Suriye’de ateşkes, Suudi Arabistan’da savaş provası!

ABD ile Rusya arasında sürdürülen görüşmeler şimdilik sonuç verdi. 27 Şubat Cumartesi günü Suriye’de ateşkes ilan edildi. Kısmi bazı ihlallere rağmen, ilk birkaç gün boyunca ateşkesin koşullarının yerine getirildiğini söylemek olanaklı.

Ateşkesin en önemli koşulları şöyle özetlenebilir: ateşkes DAİŞ’i ve Birleşmiş Milletler’in terör örgütü listesinde yer alan El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi’ni kapsamıyor. Rusya, ABD, Suriye Ordusu ve YPG, bu iki örgütü vurabilecekler. Devletler gibi ateşkesi kabul eden bütün örgütlerin de silahlı saldırılarına son vermeleri gerekiyor. Toprak elde etme girişimlerinin sonlanması gerekiyor. Ayrıca insani yardıma da izin verilmesi gerekiyor. Bu koşullar şimdilik yerine gelmiş durumda.

Son dönemde ortaya çıkan durum, ateşkesin ne amaçla benimsendiğini açıklıyor. Suriye Ordusu’nun Rus hava desteğiyle özellikle Halep bölgesinde elde ettiği kazanımlar, Esad’ın düşüşünü saplantı hâline getirmiş olan Sünni Troyka’yı (Suudi Arabistan, Katar, AKP Türkiyesi) Suriye savaşına boylu boyuna girmeyi artık gündemlerine alacak kadar telaşlandırmıştı. Türkiye ayrıca Rojava savunma gücü YPG’nin Azez dolaylarında yeni mevziler elde etmesinden rahatsızdı. ABD Sünni Troyka’yı bir yandan Rusya’yı durdurmak için bir tehdit unsuru olarak kullanıyor, ama bir yandan da Troyka’nın Suriye’ye karadan girmesine yeşil ışık yakmıyordu. Çünkü bunun özellikle Rusya ile Türkiye’nin birbirleriyle savaşa girmesi ve böylece bir Üçüncü Dünya Savaşı’na yol açması ihtimalini doğurduğunu görüyordu. Kendisi ise şimdilik buna hazır değildi.

Rusya Suriye Ordusu’nun elde ettiği mevzilerin bu aşamada yeterli olduğunu düşünmüş olmalı ki, aktif bir biçimde ateşkes politikası izlemeye başladı. Böylece hem Halep konusunda Troyka’nın, hem de YPG konusunda Türkiye’nin yeni durumu geçici olarak da olsa kabul etmesini sağlıyordu. Bu son derece gergin ve temelleri zayıf ateşkes ne kadar sürer bilinmez. Ama alttan alta Ortadoğu çapında bir mezhep savaşının alevi hâlâ harlanıyor.

Kuzey’in Gökgürültüsü: “Ortadoğu’nun en büyük askeri tatbikatı”

Tam Suriye’de ateşkes ilan edildiği günlerde, Suudi Arabistan’ın kuzeyinde bir askeri tatbikat başladı. Suud, bunun “bölge tarihinde yapılan en büyük askeri tatbikat” olduğunu özellikle vurguluyor. Tatbikat, Suud’un “iki savaş” doktrininin bir ifadesi olarak sunuluyor. Bu doktrin, Suud’un hem güneyde (Yemen) hem de kuzeyde (Irak ve Suriye) aynı anda iki savaş verebileceğini ifade ediyor. Yani işin gizlisi saklısı yok. Bu tatbikat Sünni cephenin Suriye’ye açacağı savaşın provası olarak planlanmış!

Tabii bu zorlu işi güçlü müttefiklerle yürütmek önemli. İşte “Kuzey’in Gökgürültüsü” adı verilen tatbikat bu yüzden birleşik bir güçle yapılıyor. Aralık ayında Riyad’da Suudiler tarafından kurulduğu açıklanmış olan “Teröre Karşı İslam İttifakı” olarak bilinen askeri gücün ilk pratik uygulaması. O açıklamada 35 ülkenin adı vardı. Tatbikatta ise 20 ülkenin askeri gücü var. Ama Suud güçlü birtakım ülkeleri yanına almış durumda. Körfez ülkeleri dışında nükleer güç Pakistan ve Arap dünyasının önemli gücü Mısır’ın yanı sıra, Fas, Sudan gibi ülkeler de tatbikata katılıyor.

Bir ülke daha var. Kambersiz düğün mü olurmuş! AKP hükümeti Riyad “Teröre Karşı İslam İttifakı”nı ilk açıkladığında “asker vermeyeceğini” belirtmişti. Bunun bir “alıştırma” operasyonu olduğu her şeyden belliydi. Nitekim, şimdi “Kuzey’in Gökgürültüsü”ne katılanların arasında Türk Silahlı Kuvvetleri de var.

Sadece Suriye değil, Irak ve Lübnan da hedefte

Sünni cephenin hedefinde sadece Suriye de yok! Irak’ta “Şii milisleri” olarak bilinen güçler de Suud’u çok rahatsız ediyor. Bunlar esas olarak üç güçten oluşuyor. Asaib Ahl el Hak, Kata’ib Hizbullah ve Bedr. Bunlar “Halk Seferberliği Güçleri” adı altında bir ortak kuvvet oluşturmuş durumda. İddiaya göre bu kuvvet 100 bin kişilik bir orduya denk boyutlarda. Öte yandan, Suudi Arabistan Lübnan’a da takmış durumda. İki ülke arasında gerilim son dönemde tırmanıp duruyor. En son Suud Lübnan’a daha önce vaat ettiği ekonomik yardımı kesmeyi kararlaştırdı. Bunun nedeni, Lübnan Hizbullahı’nın Esad rejimine askeri destek vermesi. Hizbullah örgütü, bugünkü güçler dengesinde Lübnan’ın politik hayatı üzerinde ilk elden etki sahibi olduğu için bu ülke de Suud’un hedefleri arasına girmiş bulunuyor.

Irak, Suriye, Lübnan… Bunların hepsinin ardında İran’ın olduğu, tam da bu ülkelerin (Bahreyn ve Suudi Arabistan’ın doğu vilayetleri ile birlikte) “Şii Hilali” diye anılan bölgesel bileşimi temsil ettiği ortada. Öyleyse sonuç açık: Sünni cephe Şiilere (ve kaderini onlarla birleştirmek zorunda kalan) Alevilere savaş açmakta kararlı. Mezhep savaşı kılığında bir ekonomik çıkar savaşı olarak nitelenmeli bu savaş.

Böyle bir savaş böylesine gündemde iken, insan Suriye’deki ateşkesi nasıl ciddiye alabilir? Bu ateşkesin bir tek anlamı var: bütün güçlerin yaklaşan mezhep savaşına kendi hazırlıklarını yapmaları. Biz enternasyonalistler de kendi kampımızı inşa etmek için bütün bu fırsatlardan yararlanmalıyız.