Güney Afrika'da bitmeyen grev baharı


Güney Afrika'da hemen her yıl büyük grevler yaşanır. Bu döneme grev mevsimi denir. Ancak bu seneki grev mevsimi bitmeyen bir bahara dönüşmüş durumda. Maden işçileri, patronlar ve hükümetle işbirliği içinde hareket eden sendikalara isyan ederek kendi militan sendikalarını kurmaya başladılar. Bu sendikalar aracılığıyla grevler örgütlediler. Medyanın, hükümetin, düzenle işbirliği içindeki sendika ve partilerin düşmanca tavrı, polisin saldırıları ve Marikana’da 34 işçiyi katletmesi karşısında yılmayarak on binlerce işçinin katıldığı bir grev dalgası yarattılar. Bu grev dalgasında yaklaşık yüz bin maden işçisi yer aldı. Platinden altına ve demire birçok madende işçiler grevde; ancak bu grevler hükümetçe tanınmıyor ve yasadışı ilan ediliyor. Bazı şirketler greve çıkanları işten atıyorlar ama grevler yayılmayı sürdürüyor. Hatta madencilerin haricinde otobüs şoförleri ve kamyoncuların başını çektiği başka işçiler de bu grev dalgasına katıldılar. Temel talepler hep aynı: ücret artışı, ekonomik gelişmeden işçilerin de faydalanması ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi. Grevler ancak işçiler kazanım elde ettikçe sona eriyor. Kazanım elde edemeyenler greve devam ediyor.

Güney Afrika işçi sınıfı ırkçı rejimin devrilmesinde başrol oyuncularındandı; ancak yükselen işçi hareketi bu rejimin yıkılmasının ardından düzen içi kanallarda yolunu kaybetti. İktidardaki Afrika Ulusal Kongresi (ANC), Güney Afrika'nın siyahi patronlarının çıkarlarını kollayan diğer yandan da beyaz adamın sermayesini ve emperyalist tekelleri gözeten bir düzen partisi. Onun iktidar ortakları ise Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) ve ülkenin en büyük sendika konfederasyonu COSATU. Bu iki işçi sınıfı örgütünün tepesindeki bürokratlar yeni düzenin nimetlerinden o derece iyi faydalanıyorlar ki Güney Afrikalı işçilerin sefil yaşam koşullarından tamamen kopmuş durumdalar.

Bu ülkedeki bürokratik yozlaşmaya biri sendikalardan diğeri siyaset alanından, biri düzen yanlısı diğeri muhalif iki örnek göstermek aydınlatıcı olacaktır. Marikana'da onlarca canı toprağa veren Lonmin madencilik şirketinin grevci işçilerinin karşısına patrona vekâleten dikilen şahıslardan biri, Cyril Ramaphosa, ANC'nin ağır toplarından olmasının yanı sıra eski bir sendikacı. COSATU’nun maden işçileri sendikasının eski başkanı. Şimdi Lonmin şirketinin hissedarlarından. Yani, madencilerin korkunç yaşam koşullarının ve uğradıkları katliamın mimarlarından biri. İşçilerin içinden çıkmış yüzüne tükürülesi bir hain. Bir de son zamanlarda, ülkeyi etkisi altına alan grev dalgasının ve grevci işçilerin kanının dökülmesi karşısında gelişen öfkenin üstünde yükselmeye çalışan muhalif bir siyasetçi peydahlandı: Julius Malema. Malema radikal söylemleriyle ANC'nin gençlik örgütünün başına seçildikten sonra parti içinde iktidar mücadelesine giren ama kaybedince partiden atılan bir şahsiyet. Şimdi kabaran işçi hareketinin başına geçip partisine dönmenin hesaplarını yapıyor. Ama müthiş işçi dostu görünen bu şahsın da birçok şirkete sahip olduğu biliniyor, yani kendisi bir kapitalist. Hatta bu şirketler üzerinden kaçırdığı vergiler yüzünden başı belada olan bir kapitalist. Şimdi aklınca işçilerin kanıyla kendi sicilini temizleyecek.

İşçi sınıfının daha fazla madende ve başka sektörlerde grevler sayesinde kazanımlar elde etmesi, son derece örgütlü, çok köklü bir mücadele geçmişi olan, son yıllarda birçok grev ve genel grev deneyimi geçirmiş Güney Afrika işçi sınıfını toptan harekete geçirme potansiyeline sahiptir. Bu ihtimal hem emperyalist tekelleri hem de ister ak derili olsun ister kara derili, yerli patronları çok ürkütmüş durumda. ANC'nin ve yerli-yabancı patron örgütlerinin içinden devletin ve ANC'nin başında bulunan Jacob Zuma'nın görevi bırakması gerektiğine dair sesler yükseliyor. İşçilerin kararlı mücadelesi düzen saflarını kararsızlaştırıyor.

İlerleyen dönemde Güney Afrika yalnızca yükselen bir işçi hareketine değil büyük bir siyasi krize de sürüklenebilir. Güney Afrika işçi sınıfının ne her önemli dönemeçte kendisini satan sendikal ve siyasi önderliklere ne de Malema gibi fırsatçılara ihtiyacı var. Güney Afrika işçilerinin ihtiyacı yerli ve yabancı kapitalistlerin karşısında kendi tarihsel sınıf çıkarlarını yansıtacak bir devrimci parti! Ve onların bu büyük mücadelesini dünyanın her yerindeki sınıf kardeşlerinin iktidar mücadelesine bağlayacak bir dünya partisi, yani bir enternasyonal!

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2012 tarihli 37. sayısında yayınlanmıştır.