Deyrezzor’dan Afrin’e emperyalist plan nasıl bozulur?

Suriye’de stratejik önemde olan Deyrezzor kenti etrafındaki kuşatma, Suriye ordusu tarafından kırıldı. Kuşatmanın kırılması Suriye ordusunun sadece havadan ulaşabildiği bu şehre kara ulaşımını da sağlaması ve ilerleyişini Fırat nehrinin doğusuna doğru sürdürmesi ve Suriye’nin petrol yataklarının büyük kısmının bulunduğu Deyrezzor’un geri kalan kısmının da Esad’ın kontrolüne girmesi demek. Suriye’de savaş önemli bir dönüm noktasına doğru ilerliyor ve gelişmelerin seyri Türkiye’nin bölgeye yönelik planlarını da çok yakından ilgilendiriyor.

ABD ne yaptıysa engelleyemedi

ABD bu gelişmeden elbette ki memnun değil. ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri ile birlikte Rakka’yı ele geçirdikten sonra hedefi başkentini yitirmiş DAİŞ’in elinden bu petrol bölgelerini de almaktı. Bu amaçla kendinden önce Suriye ordusunun Fırat kıyısından ilerlemesine mani olmaya çalıştı. ABD uçakları önce 2015 Aralık ayında sonra da 2016 yılının Eylül ayında kuşatma altındaki Deyrezzor’da bulunan Suriye ordusu güçlerini iki defa “yanlışlıkla” vurdu. Nedense bu yanlışlıklar hep Suriye ordusu DAİŞ karşısında mevzi kazanmaya başladığında gerçekleşti. Geçtiğimiz Haziran ayında ise Suriye ordusu Rakka’nın güneyinden Deyrezzor’a doğru hamle yaptığı esnada ABD bu sefer göstere göstere ve açıkça üstlenerek bir Suriye jetini düşürdü. Özetle ABD emperyalizmi Suriye ordusunun kendi topraklarını DAİŞ örgütünden temizlemesini engellemek için elinden geleni yaptı ve şu ana kadar başarısız oldu.

Suriye ordusu Deyrezzor’u alırken Rusya Afrin kapısını kapatıyor

Bu tablonun ortaya çıkmasında Deyrezzor’la pek ilgisi yokmuş gibi gözüken Afrin’deki gelişmeler önemli rol oynadı. Türkiye, Afrin’deki PYD varlığını ve bölgeden saldırı yapıldığını gerekçe göstererek askeri bir yığınağa başladı. Erdoğan ve AKP iktidarının yetkilileri Afrin’e yönelik bir askeri harekâtın sinyalini açıkça verdi. Olası harekâtın ismini de “Fırat’ın kılıcı” olarak ilan etti.

Bu operasyonun Rusya’nın izni olmadan yapılamayacağı herkesin malumu idi. Rusya ise Afrin’de Kürtlere yardım ettiği halde ABD ve PYD arasında süren sıkı işbirliği dolayısıyla oldukça rahatsızdı. AKP iktidarı bu rahatsızlığı fırsat bilerek Rusya’nın kendisine Afrin kapısını açacağını düşündü. Bu esnada Rusya Genelkurmay Balkanı Gerasimov’un Türkiye’ye geleceğine dair haberler de bu beklentiyi arttırdı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “YPG konusunda Rusya’nın bizim hassasiyetlerimizi ABD’den daha iyi anladığını görüyoruz” diyerek bu beklentiyi resmen de ortaya koydu.

Ne var ki 26 Ağustos günü Gerasimov’un Türkiye ziyareti aniden ertelendi. Erteleme ile ilgili hiçbir açıklama yapılmadı. Ertelemenin nedeni ise iki gün sonra ortaya çıkacaktı. Rus askerleri Türkiye’nin, taşeronu ÖSO kuvvetleriyle birlikte operasyon yapmayı planladığı Afrin’in güney doğusundaki Tel Rıfat ilçesine girmişti. Rus askerlerin fotoğrafları basına servis ediliyor ve Rusya’nın Afrin operasyonuna icazet vermediği lisan-ı münasiple tüm dünyaya duyurulmuş oluyordu. Rusya bu hamle ile Rakka’dan sonraki hedeflerinin Deyrezzor olduğunu açıkça ilan eden PYD ve YPG’yi bu ilerleyişten caydırmayı hedeflemişti.

Şimdilik görünen o ki SDG’nin Deyrezzor’da ABD’ye yardım etmemesi karşılığında, Rusya Afrin’de Türkiye ve ÖSO’ya karşı kalkan olacak. Bu Rusya’nın aynı zamanda PYD ve YPG, ABD ile birlikte Deyrezzor’a yürürse koruma kalkanını kaldırma seçeneğini elinde tutması demek.

ABD’nin kozu Türk milliyetçileri ve Kürt burjuvaları

Gelecek hâlâ belirsiz. ABD emperyalizmi ne olursa olsun Deyrezzor’un petrol rezervlerini Suriye’ye bırakıp, Esad’a askeri ve ekonomik olarak belini doğrultma imkânı sunmak istemeyecektir. Zira iktidarını güçlendiren ve tahkim eden bir Esad demek Suriye devletinin er geç topraklarındaki Amerikan askerlerinin varlığını sorgulamasını getirir.

ABD mevcut durumda PYD’nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri içinde kendine yandaş bulmak için çabalarını yoğunlaştıracaktır. Bu işbirlikçilere, Afrin’deki fakir Kürt halkını kurtarmak yerine Suriye’nin petrol yataklarını vadedecektir. Emperyalistler, ulusal mücadeleler içinde, bu tür adice pazarlıkları yapabilecekleri işbirlikçi burjuva karakterleri bugüne kadar hep bulmuş ve kullanmıştır.

Afrin’de ise B planı devreye girecektir: Afrin’de ABD ile birlikte hareket eden PYD yerine ABD ile birlikte NATO üyesi olan TSK’nın hakimiyeti. Gözünü Afrin’e dikmiş Türk milliyetçileri ABD’nin bu emperyalist planlarına en büyük desteği sunmaya hazır gözüküyor. Bir bakmışsınız ki Türkiye, “terör koridoruna Fırat’ın kılıcını soktuk” derken Fırat’ın batısında NATO üyesi TSK eliyle bir NATO kuşağı oluşturmuş, Kürtler de Afrin’deki bu operasyona izin veren Ruslara karşı hışımla ABD bayrağı altında Deyrezzor’a sefere çıkarılmış…

Emperyalist planlar halkların kardeşliği ile bozulur

Bu tablo karşısında yapılacak bellidir. Kürt düşmanlığına dayalı politikanın ABD emperyalizminin planlarına alet olma noktasına varacağını ısrarla vurgulamalıyız. Kürtlere düşmanlık etmek yerine Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermek, emperyalizme karşı bu toprakların emekçi halkını muazzam ölçüde güçlendirecektir. Kürt halkını emperyalizmin yanına iten milliyetçi politikaların yerine bu çizgi izlenirse ABD emperyalizmi bir anda boşlukta kalacak Suriye’de tutunamayacaktır. Bu sadece Türk ve Kürt halklarının değil İsrail Siyonist oluşumu dışında tüm bölgenin çıkarınadır. Aksi takdirde emperyalizm her yeni durumda halkları birbirine kırdırarak en elverişsiz durumların içinden bile çıkma şansına sahip olacaktır.