Kıbrıs, Elektrik, Anti-Faşizm ve TC Burjuvazisi!

Lefkoşa’da Enternasyonalist Dayanışma mensubu olarak faaliyet yürüten Aziz Şah’ın Kıbrıs'ta Ziki askeri üssünde yaşanan patlama ve enerji krizinin ardından Türkiye ve KKTC'nin politikalarının değerlendirmesini içeren yazısını yayınlıyoruz. 

Şunu söyleyebiliriz ki Hristofyas, bu güne kadar uyguladıkları Stalinist ‘ulusal cephe’ politikasının bir günde ‘mağduru’ oluvermiştir! Bu güne kadar ihanet ettikleri işçi sınıfının intikamını, yıllardır gelişimini ve büyümesini görmezden geldikleri faşist hareket, “istifa” sloganlarıyla ‘devlet sarayı komünisti’ Hristofyas’a sormaktadır. İroni bir yana, faşistler işçi sınıfının intikamını almaz ya, onların tek derdi prestij ve oy artırmak!

Bu güne kadar faşist partilerle ve sağ ile kurdukları koalisyonların, daha da önemlisi ENOSİS-ittifaklarının (Yunanistan ile birleşme) bir sonucu olarak AKEL’in hiçbir zaman ciddi bir anti-faşist politikası olmadı. Tam aksine ‘ulusal cephe’ler vesilesi ile anti-faşizm partide yasaktı, gerekçesi de anti-emperyalist olmak: “Enosis’e Evet, Nato’ya Hayır!” sloganı bu durumun en açık göstergesidir. Bugün ise tarih intikam almakta, ENOSİS’in ‘gerçek’ savunucuları Hristofyas’ın istifasını istemekte ve bu minvalde eylemler yapmaktadır.

Güney Kıbrıs’ta ırkçı eylemleri ve saldırılarıyla uzun süredir gelen tehlikenin bir adı vardı, önceleri HRİSİ AVGİ, şimdi ise ELAM. Güney Kıbrıs’a geçen Kıbrıslı Türkler’in arabalarına sistematik olarak saldıran, geçen yıl Güney Kıbrıs’ta yapılan Rainbow festivaline saldıran ve bir kişiyi de bıçaklayan, yine geçen yıl Türk İşgali protestosundan dönerken önlerine çıkan bir Cezayirli’yi linç eden bir örgütlenmenin karşısında durmak bir yana, hep görmezden geldi AKEL ve Hristofyas. Diğer radikal sol gruplar ise toplumsal tabanda hiç bir şey yapamadılar.

Şimdi ise Ziki’deki askeri üste gerçekleşen patlama üzerine Hristofyas’ın istifasını istiyorlar. Bir de protestoların anti-militarist ve anarşist yüzü var. Geçen gün de onların eylemi vardı ki aldığım bilgiye göre feminist örgütlenme olması ihtimali yüksek ‘kayıp anneleri’ de katıldılar.

Bu patlama ve enerji krizi sonrasında Türk tarafı, yani TC devleti sömürgeci hazlara bürünmüştür; mal bulmuş mağribi gibi Güney Kıbrıs’a bir şey satmanın “ulusal gururuna” sahip olmuşlardır. Hatta her uluslararası olayı KKTC’yi tanıtmaya bağlayan zihinleri, Rumlar KKTC’yi tanıyacak sayıklamalarına yine karşı duramamıştır. TC enerji bakanı, “Zaten bizim bütün Kıbrıs’ı kapsayan bir enerji planımız var.” demiş ve eklemiştir: “Biz Kıbrıs’ı bütün olarak düşünüyoruz!” Burjuva ideologlar ise o kadar kolaymışçasına, gazete manşetlerinde Kıbrıs’ı bir enerji projesi ile birleştirdiler; geriye kaldı Türkiye’nin ulusal çıkar ve ‘kırmızı çizgileri’nden feragat etmesi!

TC bürokrasisinin utanmazca kamuoyundan sakladığı başka bir şey var: Kuzey Kıbrıs, kendine yeten elektriği bile üretemezken, Güney Kıbrıs’a nasıl elektrik satacak? Bunun yanında TC’nin işleyen bir KKTC enerji planı yokken, nasıl oluyor da Güney Kıbrıs’ı da kurtarıyorlar? Yoksa bu da mı balonla su getirme projeleri gibi denizin ortasında patladı?

Daha birkaç gün önce başkent Lefkoşa’da 6 saatten fazla elektrik kesilmişken, hangi kaynaklar ile Güney Kıbrıs’a elektrik satacak Türk yetkililer! Madalyonun diğer yüzü ise, KKTC’de elektrik sektörünün modernize edilmemesinin sebebi ‘özelleştirme koşulları’ yaratmaktır: Yani ‘zarar eden’ kurumu özelleştirilebilir kılmaktır! Diğer yandan, sanıyorsa ‘muteber ve kurtarıcı’ TC Burjuvazisi ve Bürokrasisi, işgal altındaki Kuzey Kıbrıs’taki gibi TC Elçiliğinde beş çayında liberalleştirdikleri Kamu Kuruluşları kadar kolay olacak, Güney Kıbrıs ya da yasal bir zeminde çalıştıkları bütün Kıbrıs’taki ihaleler; çok yanılıyorsunuz baylar… Elçi (Ki biz ona VALİ diyoruz) ile çay içerken el koyabildiğiniz Kamu Kuruluşları kadar basit lokma olmayacak “sömürge sonrası Kıbrıs”ta at oynatmak! Kaldı ki bu yüzden değil midir Kıbrıs sorununun hep zirvede kalan siyasal iktisadı. Bu işin başka bir yönü de şudur ki, bugün Kıbrıs’ın “enerji planı” ile ortaya çıkarken, yarın da gaz ve petrol rezervlerine el koyma isteği ile hareket ettiğiniz de aşikâr; ve fakat sizin tanımadığınız Kıbrıs’ın yasal hükümeti, o konudaki bütün uluslar arası anlaşmaları yapmış Mısır ile geçmişte masaya oturmuştur. Kıbrıs’ın işgalcisi olsanız da sahibi değilsiniz sonuçta…

Kelin merhemi olsa kendi başına sürerdi! Elektrik kesintilerinden dolayı yanan elektronik cihazları biz biliriz! Bizi ‘kurtardınız’, lütfen Güney Kıbrıs’ı ‘kurtarmayın’ ey sömürgeci asker-sivil bürokrasi!