Bataklık tezkeresine hayır!

Türk, Kürt, Suriyeli, Sünni, Alevi, Şii bölgedeki tek bir işçi ve emekçinin bile bu savaşta çıkarı yoktur. Böyle bir savaş muhtemelen, hemen değilse süreç içinde bir Ortadoğu savaşına dönüşecektir. Yani hükümetin meclise getirdiği tezkere en başta Türkiye ve Suriye halkları olmak üzere tüm halkları içinden çıkılması zor bir bataklığa sürükleyecektir. Bu yüzden savaş tezkeresine hayır! Bu yüzden Suriye ile savaşa hayır! Ama CHP, MHP muhalefetinin yaptığı gibi “Suriye’de savaşa hayır! Kürtlere karşı savaşa evet” değil! Bu tutum da gericiliğin başka bir yüzüdür. Tüm işçi ve emekçilerin çıkarı Kürt halkının özgürlüklerine ve haklarına kavuşması temelinde bir çözümden yanadır. Bölgede bir savaş olacaksa bu nihai bir savaş olmalı, birbirine düşürülen tüm halklar, ırk, milliyet ve mezhep ayrımlarını reddedip birleşerek emperyalizme, Siyonizme ve işbirlikçilerine karşı savaşmalıdır.

Suriye’de ateşlenen  top mermilerinin sınırı aşarak Urfa’nın Akçakale ilçesine düşmesi ve 5 kişinin ölümüne yol açmasının ardından Türkiye Suriye’ye top atışlarıyla misilleme yaptı. Şimdilik bu sınır çatışmaları bir savaşın başladığına işaret etmiyor. Türkiye’nin çağrısıyla toplanan NATO, Türkiye’nin önerdiği metni oybirliği ile kabul ederek “Türkiye’ye her türlü desteğe hazırız” dedi. Ancak NATO hâlâ Türkiye ile birlikte Suriye’ye saldırma ihtimalini arka planda tutuyor. Türkiye ise hükümet tarafından meclise sunulan tezkere ile meclisten savaş vizesi almaya girişti. Ölen insanlarımızın yakınlarına başsağlığı, Akçakale halkına ise dayanışma duygularımızı iletiriz. Ancak, bu olay kesinlikle bu ölümlere yüzlercesinin, binlercesinin eklenmesinin gerekçesi haline getirilmemelidir.

Bataklığa sürükleme tezkeresi

Meclise sunulan tezkere özel olarak bir ülke ya da coğrafya adı zikretmiyor. Başbakan Erdoğan, “Hudut, şumül, miktar ve zamanı hükümetçe tespit edilmek üzere” askerlerin savaşa gönderilmesi için vize istiyor. Yani bir tezkereyle Irak ve Suriye hatta İran için saldırı vizesi bir arada alınmak isteniyor. Bu özelliği ile hükümetin savaş tezkeresi Türkiye’yi emperyalizm adına ve emperyalizmle birlikte bataklığa sürükleme tezkeresidir.

Saldırı mı provokasyon mu?

Hükümet Türk topraklarının saldırı altında olduğunu iddia ediyor. Oysa durum hiç de öyle değil. Suriye’de iç savaş sürüyor. Bu iç savaşta,  Suriye hükümetine karşı savaşan, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adını taşıyan güçler Türkiye tarafından destekleniyor. Türkiye’nin bunlara Lojistik, maddi, hatta silah desteği verildiği biliniyor. Türkiye sınırı içinde mülteci kampları kurulmuş ve bu kamplar ÖSO için üs niteliğine dönüşmüş durumda. Türkiye hükümetinin politikası mültecileri Türkiye’ye çekerek sayı 80 bini aştıktan sonra Suriye topraklarında bir tampon bölge oluşturmak yani sınırdaki bir şeridi işgal etmek üzerineydi. Bu politikasında yeterli dış destek bulamayınca mülteciler arttıkça arttı ama askerler sınırın berisinde kaldı. Halkta da Suriye’ye yönelik askeri müdahaleye destek yok. ÖSO mülteciler 100 bin’i geçti hani neredesiniz diye soruyor.  Arkasını Türk sınırına dayayarak Esad’a karşı savaşıyor. Savaş yoğunlaşıyor, önce tüfek mermileri, en son da Akçakale’de olan gibi top mermileri sınırın Türkiye tarafına düşüyor. Bu mermileri kimin attığı bile bilinmiyor! Suriye hükümeti araştırıyoruz derken Suriye karakolları Türk topları tarafından ateşe tutuluyor. ABD ve Türkiye destekli Suriye Ulusal Konseyi adına Yaser Al Nagar ise” bu saldırı ne ilk ne de son olacak, Türkiye ciddi adımlar atmalı” diyerek Türk askerini yanına çağırıyor. Suriye’deki mücadelesinin zaferini dış müdahaleye bağlayan bu işbirlikçi güçlerin provokasyon yapmadığı ya da bundan sonra yapmayacağı ne malum?

Uluslararası hukuk çiğnenmiş!

Hükümetin iddiası bu olayla uluslararası hukukun çiğnenmiş olduğu. Peki soralım: 1990’lı yıllardan bu yana, zaman zaman Irak’ta sınır ötesini bombalayan, zaman zamanda çok daha öteye giderek karadan birliklerini Irak sınırları içine sokarak operasyon yapan Türkiye değil mi? Bu olay uluslararası hukukun ihlali ise, onlar ne oluyor? Denecek ki, Türkiye kendisine saldıran bir gücün Irak topraklarında konuşlanması dolayısıyla “sıcak takip” hakkına sahiptir. Peki Suriye’ye saldırmakta olan bir gücün Türkiye topraklarında konuşlandığı açık değil mi? Kendisi Irak’ta o kadar operasyon yapmış bir ülkenin iş Suriye’den kimin attığı iki havan topuna gelince bu kadar hukukçu ve ahlak hocası kesilmesi biraz sırıtmıyor mu?

Bu savaşın faturasını işçi ve emekçi öder

Tüm bu manzara hükümet tezkeresinde “20 Eylül tarihinden beri topraklarımıza yönelen saldırgan eylemler” olarak tanımlanıyor. Yani gerçek hükümet tarafından açıkça çarpıtılıyor. Bu çarpıtmalar sonucunda ise Türkiye’nin Suriye ile savaşının koşulları oluşturuluyor. Bu savaş hazırlığının Suriye’deki halkın mücadelesiyle bir ilgisi yok. Türkiye bölgedeki hâkimiyet mücadelesini mezhep çatışmasına ve bu çatışmada Sünni ekseninin liderliğini üstlenme stratejisine bağlamış durumda. Bu politika şimdiden cana mal oluyor. Bir savaş çıktığı takdirde, yine askerdeki işçi ve emekçilerin canlarının AKP hükümetinin emperyalizm yanlısı yayılmacı politikasına kurban verileceği ortada. Şimdiden doğalgazdan elektriğe yağan zamların en önemli iki nedeni Kürt sorunu ve Suriye’deki iç savaşın Türkiye’den finanse edilmesi. Türkiye olası bir savaşta Suriye’nin kuzeyinde ciddi bir yer tutan Kürt oluşumlarına da saldırırsa Suriye savaşı Kürt sorununun savaş boyutunu bugün olduğundan çok daha yüksek bir düzeye çıkartacaktır. Olası bir savaş faturayı kat be kat arttıracak, hem canıyla hem de malıyla tüm faturayı işçi ve emekçilerin sırtına yıkacaktır.

Tezkereye hayır! Halklarla barış emperyalizmle savaş!

Türk, Kürt, Suriyeli, Sünni, Alevi, Şii bölgedeki tek bir işçi ve emekçinin bile bu savaşta çıkarı yoktur. Böyle bir savaş muhtemelen, hemen değilse süreç içinde bir Ortadoğu savaşına dönüşecektir. Yani hükümetin meclise getirdiği tezkere en başta Türkiye ve Suriye halkları olmak üzere tüm halkları içinden çıkılması zor bir bataklığa sürükleyecektir. Bu yüzden savaş tezkeresine hayır! Bu yüzden Suriye ile savaşa hayır!

Ama CHP, MHP muhalefetinin yaptığı gibi “Suriye’de savaşa hayır! Kürtlere karşı savaşa evet” değil! Bu tutum da gericiliğin başka bir yüzüdür. Tüm işçi ve emekçilerin çıkarı Kürt halkının özgürlüklerine ve haklarına kavuşması temelinde bir çözümden yanadır. Bölgede bir savaş olacaksa bu nihai bir savaş olmalı, birbirine düşürülen tüm halklar, ırk, milliyet ve mezhep ayrımlarını reddedip birleşerek emperyalizme, Siyonizme ve işbirlikçilerine karşı savaşmalıdır.

Türkiye’yi bir Ortadoğu savaşı batağının eşiğine getiren Dışişleri Bakanı istifa!

Yaşasın halkların kardeşliği!

Yaşasın Ortadoğu Sosyalist Federasyonu!

Devrimci İşçi Partisi Politbürosu