. Bugün Erdoğan’ın verdiği savaşın “milli çıkarlar”la hiçbir ilişkisi yoktur. Tayyip Erdoğan kendi şahsi çıkarları için emperyalizme hizmet ediyor! Çıplak gerçek budur!

DAİŞ barbarlığıyla mücadele etmenin yolu ABD’nin kanatları altına girmek değildir. DAİŞ, Körfez savaşının (1991), Afganistan savaşının (2001), Irak savaşının (2003), İsrail’in Lübnan’a (2006) ve defalarca Gazze’ye (2008, 2012, 2014) saldırılarının Müslüman halklarda yarattığı nefret ortamının ve ABD’nin Irak’ı işgali (2003-2011) sırasında kışkırttığı Şii-Sünni savaşının doğurduğu mezhepçi fanatizmin yaratığıdır, Frankeştayn’ıdır. ABD saldırganlığı dün El Kaide’yi, bugün DAİŞ’i yaratmıştır. Yarın başka ve daha büyük bir bela yaratacaktır. Ortadoğu’da kardeşliği ancak bölgenin işçileri, emekçileri, köylüleri, ezilen halkları, ezilen kadınları, gençleri yaratabilir. Ancak bu güçler hem emperyalizme, hem de tekfirci mezhepçiliğe son verebilir.

Öncü işçiler, emekçiler, gençler, bütün ezilenler! Erdoğan’ın ve AKP’nin kendilerini kurtarma savaşına izin vermeyelim! Bu savaş teröre karşı değildir. Bu savaş, Erdoğan’ı ve AKP’yi iktidarda görmek istemediğini göstermiş olan halka karşı bir savaştır!

Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi

25 Temmuz 2015