Batıcı-laik burjuvazinin hicreti

Nisan ayında Gerçek’teki köşemizde “Kumlar Yer Değiştirirken” başlıklı bir yazıda, Garanti Bankası ve NTV’nin sahibi Doğuş Holding’in patronu Ferit Şahenk’in haşmetmeapları Tayyip Erdoğan’ın huzurunda başını yerlere kadar eğdiği bir resmin eşliğinde, Türkiye burjuvazisinin AKP hükümetiyle ilişkisinde yaşanmaya başlayan toprak kaymasına dikkat çekmeye çalışmıştık. Ramazan ayı bu bakımdan çok verimli bir laboratuvar oldu.

Hürriyet’in ekonomi sayfalarında iki yazar, Gila Benmayor ve Vahap Munyar, amaçları bu olmasa da, sınıf sosyolojisi bakımından yararlı bir iş yapıyorlar. Burjuvazinin hayatının dar anlamda ekonomik olmayan yanlarına da sık sık yer veriyorlar. Onların amacı, hani nasıl derler, “PR”, yani “halkla ilişkiler” ortamları yaratarak gazetenin reklam gelirlerini arttırmak. Ama bunu yaparken bize de güzel tablolar sunuyorlar.

Aynı zamanda ekonomi servisinin yöneticisi olan Munyar, bu Ramazan ayında Türkiye burjuvazisinin Batıcı-laik kanadının İslam ile kucaklaşmasından örnekler sundu. Örneğin, küçük büyük bütün sermayedarları çatısı altında toplayan yarı-resmi bir kuruluş olarak büyük önem taşıyan TOBB’un Yönetim Kurulu’nun 15 üyesinden 12’si umreye gidiyor (Hürriyet, 18 Ağustos 2012). Mazeret, İslam Kalkınma Bankası ve İslam İşbirliği Teşkilatı ile görüşmeler yapmak. Ama asıl büyük atılım, hazretlerin Mekke ve Medine’de dini vecibelerini yerine getirmeleri.

Tabii, aralarında AKP’nin sevgilisi olan Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu ile İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş gibi, zaten İslamcı burjuvazinin saflarından gelen (Yalçıntaş) veya uzun zamandır oraya intisap etmiş (Hisarcıklıoğlu) şahsiyetler var. Ama 12 kişiden beşi umreye ilk kez gidiyor. Onların arasında da Batıcı-laik sermayenin geleneksel kalesi İstanbul Sanayi Odası’nın başkanı, eşi CHP milletvekili olan Tanıl Küçük ile İslamcılığın hiçbir zaman hakim konuma yükselemediği Trakya’nın Edirne’sinin Ticaret Borsası başkanı Mustafa Yardımcı var. Munyar’ın haberinde koskoca bir kutu ile öne çıkarılan mesele ise, kendi deyimiyle eskiden “küp gibi” içen Edirneli Yardımcı’nın rakıyı bırakması. Sabah namazını da düzenli kılıyormuş artık. Belki biraz da fazla kilolarını vermek içindir.

Peki neden bu “hicret”? Onu da Yardımcı’nın ağzından dinleyelim. Mescidi Nebevi’de 600 bin kişiyle birlikte iftar yaparken şöyle hissetmiş Yardımcı: “Dünyanın her köşesinden zengini, yoksulu tüm Müslümanların bir arada iftar yapması bambaşkaydı.” Zengin ile yoksulu, burjuva ile işçiyi böyle hayali bağlarla birbirine bağlayan bir şey nasıl reddedilir? Bizim aklımız nerede imiş bugüne kadar? Lütfen 600 bin kişinin hepsi TOBB heyetinin kaldığı “Kabe manzaralı Hilton Oteli”nde kalabiliyor muymuş diye sormayın! Üstelik tek avantaj bu değil. İslam alemi dediğin dünya bir milyar candan oluşuyor. İftar demişken, sahi bunlara neden gıda ürünü satmamalı? Edirneli Yardımcı, 600 bin Müslümanı yemek yerken görünce esinlenmiş anlaşılan, İslam İşbirliği Teşkilatı ile görüşmede İslam Gıda Federasyonu konuşulurken bir de İslam Ülkeleri Emtia Borsası teklif etmiş. Yakında Nişantaşı’nda “helal et” levhaları huzur ederse şaşırmayın!

Vahap Munyar, haberi “Allah umre ve yaptıkları ibadetleri kabul etsin” diye bitirmiş. Zannedersiniz Hürriyet değil de Zaman gazetesi!

Anlaşılan dini ibadet alanında yeni bir sosyete oluşuyor. Munyar bir başka haberinde de (başlık “Müslüman zengin olsun, kâfire muhtaç kalmasın”, Hürriyet, 19 Ağustos 2012) bir Kadir gecesi “tespih namazı” öyküsü anlatıyor. Üslup tam tamına sosyete dedikodu dergilerinin “kimler yoktu ki?” tonunu taşıyor. “Fıratpen’in patronu Nevzat Demir” diye başlayan uzun bir kapitalistler listesi, namazın kadrosu olarak sayılıyor. Fıratpen patronu şöyle demiş: “Allah’ın son peygamberi neden tüccar bir aileden, ticaret erbabından seçtiğini hiç düşündün mü?” Anlaşılan henüz yüzyıllar ötede olan kapitalizmin hayırlı bir şey olduğunu kullarına anlatmak için! Aynı haberin içindeki bir kutuda, bir de sosyete sahuru modası gelişmekte olduğunu öğreniyoruz: Moda’daki pek İslami adlı “Doubletree by Hilton” Oteli’nde kurulan sahur sofrasına Başmüzakereci Egemen Bağış da konuşmacı olarak davet ediliyor. Sabah dört buçukta menüde Avrupa Birliği’nin krizi!

Hürriyet gazetesinde son dönemde yeni bir yazar var. AKP yanlısı Hüseyin Yayman, Tayyip Erdoğan’a “yağ yapma” teriminden başka hiçbir şeyin betimleyemeyeceği yazılarda övgüler düzüyor. Yani, “Kumlar Yer Değiştirirken”den bu yana Türkiye’nin Batıcı–laik burjuvazisinin Erdoğan’a desteği gözle görülür biçimde artıyor. Ama belki daha da önemlisi, bu burjuvazi nihayet aslına dönüyor: Müslümanlığını keşfediyor, İslam’ın kendisine sınıf çıkarları açısından nasıl yarayabileceğini fark ediyor, yeni bir ideolojik konuma doğru “hicret” ediyor. Allah kabul etsin!