DİP Bildirisi: Arap devrimini savunmak için emperyalist saldırıya karşı çık!

Emperyalizm Libya’ya bombalar yağdırıyor. Bombaların dehşetine ve yarattığı gürültüye her zaman olduğu gibi emperyalist koronun yalanları eşlik ediyor. Emperyalizm hem Kaddafi’yi devirmek için hem de Arap devrimine karşı mevzilenmek için saldırıyor. Libya’da, Tunus ve Mısır devrimlerinin tam ortasına karşı-devrimci bir kama sokuyor.

Katliam değil iç savaş

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararına dayanılarak gerçekleştirilen emperyalist saldırının sivil ölümlerini engellemek için düzenlendiği söyleniyor. Bu söylem kasıtlı olarak yaratılmış bir efsaneye yaslanıyor. Kaddafi’nin sivillere karşı katliama giriştiği iddiasının bugüne kadar hiçbir ciddi kanıtı ortaya konamadı. Emperyalizm yanlısı kaynaklar Libya’dan bahsederken sürekli sivil protestoculardan söz ediyorlar. Oysa Libya’da isyancı güçler bir dizi şehri ele geçirmelerini sağlayan silahlı bir ayaklanma başlattı. Fransız uçaklarının kendi ülkelerini bombalamasını alkışlayan “sivil” protestocuların elinde pankartlar yerine nedense makinalı tüfekler var! Sevinç gösterisi niyetine havaya uçak savar ateşi açılıyor. Nihayet “sivil” protestocular sadece binek otomobillerin ve kamyonların değil tankların da katıldığı konvoylarla emperyalizme selam yolluyorlar.

Basın sanki tartışmasız bir gerçekmiş gibi sivil katliamlarından bahsediyor. Diğer yandan sözü edilen sivil katliamlarına, bombalanmış pazaryerleri ya da meydanlara dair hiçbir kayda değer resim ya da belge basında yer almadı. 6 bin ila 8 bin arasında ölüden bahsediliyor. Tankların ağır silahların konuştuğu bir iç savaşta bu hiç de şaşırtıcı değil. Tabii o ülkeye emperyalist bir saldırının psikolojik ortamına malzeme yapılmak istenmiyorsa…

Sivillerin korunması değil emperyalist saldırı

Libya’nın gerici diktatörü Kaddafi’ye güvenmek için hiçbir neden yoktur. Ancak aynı şey emperyalistler ve Libya’daki isyancı aşiretler için de geçerlidir. Somut olgulardan hareket etmek gerekir. Kaddafi, BM Güvenlik Konseyi’nin kararının ardından ateşkes ilan etmiş ve yabancı gözlemcileri ülkeye çağırmıştır. Tam bu sırada isyancı “Geçici Konsey”in açıklaması Kaddafi’nin kendi ilan ettiği ateşkesi saatler sonra bozduğunu duyurmuştur. Kaddafi yönetimi bunu reddettiyse de kulak asan olmamış emperyalist Fransa’nın uçakları Libya’yı bombalamaya başlamıştır. Ardından Britanya emperyalizminin uçakları ve ABD emperyalizminin füzeleri Libya topraklarını dövmüştür.

Daha bir hafta önce Bahreyn’de emperyalizmin sadık dostu Suudi askerlerinin desteğiyle öldürülen siviller de, Libya’ya emperyalist saldırı amacıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının alındığı gün Yemen’de damlardan açılan ateşle 52 sivil protestocunun öldürülmesi de “uygar Batı”nın umrunda olmamıştı. Şimdi emperyalist bombaların Trablus’ta katlettiği 3 aylık bebekleri ve sivil halktan ölen insanları görüyoruz. Kaddafi propaganda mı yapıyor? Evet, her savaşta olduğu gibi… Ama bu göz önündeki gerçekleri değiştirmez. Gerçek, emperyalistlerin sivillerin ölümünü bahane ederek kendi çıkarlarını kollamak üzere Libya’ya saldırması ve her zaman olduğu gibi ağır bombardımanda askerlerin yanında çok sayıda sivili de öldürmesidir.

BM kararında “işgal gücü” kullanılmasını dışlayan bir karar alınmış olmasının kara harekâtını bir olasılık olmaktan çıkarmadığını da hatırlatmak gerekir. İlk etapta emperyalistler kara gücü olarak, aynen 1999’da Kosova’da haydut UÇK’yı kullandıkları gibi, isyancı “Geçici Konsey”in güçlerini taşeron birlikler olarak kullanacaktır. Kaddafi’nin “1 milyon kişiyi silahlandırma” açıklaması kısmen bile olsa gerçekleşirse ve emperyalist destekli “Geçici Konsey” başarı sağlayamazsa o zaman “işgal gücü” olarak değil ama Yugoslavya’daki gibi “barış gücü” adı altında yeni bir emperyalist işgal gündeme gelebilir.  

Türkiye yine emperyalizmin safında

Emperyalist saldırı başını ABD, Fransa ve Britanya’nın çektiği bir emperyalist koalisyon tarafından başlatılmıştır. Bu saldırı bir NATO operasyonuna dönüştürülerek genişletilmek istenmektedir. NATO’nun sürece katılması başta Türkiye olmak üzere bir dizi gücü sadece siyasi olarak değil askeri olarak da saldırıya ortak edecektir. Türkiye’nin bu konuda gösterdiği kimi çekinceler şimdilik NATO adına bir açıklama yapılmasını engellemiştir. Ancak baştan itibaren BM’nin yaptırım kararını destekleyen Türkiye’nin, emperyalist saldırganlığa karşı çıkmayıp Arap kitleleri gözündeki prestijini korumak üzere manevra yaptığı görülmelidir. Bu manevraların emperyalist koalisyon nezdinde ciddi rahatsızlıklar yarattığı ortadadır. Bununla birlikte Türkiye’nin tavrı, Kaddafi’nin devrilmesini isteyen ancak bombalamalara karşı çıkan Arap Birliği, İslam Konferansı Örgütü ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin (Bahreyn’e Suudi Arabistan aracılığıyla asker gönderen emperyalizm yanlısı uluslararası ittifak) aldığı tavırlardan bir adım öteye gitmemektedir. Türkiye emperyalizmle bütünleşme tarihsel stratejisini terk etmedikçe de başka türlüsü mümkün değildir. Zira Türkiye’nin yarım asırdan fazladır üyesi olduğu NATO, operasyonu üstlenmediği takdirde, “askeri yaptırımların” (emperyalist saldırının) yürütülmesini Türkiye’nin yarım asırdan fazla kapısında beklediği Avrupa Birliği üstlenecektir. Bu da ülkemizin İslamcı, Kemalist, liberal ve sol liberal AB aşıklarını, Avrupa’nın peşinde yeni bir emperyalist savaş destekleyiciliğine sürükleyecek demektir.

Emperyalist saldırıya karşı çıkmak Arap devrimini savunmaktır

Tunus ve Mısır devrimleriyle başlayan Arap Devrimi yürüdüğü yolun başındadır ve dolambaçlı yollardan geçmektedir. Libya’daki isyan hareketi Tunuslu ve Mısırlı emekçi kitlelerin hâkim rengini verdiği Arap Devrimi’nde bir sapma olarak görülmelidir. Libya’daki sürece damgasını vuran aşiret yapısı isyanın derhal manipüle edilmesine neden olmuştur. Kaddafi diktatörlüğüne karşı yükselen haklı tepki emperyalist müdahaleyi destekleyen gerici bir karaktere bürünmüştür. Kaddafi rejimi altında ülkenin zenginliklerinden mahrum bırakılan aşiretlerin aslan payını kendilerinin almaları halinde emperyalistlere taşeronluk yapmaktan çekinmeyecekleri kısa sürede ortaya çıkmıştır. Ancak mesele Libya’nın içişlerini çoktan aşmış durumdadır. İki devrim ülkesi Tunus ve Mısır’ın tam ortasında yer alan Libya’nın emperyalizmin hakimiyeti altına girmesi Arap Devrimi’ne karşı bir kama sokulması anlamına gelecektir. Emperyalizmin bu kama harekâtında başarıya ulaşması sadece askeri değil siyasi sonuçlar da doğuracaktır. Gerek Tunus gerekse de Mısır devrimleri tamamlanmaktan çok uzaktır. Kapitalizmle nihai hesaplaşma sürecine yani bir sosyal devrim sürecine girilmemiştir. Dolayısıyla bu ülkelerde oluşum halindeki yeni siyasal yapıda Libya’ya yerleşmiş emperyalist güçler askeri, siyasi, kültürel ve ekonomik alanda ciddi bir ağırlık oluşturarak bu ülkelerin geleceğinde söz sahibi olma niyetindedirler. Arap devrimi, ne zaman ve hangi aşamada olacağını tam kestirmek mümkün olmasa da, mutlaka ve mutlaka emperyalizm ve Siyonizmle savaşarak ilerlemek zorundadır. Dolayısıyla Libya’da olduğu gibi karşı-devrimin elde etmeye çalıştığı mevzilere karşı mücadele etmek Arap devrimini savunmanın vazgeçilmez bir gereğidir.    

Türkiye hükümeti Libya konusunda yapılan tüm gizli görüşmeleri açıklasın!

Libya’ya karşı emperyalist saldırganlığa hayır! Emperyalistlerin yenilgisi için çalışalım!

Türkiye NATO’dan çıksın! Emperyalist saldırıya tek asker, tek kuruş, tek kurşun yok!

Kahrolsun AB ve ABD emperyalizmleri!

Yaşasın Arap Devrimi!

Yaşasın Ortadoğu Sosyalist Federasyonu!

 

Devrimci İşçi Partisi Politbürosu