DİP 3. Kongre belgeleri (5): Trotskiy yılı, Şaumyan’a saygı, dayanışma mesajları

Devrimci İşçi Partisi’nin 3. Kongresi’nde kabul edilen bir dizi kararı daha önce sitemizde yayınlamıştık. Şimdi son olarak bazı kısa kararlar ile çeşitli ülkelerde (Rusya, Arjantin, İtalya, Venezüella, Finlandiya, Yunanistan) mücadele eden kardeş devrimci enternasyonalist partiler tarafından kongreye yollanmış olan dayanışma mesajlarını yayınlıyoruz.

Yayınlamakta olduğumuz kısa kararlarımızdan ilki, bu yılın Trotskiy’i yitirmemizin 75. yıldönümü olması vesilesiyle “Trotskiy yılı” ilan edilmesine ilişkin. Diğeri ise, bu yılın Ermeni halkının soykırıma uğratılmasının 100. yılı olması dolayısıyla kongrenin bu soruna genel yaklaşımımızı dile getiren kararımıza ilaveten aldığı bir karar: Ermeni ve Türkiyeli devrimci Marksistler arasında dayanışma ve işbirliği özlemiyle, büyük Ermeni Bolşevik’i Şaumyan’a bir saygı ve selamlama ifadesi.

DİP’in 3. Kongresi’nin toplandığı hafta sonu, bütünüyle rastlantı olarak Yunanistan’daki kardeş partimiz EEK de kongresini topladı. Bu yüzden her iki parti de birbirinin kongresine aynı hafta sonu dayanışma mesajları yolladı. Kongreye gönderilen mesajlar arasında EEK’in mesajını en sonda yayınlıyoruz. Bunun hemen ardından da DİP’in EEK’e yolladığı dayanışma mesajını yayınlıyoruz.

 

Trotskiy yılı kararı

DİP'in 3. Kongresi, Bolşevik Ekim Devrimi'nin ve dünya devriminin en büyük tarihi önderlerinden Lev Davidoviç Trotskiy'in ölümünün 75. yıldönümünü idrak ettiğimiz 2015 yılını “Trotskiy yılı” olarak ilan eder; yayınlar, toplantılar ve her türden başka faaliyetler aracılığyla Trotskiy'i sosyalistlere, işçi sınıfına ve genel olarak topluma tanıtmak üzere çaba gösterir.

Şaumyan kararı

DİP'in 3. Kongresi, Ermeni soykırımının 100. yıldönümünde, Lenin'in yakın çalışma arkadaşı, Kafkas Bolşevikleri'nin önde gelen isimlerinden 1918 Bakü Komünü önderi, Britinya emperyalizmi  ile yerel gericiler tarafından Komün'ün 25 öteki komiseri ile birlikte yargısız infaz ile katledilen, Ermeni halkının tarihteki en güzide evlatlarından biri, Ermeni Mustafa Suphi'si Stepan Şaumyan'ı saygıyla selamlar.

 

Dayanışma mesajları

Rusya Komünistleri Partisi’nden dayanışma mesajı

Devrimci İşçi Partisi’nin Üçüncü Kongresi’ne Selamlar!

Değerli yoldaşlar, Rusya Komünistleri Partisi üyeleri namına, Türkiye’nin Devrimci İşçi Partisi’nin Üçüncü Kongre delegelerini kardeşçe duygularla selamlıyoruz.

Sizlerin, işçi sınıfının ve Türkiyeli emekçilerin çıkarları için ve Kürtlerin ulusal baskılara ve zulme karşı mücadelesini desteklemek adına verdiğiniz fedakârca mücadeleyi takdirle izliyoruz. Erdoğan’ın gün geçtikçe sertleşen otoriter rejiminde başa çıkmanız gereken zorlukları oldukça iyi anlıyoruz.

RPK verdiğiniz mücadelede yanınızdadır!

Yaşasın proleter enternasyonalizmi!

Devrimci İşçi Partisi’nin Üçüncü Kongresi’ne başarılar diliyoruz!

Rusya Komünistler Partisi (RPK) Yürütme Komitesi,

Yevgeniy Kazlov, Genel Sekreter

 

Arjantin’den Partido Obrero’nun mesajı:

Buenos Aires, 26 Mart 2015

Değerli Yoldaşlar

Kongreniz vesilesiyle, sizleri kardeşçe selamlıyoruz.

Kongreniz büyük zorluklarla dolu bir dönemde gerçekleşecek.

Mevcut durum, kapitalist krizin belirleyici niteliğini doğruluyor. Bu krizin merkez üssü, başta mevcut toplumsal düzenin iflas ettiği Yunanistan olmak üzere Avrupa’dır. Yunanistan’daki sömürülen kitleler, Troyka’ya karşı verilen çarpıcı mücadelelerin baş aktörüydü. Bu mücadele, Syriza’nın zaferinden sonra daha da şiddetli bir evreye girmiştir. Türkiye de bu genel çerçeveden azade kalmadı ve son yıllarda, halk kitlelerinin rol aldığı büyük toplumsal sarsıntılarla altüst oldu. Devrimci İşçi Partisi de bu mücadelelerin hem bir parçası hem de örgütleyicisi oldu.

Tam tersinden, aynı dünya krizi, proletaryanın öncüsünün ne kadar büyük bir güçsüzlük içinde olduğunu da gözler önüne serdi.  Arap ülkelerindeki devrimler, diktatörlüklerle ve bitmek bilmez iç savaşlarla sonuçlandı. Bunların yanına büyük güçlerin ve bölgedeki monarşiler ile şeyhlerin muazzam müdahalelerini de eklemek gerekir.  Ayaklanmalar, genel grevler ve devrimler hala dünya kapitalizminin direnişini kırmayı başarmış değil; büyük mücadeleler zikzaklar çizerek ve ağır krizlerden geçerek ilerliyor.

Kapitalist krizin sarsıntıları, Latin Amerika’da da sert şekilde hissedildi. Bu sarsıntılar ilerici ve milliyetçi burjuva rejimlerinde bir çözülmeye yol açmaktadır. Bu durum Brezilya ve Venezüella örneklerinde görülebilir. Bu çöküş, Kirchnercilik deneyiminin son bulmasına şahitlik ettiğimiz Arjantin’e de uzanmaktadır. Ülkemizde, sosyalizm bayrağının altında ilerleyecek bir halk hareketinin yaratılması için nesnel ve öznel koşullar bir araya gelmeye başlamıştır. Çabalarımız ve enerjimiz bu doğrultuya yönelmekte ve bu görev Partido Obrero ile Sol Cephe’nin (FİT’in) ülke politikasında gitgide artan şekilde baş aktör olmasını sağlamaktadır.

İnsanlık yeniden, olağanüstü ekonomik ve uluslararası patlamalı politik krizlerin getirdiği bir dönüşümün içinden geçiyor. Bu durum da sömürülen kitlelerin yeni bir bağımsız tarihsel eylemini sahneye davet ediyor. DEYK ve DEYK’in içinde bulunan örgütler olarak, bu şartları, içinde bulunduğumuz siyasi evrenin getirdiği zorluklara uygun boyutlarda bir inisiyatife ve siyasi eyleme çevirme yükünü omuzlarımızda taşıyoruz. Şarlatanlıktan ve kerameti kendinden menkul olmaktan beter bir hastalık yoktur.

Tüm yoldaşları sıkı sıkı kucaklıyoruz.  Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

Yaşasın Dördüncü Enternasyonal

Partido Obrero (İşçi Partisi)

Partido Obrero Merkez Komitesi Uluslararası Komisyonu

 

İtalyan Komünist İşçi Partisi PCL’nin mesajı

Devrimci İşçi Partisi’nin 3. Kongresi’ne

Değerli yoldaşlar,

Üçüncü kongrenizi en içten kardeşlik duygularımızla selamlıyoruz.

Kongrenizin gerçekleştiği dönem, kritik olduğu kadar, işçi sınıfı ve halk kitleleri için de zorluklarla dolu. Bu durum bölgeniz, yani Ortadoğu için, bir kat daha fazla geçerli.

Bugün içinde bulunduğumuz sürecin belirleyici unsurları; Arap devrimlerinin yaşadığı ağır yenilgi ve bununla eş zamanlı olarak mezhepçi, totaliler, katliamcı ve müfrit köktendinciliğin gelişimidir. Bu tabloya emperyalist müdahalenin de eklenmesi gerekir. Kobani’de (Kobanê) başta kadın savaşçılar olmak üzere, tüm Kürt savaşçılarının verdiği cesur mücadele sadece Kürdistan’ın değil, tüm Ortadoğu’nun halk kitleleri için bir zafer ve tüm dünya için bir örnek olmuştur. Fakat bu başarının, genel durumu değiştirmeye yeterli olmadığı kesindir.

Bir kez daha görülüyor ki, bilinçli bir devrimci Marksist önderliğin yokluğunda, devrimci durumlar sadece başarısız olma değil, aynı zamanda karşı devrimlere dönüşme tehlikesini de bağrında taşır. Tarihin bizlere öğrettiği acı ders budur.

Ülkenizde de, kitle hareketinin İstanbul’daki Gezi Parkı’ndan başlayan yükselişi kalıcı bir başarı sağlayamadı ve şimdi sizler Erdoğan’ın gün geçtikçe daha da gericileşen Bonapartist rejimi ile karşı karşıyasınız.

Küçük bir parti olmakla beraber, Türkiye’deki toplumsal çatışmalarda ve sınıf mücadelesinin her kritik anında gösterdiğiniz cesarete, tutarlılığa ve kararlılığı hep takdir ettik.

Bu zamana kadar bilfiil yanınızda olduğumuza inanıyor, gelecekte ise daha da yakın olmayı hedefliyoruz.

Mücadelemizi ortaklaştıran bir unsur da, ülkelerimizde işçi sınıfının devrimci önderliğini inşa etme mücadelesinin yanı sıra, bununla uyum içinde uluslararası alanda da proletaryanın devrimci önderliğini geliştirmek için gösterdiğimiz irade olmuştur. Diğer ülkelerin işçilerinin desteği olmadan, ulusal sınırlar içinde gerçekleşecek bir devrimin zafere ulaşmasının imkânsız olduğu konusundaki fikir birliğimiz, bu konuda bizleri ortaklaştırıyor. Lenin de devrimci enternasyonalin yeniden doğuşundan evvel zafer kazanmış olan bir devrimle karşı karşıya kaldığında, Avrupa’nın öteki ülkelerindeki işçilerin desteği olmadan, Rus Devrimi’nin emperyalist müdahale eliyle yenilgiye uğratılacağını vurguluyordu.

Dördüncü Enternasyonal’in yeniden kuruluşunun, ulusal partinin kuruluşuna kıyasla tali bir unsur ya da yalnızca sıradan başka bir iş olmadığı, bilakis bu iki unsurun birbirine sıkıca bağlı ve eşit şekilde vazgeçilmez olduğu anlaşılmadan, tutarlı bir Marksist olunamaz.

Partilerimiz bu temel anlayışı, sadece lafta değil, pratikte de paylaşmaktadır.

Bu husus, DEYK’in içinde bulunduğu krizden çıkması ve Dördüncü Enternasyonal’in yeniden kuruluşuna devam etmek için şimdiye kadar verdiğimiz ve vermeye devam edeceğimiz mücadeleyi de açıklamaktadır. Bu süreç yalnızca sözlerle değil, sahici eylemlerle ilerlemelidir.

Bizleri bekleyen aşamada, hayati önem taşıyan bu mücadeleler sırasında, iki partinin daha sıkı ve en önemlisi de daha fazla eşgüdüm içerisinde bir ilişki kurmasının elzem olduğunu düşünüyoruz.

Kongrenizin bu alanda da olumlu sonuçlar elde edeceğini umut ediyor ve görüşeceğiniz tüm konularda başarılar diliyoruz.

Siyasi Büro

Komünist İşçi Partisi (PCL)

 

Venezüella’dan Opcion Obrera (Opsiyon Obrera okunur) örgütünün dayanışma mesajı

Devrimci İşçi Parti’li yani DEYK Türkiye seksiyonundan yoldaşlarımızın üçüncü kongresini,  Yunanistan’dan EEK’li yoldaşlarımızın kongresiyle aynı tarihlerde gerçekleştiriyor olması fevkalade bir tesadüf olmuştur. Yunanistanlı yoldaşlarımızın, geçtiğimiz seçimler sırasında, içinden geçtikleri zor günlerde onların nasıl yanında durduğunuzu biliyoruz. Sizin bu tavrınız tüm DEYK militanları için bir onur payesi olmuştur. Aynen Yunanca gibi, Türkçeyi de anlamak bu dili bilmeyen birisi için büyük oranda olanaksız. Fakat yine de, özellikle Kürt ve Arap halkları ile ilgili metinlerinizi okuyabilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Devrimci İşçi Partisi’nin Türkiye’de yürüttüğü mücadele tüm dünya işçileri için hayati bir önem taşımaktadır. Bu önem DEYK seksiyonları için daha da büyüktür!

Yaşasın Devrimci İşçi Partisi’nin Türkiye’de ve Opcion Obrera’nın Venezüella’da yürüttüğü mücadele!

Devrimci ve Dördüncü Enternasyonalci selamlar.
Rusya’yı da İçeren Avrupa Sosyalist Birleşik Devletleri ve Latin Amerika Sosyalist Birleşik Devletleri için İleri!

 

Opcion Obrera (İşçi Seçeneği)

Venezüella

 

 

Finlandiya Marksist İşçi Birliği’nden 

Değerli DİP’li yoldaşlar,

Sınıf mücadelesinin ve dünya devriminin çok kritik bir döneminde Kongrenizi toplamış bulunuyorsunuz. Bizler, kapitalist sistemin bir bütün çıkmaza girdiği bir çağda yaşıyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz kriz yedinci yılını geride bırakırken artık şu çok net bir biçimde ortaya çıkmıştır ki, bu sistemin varlığını olageldiği biçimde sürdürmesi artık olanaksızdır. Kapitalizmin bu krizden çıkabileceğine dair en ufak belirti görünmemektedir. Kapitalist ekonominin toptan çöküşü daha önce olmadığı kadar yakındır ve küresel olarak adım adım bu sona doğru ilerlemektedir.

Krizin yarattığı çatışmaların keskinliğini azaltmak için elde olan seçenekler her zamankinden daha az iken, her gün yeni çelişkiler ortaya çıkmaktadır. Kapitalizm yalnızca ekonomik değil ama aynı zamanda politik bir çıkmaz içindedir. “Arap baharı” olarak anılan gelişme, emperyalizmin hegemonik konumunu devam ettirebilmek amacıyla emperyalist doktrin çerçevesinde kargaşa yayacak bir dinamiğe dönüştürülmüştür. Rusya artık bir ticari ortak değildir. Yeni bir yol seçilmiştir ve bu da çatışma yoludur. Emperyalizmin bu politikası büyük savaşların da habercisidir.  Ukrayna’daki savaşın arkasında bu yatmaktadır. 

Sistemi yıkmayı değil reforme etmeyi amaçlayan sözde “Sol perspektifler” kapitalist sistemin çizdiği çerçevenin dışına çıkamıyor.  Bu, bir taraftan aşırı sağa popülist söylemlerle insanların zihinlerini kazanmaları ve örgütlenmeleri için birçok fırsat yaratırken, diğer taraftan “güvenli” bir gelecek ve “selamet” arayışı içinde olan orta sınıfın umutlarını faşist bir rejime bağlamalarına neden olmaktadır.

Bu koşullar altında devrimci bir partinin omuzlaması gereken görev çok büyüktür. Eğer barbarlığın pençesine düşmek istemiyorsak, tek umut sosyalist bir topluma geçiştir. DİP başarılı bir sosyalist devrimin gerçekleştirilmesine katkı sağlayacak en önemli unsurlardan biridir. Bu anlamda, Marksist İşçi Birliği 3. Kongre çalışmalarınızda sizlere başarılar diliyor.

Yaşasın Dünya Devrimi!

Yaşasın Dördüncü Enternasyonal!

Yaşasın DİP!

Marksist İşçi Birliği (MTL) adına

Dimitris Mizaras

 

Yunanistan’dan EEK’in mesajı

Değerli DİP’li yoldaşlar, erkek ve kız kardeşlerimiz,

DEYK’teki kardeş partiniz EKK’te örgütlü olan öncü Yunan işçiler, ezilenler, özellikle kadınlar ve gençlik, Ege’nin diğer yakasından fakat uluslararası devrimci mücadele barikatının aynı tarafından, Türkiye işçi sınıfının uluslararası öncüsü DİP’in Üçüncü Kongresi’ni selamlıyor!

Her iki ülkenin sömürücüleri ve ezenleri, Yunan ve Türk hâkim sınıfları, ve onların Avrupa ve Amerika’daki emperyalist efendileri tarafından sistematik bir biçimde körüklenen milliyetçi nefrete karşı her iki parti, omuz omuza verilen mücadelelerin, militanlar arasında kurulan gerçek bir kardeşliğin ve Leon Trotskiy’in kurduğu Dördüncü Enternasyonal’in yeniden inşası sancağı altında verilen enternasyonalist mücadelenin gururunu paylaşmaktadır.

Ufukta büyük zorluklar ve görevler belirmektedir ve bunlara karşı birlikte göğüs germeliyiz. Yunanistan ve Türkiye, sekizinci yılına giren daha önce eşi görülmemiş kapitalist dünya krizinin yarattığı girdabın, tüm güncel uluslararası çatışmaların, Avrupa’daki krizin, Ortadoğu ve eski Sovyet ülkelerinde, özellikle Kuzey’de Ukrayna, Güneydoğu’da Suriye/Irak ve Güneybatı’da Libya olmak üzere yaşanan savaşların ve jeopolitik mücadelelerin tam kalbinde yer almaktadır.

Bu nedenle, 27-29 Mart tarihlerindeki - Kongreniz ile aynı zamana denk gelmesi hiç de tesadüfi olmayan!- 14. Ulusal Kongremiz, yüzüncü yılını geride bırakan Zimmerwald Konferansı’nın ruhuyla 2015 yılında daha sonra düzenlenecek olan uluslararası bir Savaş karşıtı Konferansa yönelik önemli bir hazırlık aşaması olarak bu yıl Haziran ayı içerisinde 3. Avrupa-Akdeniz Konferansının toplanmasını da gündemine alacaktır. Uluslararası alanda gerçekleştirilecek bu etkinlikler ve müdahaleler DEYK’i birleşik devrimci eylemin gerçek bir aktörüne ve gerçek bir mücadeleci enternasyonale dönüştürmekte hayati önem taşıyan adımlardır!

Yunanistan, Avrupa Birliği’nin uluslararası kapitalist zincirinin kırılmış halkasıdır. Nefret edilen AB, AMB ve IMF’den oluşan Troyka ve birbiri ardına gelen burjuva hükümetler tarafından dayatılan ve halkımıza son beş yılda büyük acılar çektiren sosyal yıkıma neden olan “kemer sıkma” barbarlığı kitlesel mücadelelere ve ilk defa reformist sol bir parti’nin, Syriza’nın 25 Ocak 2015’te yapılan son seçimlerde iktidara gelmesini sağlayan kitlesel bir öfkeye neden oldu.

Partimiz Yunan kitlelerinin yüzünü kitlesel olarak sola dönüşünün bilincinde olmakla birlikte, Syriza’nın AB’den, Avro’dan ve kapitalist düzenden kopamayacağına ve en nihayetinde Brüksel, Berlin ve Washington’daki haydutların şantajlarına teslim olacağına dair kitleleri uyardı ve uyarmaya devam ediyor. Sözünü ettiğimiz teslimiyet 20 Şubat’ta Eurogroup ile varılan anlaşma ile gerçekleşmiş oldu. Ancak, ABM ve AB batmanın kıyısında olan Yunan bankalarına mail destek sağlamayı durdurarak, daha sert kemer sıkma politikalarının uygulanmasını ve Atina’daki hükümetin koşulsuz itaatini talep ederek şantajı sürdürmektedir. Bu, gerici Yunan burjuva politikacıları ve Yunan devleti içinde kökleşmiş olan güçler tarafından desteklenen AB’nin mali araçlar yoluyla gerçekleştirdiği bir tür darbedir.

Ancak, partimizin de içinde olduğu işçi sınıfı hareketi bu politikalara karşı direnmektedir. Yeni bir diktatörlüğün gelmesine ya da Yunanistan’ın Pinochet Şili’sine dönüştürülmesine izin vermeyeceğiz. İşçiler kendi politik deneyimlerini çok hızlı bir tempoda geliştiriyorlar. Bununla paralel olarak, biz de sürece müdahale etmeye çalışıyor, işçi sınıfının en militan unsurlarını örgütlemek ve politik olarak eğitmek için mücadele veriyoruz.

Volos, Boetia ve Chalkis bölgelerinden sanayi işçileri, Atina’daki Maliye Bakanlığı’nda çalışma hakları için mücadele eden ve kazanan cesur kadın temizlikçiler, işgal edilerek işçiler tarafından yönetilen VIOME fabrikası ve ERT 3 televizyonu emekçileri Nisan ayının başında ülkenin kuzeyinden başkente giderek, işsizliğe ve özelleştirmeye karşı taleplerini haykıracaklar. Yunanistan’da ve tüm Avrupa’da yaklaşmakta olan sosyal patlamanın başlangıcı olacak bu eyleme partimiz katılmaktadır.

Kendimizi mücadeleye hazırlamalı ve hem kendimizi hem de yeni neslin devrimcilerini eğitmeliyiz, örgütlerimizi kitleler içinde inşa etmeliyiz, geleceğimiz için bu savaşı kazanmalıyız!

Yaşasın DİP ve EEK!

Yaşasın Dördüncü Enternasyonal!

Balkan ve Ortadoğu Sosyalist Federasyonları için İleri!

EEK Merkez Komitesi adına

Savas Mihail-Matsas

DİP’in EEK Kongresi’ne mesajı

Değerli EEK’li Yoldaşlar,

Örgütlerimizin ulusal kongrelerini aynı hafta sonunda düzenlemiş olmaları anlamlı bir tesadüftür! Partimiz de bu hafta sonu üçüncü kongresini topluyor. Partilerimiz farklı politik gelenekler içinde doğmuş olsalar da gittikçe güçlenen kardeşlik bağlarıyla artık ikiz kardeş gibi oldular!

Bu iki kongre, Akdeniz, Avrupa, Ortadoğu ve daha geniş ölçekte dünya için tarihin olağanüstü bir döneminde toplanmaktadır. Dünya 2008’de ortaya çıkan ve yedinci yılı içinde olduğumuz uluslararası kapitalizmin Üçüncü Büyük Depresyonu’nun ve 2011 yılından itibaren bu depresyona eşlik etmeye başlayan politik ayaklanmaların yaşandığı bir dönemin içinden geçmektedir. 2011-2013 arasında tüm Arap dünyasından İspanya ve Yunanistan’a, Wall Street’ten Tel Aviv’e, Türkiye’den Brezilya’ya, kitleleri saran devrimci coşkunun bir süre için sessizliğe bürünmüş olması bizleri yanıltmasın: Bu dalga tükenmiş değil!   

Yunan halkı bir kez daha artık ayağa kalkmak gerektiğini gösterdi. Ülkeniz, Aralık 2008’deki halk isyanıyla 2011-2013 devrimci dalgasının habercisi olmuştu. Bu sefer, Ocak ayında seçim sandıklarında Avrupa’daki kitleleri ve dünyayı sarsarak kendine getirdiniz ve Troyka ve Merkel’e bir ders verdiniz. Yunan halkının kitlesel olarak yüzünü sola dönüşü Syriza’nın reformist politikalarının ötesine geçmeyi vaat etmektedir. Devrimci Marksist metodolojiyle donanmış EEK’in bu süreçte önemli bir rol oynayacağından eminiz. EEK’in 14. Kongresini toplayarak bu sürece hazırlanması için daha uygun bir zaman düşünülebilir miydi?

Yoldaşlar, şunu açık bir şekilde belirtelim; kongrenizin çizeceği yol ve bunu takiben EEK’in izleyeceği politikalar yalnızca Yunanistan’da değil Avrupa’da ve ötesinde gelecekte ortaya çıkabilecek sınıf mücadelelerinde ve devrimlerde belirleyici olacaktır.

Türkiye’de ise durum adeta patlamaya hazır bir volkana benziyor. Bir yıl gibi kısa bir sürede Türkiye bir değil iki halk ayaklanmasına sahne oldu. Gezi ayaklanması Haziran 2013’ten Eylül 2013’e kadar sürdü. Ekim 2014’te ise bu sefer Türkiye Kürdistanı Erdoğan’nın Kobani (Kobanê) krizine yönelik tutumuna karşı ayağa kalktı. Türk kitlelerde Gezi isyanı sırasında açığa çıkan ve Kobani başkaldırısında Kürt kitlelerde tanık olunan devrimci coşkuyu bir araya getirmek şu ana kadar mümkün olmadı. Umuyoruz ki, bu, uyuyan bir dev olan Türkiye işçi sınıfının politik sahneye girmesiyle mümkün olacaktır. DİP hummalı bir şekilde bu anın gelişine hazırlanmaktadır. Politik perspektifimiz doğrulanmıştır: Kendini umutsuzluğa kaptıran Türkiye solunun düşündüğünün aksine, Erdoğan meydan okunamayacak kadir-i mutlak bir “diktatör” değildir. AKP’nin iç gerilimler ve çekişmelerle boğuştuğu şimdi herkese açık bir biçimde görünmektedir. Bu nedenle geleceğe umutla ve iyimserlikle bakıyoruz. Eğer iktidarı sallanmaya başlarsa, Erdoğan’ın Türkiye’yi ve hatta bölgeyi ateşe atmaktan çekinmeyeceğine şüphe yok; fakat devrimin yürüyüşü tarihin hiçbir safhasında dikensiz gül bahçesi değildir. Tüm tehditlere ve tehlikelere göğüs gereceğiz ve sonunda biz kazanacağız!

Sevgili EEK’li yoldaşlarımız! Kongrelerimizin şaşırtıcı bir şekilde çakışması iki örgütün de omuzlaması gereken büyük görevlerin işaretlerini veriyor: Bir dahaki sefere Ege’nin iki yakasındaki kardeş partilerin eş zamanlı olarak gerçekleştireceği şey kongreleri olmayacaktır. Tüm kalbimizle ümit ederek söylüyoruz ki, o sefer birbiriyle çakışacak olan bir yanda Yunan devrimi, bir yanda da Türk-Kürt devrimleri olacaktır!       

Yaşasın Yunan ve Türk halklarının kardeşliği!

Yaşasın EEK VE DİP’in kardeşliği!

Yaşasın Dördüncü Enternasyonal!

Ya Sosyalizm Ya barbarlık!

 

Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi