Kahrolsun federasyon, yaşasın merkezi devlet!

Liberalizm solda bir salgın gibi yayıldıkça “ya-ya” ile cümle kurmak bile anlamsızlaştırıldı. “Ya emperyalizm ya sosyalizm” dediğimiz zaman, birinden biri varsa diğeri yoktur anlamı yerine, ikisini birleştirip “sosyal-demokratik, ekolojik, anti-militarist bir Avrupa kapitalist devletler Birliği”nin savunusuna geçen sol liberaller karşısında “ya-ya” yerine “kahrolsun-yaşasın” ikilisi bir süre iş görür!

Kıbrıs’ta masa ve müzakere ikilisi yan yana geldi mi, sol-sağ bütün kesimler “iki bölgeli, iki toplumlu Kıbrıs” sloganının karşısında hizaya geçer. Kendini solda görenler iki bölgeliliği farklı tanımlar, sağda görenler farklı tanımlar. Oysa bugün süren müzakerelerde üzerinde anlaşılan metinde “taraflar birbirine karışmayacak” denerek sağcıların algıladığı iki bölgelilik tanımlanıyor.

Kıbrıs’ta iki bölgelilik algısı Türk sömürgeciliğinin taksim politikası üzerinden tanımlanıyor. Türk sömürgeciliği nasıl düşünüleceğini ve plan yapılacağını belirlemiş durumda. Türk sömürgeciliğinin bu güzergâhından ve tezgâhından geçen solun, bu tezgâhı devirip kendi Kıbrıs projesini tasarlamak yerine, tasarlanmış olan üzerinden onyıllardır yürüttüğü tartışmalar da iki bölgeliliğin tadı-tuzu oldu. Hatta diyebiliriz ki resmi ideolojinin ufkunu genişletti!

On yıllardır Kıbrıs’ta iki halk mı var, iki ulus mu var, milliyet mi var, etnisite mi var, iki cemaat bir halk mı var, bir buçuk halk üççeyrek ulus mu var tartışması taksimin ideolojik yönünün tamamlayıcısı oldu. Bir de bunların yanında Kıbrıslı ile Türk bitişik mi yazılacak, ayrı mı yazılacak “Kıbrıslıtürk” mü denecek yoksa “Kıbrıs Türkü” mü denecek, bir de son 10 yılda Rum Kıbrıslılara “Elen” deme furyası ile sömürgeciliğe hediye paketi yapan Kıbrıslı solcular pakete bir de kurdele taktılar! Oysa etnik nüfus oranına göre tasarlanacak bir bölgesellikte Kıbrıs’taki göçmen işçilerin temsilini hesaba katarsak Türk Kıbrıslıların Ermenilerle birlikte ayrı kantona çıkması gerekecek! Etnik kafa ile Kıbrıs’ta çözüm değil şovenizm üretilir.

Bu koşullarda ister Bosna’da iflas etmiş olan Dayton antlaşmasını dayatın Kıbrıs’a ve Kıbrıs’ı kantonlara bölün, ister Avrupa Birliği’nden komiser atayın, isterseniz de NATO merkezine bir Yunanlı bir Britanyalı bir de Türk general atayın Kıbrıs’ı onlar yönetsin… Üçüncü depresyonun yerle bir ettiği ekonomi, çökmüş siyasi sistem, toplumsal çürüme ve işsizlik ortasında doğal gaz ile düzlüğe çıkacağını sanırken yüzüne anlamsız bir sırıtma yerleşen iyimser bir kalabalığa dönüşmüş olan Kıbrıslılar şu an kurulacak olan yapıyı pek umursamıyor. Politik nitelik değil önemli olan, doğal gazdan gelecek para… Sanırsınız ki Arap halkları petrolden ve Kıbrıs’ta yarım yüzyıldan uzun süre işletilen madenlerden Kıbrıslılar zengin oldu!

Talepler ve sloganlar ne kadar gevşetilmişse elde tutulması o kadar zorlaşır, kayganlaşır, elde avuçta durmaz. Gevşek sloganlar taktiksel momentlere indirgenir, her şey günü kurtarmak için yapılır. Uzun vadeli ve iktidar stratejisine dönüşebilecek, hayatı bütün olarak kavrayabilecek sloganlar ve talepler yerine, şovenizmin ve burjuva demokrasisinin sınırları çerçevesinde belirlenen sloganlar ve talepler hayatı parçalar!

Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne dair sloganlar ve talepler stres topuna dönüşmüş durumda. Talepler ve sloganlar, kendini barış ve demokrasi gücü ilan eden sol-sağ ortaya karışık sivil toplum ile emperyalizmin sözcülerinin avucunda sıkıla sıkıla ha patladı ha patlayacak kıvama geldi.Siyasette kimse kimseye garanti belgesi vermez. İsyanların da antlaşmaların da sonucunu önceden kestirmek mümkün değildir. Bu gün liberaller Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’ta varılacak bir antlaşmanın esas garantisi olduğu iddiasındadırlar. Güvenlik birimlerinin görevi–ordu ve polis- en kolay çözüm olarak AB’ye bırakılacak diye bir algı var. Veya NATO’ya! Kendi ekonomi ve para politikası ile silahlı kamu gücü olmayan birimler devlet olarak tanımlanamazlar. Bu antlaşma ile protektora kuruluyor. Tek garantisi AB üyesi olmak olan “devlet olmayan bir devlet”in başına çok gelecek vardır. AB, Balkanlar kana bulanırken on binlerce kadın savaşta tecavüze uğrarken izledi. Bugün Bosna’da ayaklanan işçi sınıfının en önemli talebi de Dayton Antlaşması’nın iptali! Anlamsız bir doğal gaz iyimserliğinin karşısında Kıbrıs’ta devrimci sol toparlanmak zorundadır. Bu toparlanma, yapılacak olan antlaşmanın meydanlarda şakşakçılığını yapmak değildir. Meydanlarda olur emek eksenli laflar eder, Dayton antlaşmasının da önüne sosyal ve demokratik sıfatlarını yazdırırsak durumu kurtarırız liberalizminden arınmak zorunludur. Sıfatlar siyasetin sınıf karakterini ve aldığı biçimi değiştirmezler. Aynı emperyalist AB’nin önüne yazılan onca sıfat gibi!

Böylebir gevşek yapının, aynı zamanda hantal ve bürokratik devlet olmayan devletin, yani protektoranın nasıl bir tehlike olduğunu ve neler doğurabileceğini, Kıbrıs burjuvazisi kendi içerisinde kavgaya tutuşmadan fark etmek gerekiyor. Her şey olup bittikten sonra emperyalizme suç bulmak çözüm olmayacak! Bosna işçi sınıfı bize yol gösteriyor… Balkanlara bakmamız gerekiyor!

“İki bölgeli iki toplumlu Kıbrıs” sloganını ister federalizmle ister konfederalizmle tanımlayın bir stres topu olarak emperyalizmin elinde el bombasına dönüşmüştür.

ABD’nin çıkaracağı İsrail ve TC’nin pazarlayacağı bir doğal gaz Kıbrıs’a ekonomik kalkınma getirmeyecektir. Hepimiz bunu biliyoruz. Kalkınma yaratılmasının tek yolu var. O da doğal gazı devlet şirketinin çıkarmasıdır. Kıbrıs’ta yapacakları antlaşma ile devleti özelleştiriyorlar, ortadan kaldırıyorlar. Devletin devrimci yoldan yıkılmasıyla, bu şekilde protektoralaşması arasındaki farkı biliyoruz!  İki bölgeliliğin karşıtı merkezileşmedir. Bundan korkmamak gerekiyor. Geçiş süreçleriyle birlikte merkezi bir yapıya ulaşacak olan bir plan oluşturulmazsa şanslıysak Balkan işçi sınıfı gibi 20 yıl sonra Dayton’umuza karşı çıkarız! Gücümüz olmayabilir, zayıf olabiliriz, tehlikenin de farkındayız ama en azından tartışmaya başlayabiliriz!

Balkanların dediği gibi: Halklar arasında savaşa, sınıflar arasında barışa hayır!

Bu yazı, 23 Şubat 2014 tarihinde Kıbrıs’ta yayınlanan Afrika gazetesinin Pazar ilavesinde yer almıştır.