DİP heyetinin Kobanê izlenimleri

IŞİD’in Kobanê’ye saldırılarını yoğunlaştırmasının ardından Kobanê’ye sınır olan Urfa’nın Suruç ilçesinde devlet Kobanê halkıyla dayanışmak için yapılan her türlü eyleme günler boyu saldırılarda bulunmuştu. Bu gelişmeler ışığında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) organize ettiği bir eylemle, İstanbul’dan bini aşkın insan, 24-27 Eylül günleri arasında Suruç’a hem sınırda nöbet tutmaya hem de bölge halkıyla dayanışmaya gitti. Devrimci İşçi Partisi de enternasyonalist dayanışmasını ifade etmek için bu organizasyona katılma kararı alış ve üç militanını bölgeye göndermişti. Aşağıda sizlerle DİP heyetinin Kobanê izlenimlerini paylaşıyoruz.

Sınırlardaki mayın tarlalarının yerlerinde bir gün çocukların koşup oynayabileceği sebze ve meyve tarlaları olması dileğiyle...

Sınır yolunda bini aşkın insan

Öğlen saatlerinde yola çıktığımızdan beri İstanbul Valiliği'nin ve polisin onca engelleme çabasına rağmen Kurtköy'de birleşen 20 otobüslük kafile ile Suruç'a, Kobanê sınırına doğru yola çıkıyoruz. Herkes son derece önemli bir yolculuk yaptığımızın farkında. Moraller çok yüksek, sloganlar atılıyor, türküler söyleniyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde artık yavaş yavaş uyumaya koyulan insanların dışında gazete, dergi okuyanlar da var. Bir yoldaşımız Kürt sorunu ile ilgili Gerçek gazetesinde çıkan bazı yazıları tekrardan gözden geçiriyor. Anlaşılan dikkat çekmiş ki bir heval gecenin ilerleyen saatlerinde yazıları okumak istediğini belirtiyor. Dakika bir, gol bir! Okuduktan sonra gerek HDP’ye gerekse DBP’ye olan çeşitli eleştirilerimizin düşündürücü olduğunu ifade ettikten sonra başlıyoruz yol boyunca sürecek uzun bir sohbete. Molalarda ortak kurulan sofralarda, içilen çaylarda sohbetler koyulaşıyor, tanışıklıklarımız artıyor.

Kobanê’ye kucak açan Suruç

Suruç’a girmeden önce tüm konvoy polis ve askerler tarafından durduruluyor. Tüm otobüsler ve gönüllüler detaylı bir şekilde aranıyor. Arama bittikten sonra az ilerideki yeşillik alanda toplanan kitle büyük bir halayda birleşiyor. Sesi en yanık erkekler türkü söylüyorlar, kadınlar zılgıt çekiyor.

Suruç sokaklarında yol almaya başlıyoruz. Yüzleriyle sokaklara çıkmış Kürt halkı dükkânların ve evlerin önünde zafer işaretleriyle otobüsleri selamlıyor. 3 – 4 yaşlarındaki çocuklardan başlayarak 70’ine merdiven dayayan erkeği ve kadınıyla yüzlerce irade! Sadece Suruç halkı değil, Suruç’un misafirleri olan Kobanê’liler de kaldıkları evlerin önüne çıkıp selamlıyorlar. Yerleşim sıkıntısı çekilse de Kürt halkı beşerli, onarlı bir şekilde Kobanê’den gelenleri evlerinde misafir ediyor. Ara sokaklardan ilerlerken İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün ve Kaymakamlığın önünden geçiyoruz. TOMA’lar ve çevik polis ekipleriyle korunuyor. Korunuyor çünkü oraya ait değiller! İlçe merkezinden yavaşça çıkıp köylere doğru yol alsak da zafer işareti yapan parmaklar bitmiyor!

Nöbet tutacağımız yere vardığımızda parti yöneticileri sınırda ne yapılacağı ile ilgili toplantı yapıyorlar. Bir yandan toplantı yapılırken diğer yandan sınırın karşı tarafından şiddetli bir patlama sesi geliyor. Çok uzak olmayan bir bölgeden kara dumanlar yükseliyor. YPG’nin bir tankı yok ettiği söyleniyor. Ara ara çatışma sesleri de yükseliyor karşı taraftan. Toplantı sonrasında kararlar açıklanıyor. Bulunduğumuz sınırdan devletin yer yer çetelerin karşı tarafa geçmesine izin verdiğini ve buna karşı YPG’nin sınırın bu tarafından yana sıkıntısı olmaması için nöbet tutulacağı açıklanıyor. Sınıra bir kilometre uzaklıkta ve paralel bir şekilde İstanbul’dan gelen 1., 2. ve 3. Bölge olmak üzere dağılıyoruz.

Devrimci İşçi Partisi heyeti olarak nöbet tutacağımız bölgeye doğru ilerleyip bayrağımızı toprağa dikiyoruz. Bizim bulunduğumuz bölgeden sınıra bakıldığında sol tarafta Türkiye devletinin sınır karakolu gözüküyor. Karakolun karşı tarafında IŞİD’in ele geçirdiği köylerin bulunduğu söyleniyor. Sağ tarafta ise YPG güçlerinin bulunduğu belirtiliyor. Hava yavaş yavaş karardıkça bir yandan da çatışma sesleri artıyor. Genellikle IŞİD bölgeyi pek bilmediği için elindeki ağır silahların da avantajıyla gündüzleri, hava aydınlık olduğunda saldırıyormuş. YPG güçlerinin ellerinde IŞİD’e karşı koyabilecek kadar ağır silahlar olmasa da bölgeyi iyi bilmenin avantajıyla geceleri keleşlerle atak yaparak bölgeyi adım adım IŞİD’den temizlediği söyleniyor. Çatışmalarda sık sık havan topu sesleri geliyor. YPG güçlerinin IŞİD tanklarına karşı militanca çarpışması bir yana kimi zaman feda eylemleri yaparak tankları durdurduklarından söz ediliyor.

Hava karardığında karşıda çatışma sesleri şiddetleniyor. Her ateş sesi geldiğinde sınırda nöbet tutan halk zifiri karanlıkta karşıya doğru “Biji berxwedana Kobanê - YPG - YPJ” sloganları atıyor. Ertesi gün öğlene doğru toplantı yapılıp bir gün daha kalma kararı alınıyor. Sabah saatlerinde sınırın karşısında çatışmada yaralanmış bir gerillanın YPG tarafına bir başka gerilla tarafından taşınmaya çalışıldığını fark eden Türkiye Cumhuriyeti sınır karakolu tarafından ateş açılarak öldürüldüğü söyleniyor. Halk çok öfkeleniyor, nöbet tutanlardan 40 yaşlarında bir erkek Kürtçe serzenişte bulunarak; “Yeter artık! İnsanlarımızı hep katlediyorlar, hepimiz toplanalım karakola yürüyelim, öldüreceklerse hepimizi öldürsünler!” diye serzenişte bulunuyor. Sınırda nöbet tutmak, hiçbir şey yapamadan çatışmaları izlemek halkın büyük bir çoğunluğunda çaresizliğe karşı öfke doğuruyor. Öğlene doğru otobüslerle Mürşitpınar sınır kapısına gidilme kararı alınıyor. Otobüslerden inildikten sonra halk sınıra doğru yürümeye başlıyor. Sınır kapısı derken resmi sınır kapısı değil. Bölge halkı için karşı tarafa nereden geçiliyorsa orası bir kapı. Kimi zaman direnişe katılanların mücadele kapısı, kimi zaman IŞİD’den kaçan bölge halkının umut kapısı.

Binden fazla insan yürüyor sınıra doğru, bir tane tank sınırda nöbet bekliyor 4 askeri ile ancak yanındaki teller, direkler sökülmüş. Halk aldırış etmeden geçiyor sınırı. Geçilen bölge aslında mayın tarlası ancak karşı tarafa geçmek için tarlanın içinden geçen bir yol var ve halk yürüyor umutlarıyla, sloganlarıyla, direnişin ateşiyle yazılmış şarkılarıyla, marşlarıyla.

Kobanê

Yol bittiğinde önümüze şu an kullanılmayan demir yolunun üzerine çıkmış coşkulu bir şekilde slogan atan insanlar çıkıyor. Demiryolunu geçtiğimiz gibi hava birden bire değişiyor. Kobanê’nin kardeşlerini karşılamaya gelen YPG ve YPJ komutanları, gerillaları Kürt halkının coşkulu sloganları ve zılgıtlarıyla havaya kutlama ateşi açıyorlar. Dayanışmaya gelen halk gerillalara sarılmak için, ellerini sıkmak için sıraya giriyorlar adeta. Köyün içlerine ilerlediğimizde evlerinin önüne çıkanlar gelenlere kova kova içme suyu yetiştirmeye çalışıyorlar. Küçücük çocuklar sıra sıra dizilmiş sokaklara; canlı bir şekilde, asla durmamacasına “Biji berxwedana YPG” sloganını atışları herkesi çok etkiliyor. Kesilmek bilmeyen zafer işaretleri burada da karşımıza çıkıyor. Köyün içlerine doğru ilerlediğimizde gördüğümüz en net şey Kobanê halkının belki de 16 – 17 yaşlarında bir genç kadından, 70 yaşındaki dedelere kadar silahlanmış olması. Bütünleşmiş bir halkın verdiği devrimci bir savaş! Onurlu bir şekilde kendi topraklarında yaşama iradesini gösteren Kobanê halkı şu an son derecede kötü olan yaşam koşullarına rağmen asla geri adım atmayacaklarını, zılgıtlarıyla, canlı duruşlarıyla net bir şekilde dosta düşmana gösteriyorlar adeta. Köy merkezine gelindiğinde Kürdistan özgürlük mücadelesinde şehit düşenler için saygı duruşunda bulunuluyor, konuşmalar yapılıyor, Kuzey Kürdistan (Türkiye Kürdistan’ı) ile Batı Kürdistan (Rojava) arasındaki sınırın anlamsızlığının yapılan sınır geçme eylemiyle ortaya konulduğu vurgulanıyor. Biz de yapılan tarihi eylemde bulunmanın verdiği enternasyonalist gurur ile heyecan içindeyiz. Bir arada yolculuk ettiğimiz bazı hevallerimiz Kobanê’de kalacaklarını ifade ediyorlar. Sarılıyoruz birbirimize, ister istemez ıslanıyor gözlerimiz.

Dönüş

Geldiğimiz yoldan geri dönmeye başlıyoruz. Halk savaşan kardeşleriyle kucaklaşmanın, bir arada bulunmanın coşkusuyla yol boyunca marşlarına, sloganlarına devam ediyor. Mayınlı yoldan geçmeye başladığımızda karşı tarafta askerlerin ve zırhlı araçların çoğaldığını görüyoruz. Önce halka anons yapılıyor “Buradan geçemezsiniz” diye. Halk öfkeli bir şekilde yolun sonuna kadar yürüyünce uyarı ateşi açılıyor. Sınır kapısından Kobanê’ye doğru bağıran komutan, Valilikten vur emri aldığını, dikenli tellerden uzak durmamızı söylüyor. Görüşmeler yapıldıktan sonra Yumurtalık sınır kapısından alınacağımız anons ediliyor. Halk hiçbir gerekçe gösterilmeksizin böyle bir ön kesmeye öfkeli, bulunduğu yerde bir süre daha kalmaya devam ediyor. Yavaş yavaş geriye doğru gidişler olsa da büyük bir kitle beklemekte. Ve ardından kitleyi yürümeye zorlamak için gaz bombaları atılmaya başlıyor. Halk mayın tarlasında. 60 küsür yaşlarında Kürt anneler var ve Türkiye Cumhuriyeti kendi sınırlarını ihlal ederek başka bir bölgeye kimyasal silahla saldırıyor adeta. Üstelik biber gazının etkileri sebebiyle panik yapıp yoldan sağa ve sola sapacak birisinin mayına basma ihtimali var!

Bu müdahaleyi gören sınırın karşı tarafındaki Kürt halkı durur mu! Slogan atmaya ve gaz atan askerlere ve polislere taşlarla saldırmaya başlıyor. Bunun ardından karşı tarafta da TOMA’sıyla, gazıyla müdahale başlıyor. Kuzeyiyle, batısıyla Kürdistan halkı işgalcileri kendi yapay sınırlarında sıkıştırıyor adeta!

Kitlenin dağıtılmasından sonra Kobanê’ye doğru geri çekilen halk tren yolu boyunca Yumurtalık kapısına kadar 4 – 5 saat sürecek uzun bir yürüyüşe başlıyor. Sınır hattı boyunca tarlaların ve hayvan sürülerinin aralarından geçiyoruz. Bir başka köye vardığımızda karşılaştığımız manzara çok farklı değil: sloganları ve zılgıtlarıyla bizleri karşılayan Kürt halkı. Köyün bir noktasında bir geçiş güzergâhında beklerken bulunduğumuz yerin insani yardım noktası olduğunu öğreniyoruz. Sokağın arka taraflarından korna sesleri arasında bir araba hızla geliyor. YPG gerillaları toplanan kitlenin yolu açmasına yönelik uyarılarda bulunuyor. Yakınlarda gerçekleşen bir çatışmada yaralanan bir YPG gerillasının arabayla insani yardım noktasına yetiştirilmeye çalışıldığına tanık oluyoruz. Bir süre sonra yolumuza devam ediyoruz. Yürüdüğümüz bölgenin çok uzak olmayan bir kesiminde çatışma olduğu söyleniyor ve bu sebeple yürüyüşe YPG gerillaları eşlik ediyor. Yumurtalık kapısı denen yere geldiğimizde birçok kez fotoğraflanmış, belki de halkın özgürleşmesinin sembolü olmuş “Hun bi xêr hatın Kobanê” tabelasıyla karşılaşıyoruz. Yumurtalık kapısının sık sık IŞİD çetelerinin devlet tarafından beslenip karşı tarafa yollandığı bir kapı olduğu söyleniyor. Aynı zamanda sınırın diğer tarafına geçmek isteyen Rojava’lıların da çıkış noktası, tabii devlet izin verirse...

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarıyla, traktörleriyle, bir kısmı terkedilmiş ve uzun kuyruklar oluşturmuş arabalarıyla karşı tarafa geçmek isteyen halkın uzun bir bekleyişe tabi tutulduğu bir bölgedeyiz. O kapıya gelen herkesin kaderi uzun bir bekleyişmiş, sanırız IŞİD hariç! Halkın dikenli tellere çok yaklaşmasını bahane ederek gözü dönmüşçesine, dakikalarca gaz bombalarıyla çocuğu - yaşlısı demeden saldıran devlet aynı zamanda yaptığı anonsta gelen insanlara “vatan hainleri” diye hitap ediyor. Hem de insanlar nefes almaya çalışırken!

Bir süre sonra tekrar toparlanan halk kapıya doğru gelmeye devam ediyor, ancak bu sefer biraz mesafeli. Beşerli onarlı gruplar halinde karşı tarafa alınmaya başlıyor. Hiçbir siyasi sembol, flama vs. almayıp, gördüklerinde ise itip kakarak insanların elinden alıp yere atıyorlar. Üst araması, detaylı kimlik bilgilerinin alınması, fotoğraf çekilmesi vs. Karşı tarafa geçip otobüslerin oraya doğru gittikten sonra artık uzun bir yolu tamamlamanın getirdiği samimi “yoldaşlık” duygularıyla hevallerimizle birbirimize sarılıyor, Kürt annelerimizin ellerinden öpüyoruz. Bir muhabirin ses kayıtları, tuttukları notlar, hafıza kartlarının asker tarafından alındığını duyuyoruz. Tüm kitle sınırı geçtikten sonra otobüslere binip Suruç’a uğradıktan sonra İstanbul yoluna koyuluyor.

İstanbul’a dönüş

Otobüste ilkin bir Kürt annesiyle daha genç bir Kürt kadınının Kürtçe konuşmasında geçen KDP ve Barzani kelimelerini seçtikten sonra merak ediyoruz. Ardından meseleyi diğer hevallere açıklamak için arkasını dönüp Kürtçe anlatmaya başlıyor. Kürtçe bilen bir yoldaşımız sayesinde konuşulanlara tanık oluyoruz. Kadın anlatıyor; “‘KDP niye yardım etmiyor?’ diyen birisi zaten öyle bir yardım beklemesin. Üç yaralı arkadaşımızı sınırda beklettiler, ikisi şehit düştü çok bekletildikleri için. KDP diye birşey yok. Onlar talimatı ABD’den alıyorlar. ABD’nin IŞİD’i bombalayacak uçakları görüyoruz, geliyorlar ama IŞİD’İ bombaladıklarını sanmıyoruz. Bunların arasında hep işbirliği var.” Bunları bizden bir gün önce Kobanê’ye geçip bir YPG gerillasıyla yaptığı konuşmadan öğrenmiş.

Verilen molalarda ortak bir mücadele deneyiminin getirdiği samimiyetle fikir alışverişinde bulunduğumuz, tartıştığımız hevallerimiz de oluyor. İstanbulda inşaat işlerinde çalışan bir işçiyle, bir Kürt annesiyle konuşuyoruz. Peki, AKP’nin IŞİD’i desteklediği bu kadar açık iken çözüm süreci sizce nedir diyoruz? Cevaplar çok kısa ve net! Kürt anne kendi dilinde çözüm yok diyor! İnşaat işçisi hevalimiz ise bunlar hep oyalama, Osmanlı’dan beri aynı diyor! Yolculuk esnasında bir hevalin otobüste partimizi ismini söyleyerek herkesin önünde bizlere teşekkür etmesi bizleri çok onurlandırıyor.

Görevler: Rojava’da IŞİD, Türkiye’de AKP

Bir yandan Kobanê direnişi için kısa vadede neler yapabileceğimizi düşünürken diğer yandan da sadece Kobanê değil tüm Ortadoğu için meselenin ne kadar ciddi olduğunu kavrıyoruz. Bir tarafta mezhep savaşını açık bir şekilde kışkırtan, kafa kesen, kadınlara tecavüz eden bir örgüt ve bu örgütün varoluş zeminini sağlayan ve güçlendiren, kimi zaman el altından destekleyen ABD emperyalizmi ve Türkiye’de AKP hükümeti; diğer tarafta onurlu bir şekilde yaşama iradesini ortaya koyan Rojava.

Partimiz Türkiye’de gücü oranında işçi ve emekçileri enternasyonalist bir temelde örgütleme çabası içinde, AKP hükümetinin sadece ülkenin işçi ve emekçilerinin düşmanı değil, aynı zamanda tüm Ortadoğu haklarının da düşmanı olduğunu ortaya koymaktadır. İşçi sınıfını bu temelde harekete geçirebildiğimiz gün Türkiye’de AKP’yi devirecek ve kuzeyde Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını tanıyacak olan bizler Rojava’da IŞİD’in yenilgisine büyük bir katkı sağlamış olacağız. Görev açık ve nettir! Türkiye işçi sınıfını IŞİD’e karşı savaşan Rojava halkının yanına kazanmak. Devrimci İşçi Partisi kendi gücü oranında bunu yapmaya çalışmaktadır ve yapacaktır.

Kobanê’den Kürdüyle, Arabıyla, Türküyle, Acemiyle hep beraber tüm işçi ve emekçilerle eşit ve kardeşçe yaşayacağımız sosyalist bir Ortadoğu federasyonu kurabilmek dileği ve inancı ile ayrıldık. İnanıyoruz, çünkü bu karanlıktan tek çıkış yolu o!