Arap devriminin Bastili

Büyük Fransız Devrimi’nin başlangıç tarihi hep 14 Temmuz 1789 olarak verilir. Ne olmuştur o gün? Devrimci Fransız halkı Bastil Cezaevi’ni basmıştır. Bu olay tarihe devrimci halkın devletin baskı organlarını, gerekirse şiddete de başvurarak fethetmesinin, yani baskı organlarını kendi elleriyle parçalamasının bir simgesi olarak geçmiştir. Bu edim, devrimci eylemin en arı anlamda cisimleşmesidir. Marx’ın ve Lenin’in “devletin parçalanması” dediği şey burada ete kemiğe bürünür.

Daha yakın tarihte, 1974 Portekiz devriminde devrimci halk faşist Salazar rejiminin korku verici istihbarat örgütü PIDE’nin karargâhını basarak rejimin kirli belgelerini kendi eliyle ortaya çıkarmıştı.

Arap devrimi, kendi Bastil’ini Mısır’da yarattı. Binlerce Mısırlı hafta sonu Mübarek’in yıllar boyu bütün muhaliflere korku yaymış olan istihbarat örgütü Devlet Güvenlik Teşkilatı’nın Kahire’nin uydu kenti Nasır Şehri’ndeki karargâhını bastı. Devrimciler, bu baskını, teşkilatın elemanlarının gizli belgeleri yırtmakta ve yakmakta olduğu söylentileri ayyuka çıkınca, geçmiş rejimin suçlarının hesabının sorulmasının güçleşeceğini kavrayarak düzenlemişlerdi. Devrimcilerin ifadeleri ve internete konulan fotoğraflar, bu imha operasyonunun kanıtlarını ortaya koyuyor. Karargâhın basılmasıyla aynı gün İskenderiye ve Süveyş’te de teşkilatın bürolarına baskınlar düzenlendi. Ama Pazar günü Kahire’nin merkezinde İçişleri Bakanlığı’na aynı amaçla düzenlenen baskın, ordunun şiddetli müdahalesi sonucunda engellenmiş oldu. Bu baskına karşı birtakım it kopuğun ellerinde palalarla hareket geçmiş olması, ordunun giderek Mübarek’in yöntemlerine döndüğünü gösteriyor.

Bunun ardında ordunun Mısır devriminin soluğunu ensesinde hissetmesi yatıyor elbette. Ordu, bir yandan böyle baskı önlemlerine başvururken, aynı zamanda kitle hareketine taviz üzerine taviz veriyor. En son, Mübarek’in atamış olduğu başbakan Ahmet Şefik görevden alındı, yerine İssam Şeref adlı bir eski Ulaştırma Bakanı getirildi. Şeref, Tahrir Meydanı’nda kitlelere hitap etmiş, yani devrimle hiç olmazsa sıcak ilişkiler kurmaya çalışmış bir şahsiyet. Kurduğu yeni kabine “tarafsız” denen bakanlarla dolu. Yani yeni başbakan Mübarek’in Ulusal Demokrat Partisi’nden uzak duruyor.

Mısır devrimine paralel olarak Tunus devrimi de dalga dalga eski rekime saldırıyor. Geçtiğimiz haftalarda zaman zaman 100 bine çıkan ve yaklaşık on gün süren gösteriler sonucunda eski rejimin başbakanı Muhammed Gannuşi istifa etmek zorunda kalmıştı. Yeni başbakan Sebsi, Tunus’un kurucu atası Habib Burgiba’nın adamı. Bin Ali döneminde politikaya fazla karışmamış. Tabii bunun anlamı, Sebsi’nin çok yaşlı olması: 84 yaşındaki yeni başbakan, eski rejimin, Nasreddin Hoca’nın deyimiyle “ayları kesip kesip yıldız yaparak” ayakta kalmaya çalışmasının son örneklerinden biri olacak gibi görünüyor.

Yeni başbakan icraatine derhal devrim kampına tavizler vererek başladı. Kabinesinde bütünüyle “teknokrat”lara yer verdi. (Mısır’la benzerlik ne tesadüf!) Ardından da Bin Ali’nin istihbarat teşkilatını lağvetti! Bu, Mısır’ın Bastil’inden iki gün sonra oldu. Sebsi anlaşılan Mısır’da yaşananın dersini çıkardı. Tunuslu devrimciler istihbarat teşkilatını basmadan önce, o kendisi kapattı örgütü!

Arap devrimi, bileşik gelişmenin yasalarına tâbi olduğunu kanıtlıyor!