Tunus’ta kitleler hükümetin kemer sıkma önlemlerine karşı sokakta

Fotoğraftaki duvar yazısı: “İskat el-kanunü’l-maliyye”, yani “Maliye kanunu iptal edilsin!” Sosyal medyada ise, “Ne bekliyoruz?” sloganı hâkim.

2010 yılında Arap devriminin başladığı yer olan Tunus’ta bugünlerde halk tekrar sokaklarda. Eylemlerin nedeni, hükümetin 1 Ocak 2018 itibariyle uygulamaya koyduğu kemer sıkma önlemleri. Bu önlemler sonucunda kırsal bölgelerde kullanılan motorin ve bazı tüketim mallarının fiyatları yükseltilirken, telefon ve internet hizmetleri başta olmak üzere bir dizi alandaki vergiler arttırıldı. Ayrıca ithal mallarının vergilerinde de artışlara gidildi.

Şimdiye kadar, başkent Tunus, Kayravan ve Kafsa gibi şehirlerde gösteriler gerçekleştirildi. Göstericilerin kimi noktalarda kamu binalarına yöneldikleri aktarılıyor. Tunus ve Kayravan’da göstericiler yolları kesip polisle çatışmaya girdiler. Öte yandan başkent Tunus’un 40 km batısında yer alan Tuburba’da gerçekleşen protestolar sırasında polis bir kişiyi öldürdü. 55 yaşındaki göstericinin polisin yoğun biber gazı kullanmasından etkilendiği belirtiliyor.

2015 yılının Mart ve Haziran aylarında gerçekleştirilen ve sırasıyla 21 ve 38 turistin ölümü ile sonuçlanan saldırılar, Tunus’ta turizmin ciddi bir yara alması sonucunu doğurmuştu. Ancak elbette, Tunus ekonomisindeki kriz sadece bununla açıklanamaz. İşsizlik devrim öncesi döneme kıyaslandığında bile bir hayli yüksek. Ayrıca, IMF’nin ülkeye kemer sıkma önlemleri için ciddi bir baskı uyguladığı biliniyor. Tunus hükümeti, 2017 sonlarında 2,8 milyar dolarlık bir kredi karşılığında IMF ile 4 yıllık bir anlaşma imzaladı ve bunun bir uzantısı olarak IMF’ye kemer sıkma önlemlerini arttırma sözü verdiler. Dış açıkların kritik bir düzeye gelmesi sonucunda ülkenin para birimi olan dinar giderek daha fazla değer kaybediyor ve bu da ülkedeki iktisadi koşulların daha da kötüleşeceğinin bir göstergesi.

Tunus’ta kitleler devrimden 6 yıl sonra, geçtiğimiz yılın Ocak ayında yeniden sokaklara dönmüşlerdi. Genç işsizler, devrim öncesi dönemin bile üzerine çıkan işsizlik oranı ve satın alma gücündeki % 40’lık gerileme karşısında harekete geçmiş, gösteriler 13 kente yayılmış, ancak bir süre sonra sönümlenmişti. Şimdi, derinden derine kaynayan çelişkiler, bir kez daha yüzeye çıkıyor. Bunun nedeni, 2008 krizi sonrasında kitlelerin yaşadığı patlamanın ateşlediği Arap devriminin ortadan kaldırdığı rejimlerin yerini alan burjuva önderliklerin kitlelerin taleplerine yanıt üretememesi.

2010 yılında başlayan devrim Tunus’ta nihai zafere ulaşamadı, Bin Ali rejiminin yerine burjuvazinin yeni tipte bir hâkimiyet sağladığı çok partili bir siyasi rejimin inşası ile sınırlı kaldı. Her ne kadar 2014 yılının Ocak ayında, nispeten demokratik, laikliğe yer veren, kadın erkek eşitliğini tescil eden bir anayasa mecliste kabul edilmiş olsa da, bunda devrimin kendi zaferi değil, Tunus’un devrim sonrası politik atmosferinde bir aşamadan sonra AB emperyalizminin müdahaleleri belirleyici oldu. Tunus Genel İşçi Konfederasyonu’nun (UGTT) daha sonra emperyalistlerce Nobel ile ödüllendirilen sınıf işbirlikçisi politikaları da buna katkıda bulundu.

Şimdi, burjuvazinin Tunus işçi ve emekçilerine verebileceklerinin sınırı bir kez daha berrak bir biçimde ortaya çıkmış bulunuyor. Başbakan Yusuf Şahid, halka bu yılın sıkıntı içerisinde geçecek son yıl olduğu mesajını vermekten fazlasını yapamıyor. Oysa IMF ile anlaşma, daha 4 yıl etkisini sürdürecek. Tunus burjuvazisinin talepleri, emperyalizmin istekleri ve Tunus işçi ve emekçileri ile yoksullarının ihtiyaçları arasındaki gerilim, Tunus’u yeniden ciddi bir biçimde sarsabilir. Kitlelerin taleplerinin gerçekleşmesinin tek koşulunun bir işçi iktidarı olduğu ise, Tunus örneğinde artık net bir şekilde kanıtlanmış bulunuyor.