Kürt sorunu derin dondurucuya

Mart ayı Kürt sorunu bakımından komik denebilecek gelişmelerle geçti. Önce Newroz'un 18 Mart'ta kutlanma hazırlıkları konusunda her şey normal giderken kutlamalara üç gün kala, bir “bayram, gününde kutlanır” lafı çıktı. İstanbul, Diyarbakır (Amed) ve bazı başka illerin valilerinden başlayan “erken Nevruz” safsatası, bir histeri gibi düzenin bütün temsilcilerine yayıldı. Polisin gaddarlığı sonucunda ölümler ve yaralanmalarla dolu trajik olaylar doğmasa, büyük halk kitlelerinin gazlanması ve coplanması yaşanmasa, karşısında kahkahalarla gülünecek bir tablo doğdu denebilirdi.

Newroz konusunda yaşanan bu sapıtma iktidarı zorlamış olacak ki, hemen ardından bazı iliştirilmiş gazetecilere “Kürt sorununa yeni çözüm” olarak sunulan bir politika açıklatıldı. Newroz'da doğan komikliği katmerleştiren bir “yeni çözüm” ortaya konuldu. Yeni çözümde yeni hemen hemen hiçbir şey yoktu. Çözüm hiç yoktu, tersine çözümsüzlük vaat ediliyordu.

Kürt sorununu çözmek için MHP ile görüşün!

Yeni denen politikanın en önemli yanı, İmralı ve Kandil ile görüşmelerin dışlanması. Bunu hükümetin cemaate “ben artık PKK ile görüşmeyeceğim, siz de Hakan Fidan'a dokunmayın” mesajı olarak okumak mümkün. Yani konu Kürt sorunundan ziyade İslamcı kanattaki kapışmayla ilgili. Kürt hareketi ile barış istemeyen hükümet, cemaate ateşkes öneriyor!

İkinci boyut, bunun bir uzantısı. Hükümet, sorunu sadece halkın desteğiyle meclise gelmiş, terörü desteklemeyen partilerle görüşerek halledecekmiş. Meclis aritmetiğini bilmeyen yok. Kürt sorununun çözümü için mecliste görüşülebilecek parti olan BDP'yi başbakan “terör yandaşı” diye suçlayıp duruyor. O zaman geriye CHP ve MHP kalıyor. Bu durumda hükümete tavsiye edilebilecek olan, Kürt sorununu MHP ile görüşmeler yoluyla çözmesi! Yakışır, iyi anlaşırlar! Sorun ne kadar çözülür, o ayrı soru!

Bu önlemler bir arada düşünüldüğünde, yeni politikanın tek bir amacı olduğu ortaya çıkıyor: Kürt sorununu çözmemek! Bu, mizahi bir değerlendirmenin ötesine geçen bir saptama. Tayyip Erdoğan 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde cemaatin bir azizliğine kurban gitmemek için MHP'nin tabanını kazanmak istiyor. Bu yüzden de Kürt sorununu riskli yöntemlerle çözmek istemiyor. Herkesin gözü önünde “açılım” yapacak oldu, Bahçeli'nin ve CHP'nin ağır saldırılarına maruz kaldı. Gizli kapılar ardında PKK ile görüştü, cemaatten zılgıt yedi. Şimdi Kürt sorununu derin dondurucuya koyuyor.

Aslında planda “yeni” denebilecek bir tek boyut var. O da Erdoğan'ın hiç risk almadan deneyeceği bir yöntem. Sorunu ülke dışına kaydırmak. Barzani'nin, PKK'ye silah bıraktırmakta hükümetin kozu olarak kullanılması projesi. Basına sızdırılan haberlere göre, Barzani de önümüzdeki aylarda toplanması düşünülen Kürt konferansında PKK'yi bu konuda sıkıştırmayı planlıyormuş. Bu yapılabilirse, Erdoğan “terörü bitiren lider” olarak selamlanacak ve kolayca cumhurbaşkanı seçilecektir. Yapılamazsa maliyeti düşük kalacaktır.

Ama bu kadar yıldan sonra Barzani'nin sorunu böyle kolayca çözmesini beklemenin çocukça olduğu ortada. Öyleyse, Kürt sorununu çözmeme iradesi beyan edilmiş oluyor. Erdoğan cumhurbaşkanı seçilsin de ne olursa olsun. İki taraftan yüzlerce, binlerce ölüm daha olacakmış. Ne gam!