Çin’de sınıf mücadelesi sertleşiyor

Çin proletaryası, tüm dünyanın merakla izlediği Çin’in geleceğini belirlemeye aday bir özne olarak ortaya çıkıyor.

Tam bir yıl önce Çin’in en önemli sanayi bölgelerinden birisi olan Guangdong eyaleti otomobil sektöründe yaşanan zincirleme grevlerle sarsıldığında, Çin’de sınıf mücadelesinin yükselişine işaret etmiştik. Bu grevlerin birinci yıldönümü dolarken ülkeden gelen yeni haberler, sınıf mücadelesinin sertleşmekte olduğunu gösteriyor.

İsyanın ayak sesleri

Haziran ayında yaşanan ve dünya medyasına yansıyan bir dizi eylem Çin’de sınıf mücadelesinin keskinleştiğini gösteriyor. 6 Haziran’da Çin’in seramik başkenti olarak bilinen, Guangdong eyaletinin Chaozhou (Çaocou) kentindeki bir seramik fabrikasında çalışan bir evli çiftin çocukları ile birlikte alacaklarını istemeye gittiklerinde patronun adamları tarafından darp edilmelerinin ardından yüzlerce göçmen işçi eylem yaptı ve güvenlik güçleriyle çatıştı.

5 Haziran’da Zhejiang (Cıciang) eyaletinin Yangşunçiao kentinde alüminyum folyo üreten bir fabrikanın içinde ve çevresinde 100’ü çocuk olmak üzere toplam 600 kişinin kurşundan zehirlenerek hastaneye kaldırılmasının ardından 1000 civarında işçi çalışma koşullarının düzeltilmesi ve kendilerine tazminat ödenmesi talepleriyle 7 Haziran’da iş bıraktı ve gösteri yaptı.

Çin’in orta bölgesinde bulunan Hubei (Hubey) eyaletinin Liçuan kentinde tam anlamıyla bir isyan yaşandı. Halk arasında topraklarının gasp edilmesine karşı çıkan, dürüst bir yerel bürokrat olarak tanınan Cinşien Ran 4 Haziran’da gözaltında öldü. Ailesinin Ran’ın işkence edilerek öldürüldüğünü açıklamasının ardından olaydan emlak zenginleriyle işbirliği yapan yerel bürokratları sorumlu tutan binlerce gösterici 9 Haziran’da yerel hükümet binalarını hedef aldı ve güvenlik güçleriyle çatıştı.

11 Haziran günü Guangdong eyaletinde bulunan, tekstil atölyelerinde on binlerce göçmen işçinin çalıştığı Zengcheng (Zançan) kentinde bir süpermarketin önünde hamile bir göçmen seyyar satıcı kadının güvenlik güçleri tarafından yerlerde sürüklenerek tartaklanması halkı ayaklandırdı. (Hatırlanacağı gibi, Tunus Devrimi’ni de bir seyyar satıcının kendisini ateşe vermesi ateşlemişti). 1000’den fazla göçmen işçi üç gün boyunca sokaklara çıkarak isyan ettiler. Devlet isyanı kente binlerce asker ve polis göndererek bastırılabildi.

Neden?

Bu sonucu doğuran beş faktöre kısaca göz atalım. Geçen yıl yaşanan grev dalgasının ardından Burak Gürel’in yazdığı “Dünyanın atölyesinde sınıf mücadelesi” başlıklı yazıda altını çizdiğimiz gibi, Çin’in tarımsal yapısı 1980’li ve 1990’lı yıllarda işçi ücretlerinin düşük tutulmasına yardımcı olmuştu. Bu yirmi yıllık dönemde sanayi kentlerine akan göçmen işçilerin çoğunluğu toprakla bağlarını koparmadıkları, tarımdan belirli bir gelir elde etmeye devam ettikleri ve böylelikle ailelerini köylerde bırakabildikleri için düşük ücretleri daha kolay kabul edebiliyordu. 21. yüzyılın ilk on yılında bu durum değişmeye başladı. Yüzlerini giderek kentlere dönen yeni kuşak göçmen işçilerin tarımla olan bağları zayıfladı. Gelirlerinin giderek artan bölümünü sanayi ve hizmet sektörlerinde emek güçlerini satarak kazanan, ailelerini yanlarına alan yeni kuşak göçmen işçiler düşük ücretlere karşı çıkmaya başladılar.

Çin’de nüfus kaydı kırsal bölgelerde bulunan emekçilerin, nüfusa kentli olarak kaydedilmiş emekçilerin yararlandığı bir dizi sosyal haktan mahrum bırakılması ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesi yeni göçmen işçi kuşağını mücadeleye iten başka bir faktör.

Bir yıl önceki yazımızda Guangdong eyaletinin Şencen kentindeki Foxconn fabrikası örneğini vererek Çin proletaryasının sefil çalışma koşullarına değinmiştik. Çin proletaryasının en fazla sömürülen kesimini oluşturan göçmen işçiler iş güvenliğinden yoksun, sağlıksız şartlarda çalışmaya zorlanıyor. Son dönemde düşük ücretlerin yanı sıra bu sefil çalışma koşullarına karşı da tepki giderek büyüyor.

Pek çok eyalette yerel hükümetlerin emlak sektörünün kodamanlarıyla işbirliği yaparak halkın tarlalarının ve evlerinin bulunduğu topraklara çok düşük istimlâk bedelleri ödeyip haraç mezat el koymaya devam etmesi, emekçilerin yerel bürokrasiye karşı öfkesini artırıyor. 1995’te evi yıkılan ve o günden beri verdiği hukuk mücadelesinden hiç bir sonuç alamayan bir çiftçinin 26 Mayıs 2011’de Jiangxi (Ciangşi) eyaletinin Fucou kentindeki yerel hükümet binalarına intihar saldırısında bulunması bu öfkenin vardığı boyutları gösteriyor.

Son olarak, enflasyonun son aylarda giderek artması sınıf mücadelesinin seyrini etkilemeye başladı. Bu artış, son yıllarda dünya çapında artan gıda fiyatlarında özellikle belirgin. Mayıs ayında gıda fiyatları bir önceki yıla göre yüzde 11,7 arttı. Gelirlerinin önemli bir bölümünü gıdaya harcayan işçiler geçim sıkıntısını daha fazla hissetmeye başladılar.

Çin’de sınıf mücadelesi sertleşiyor. Çin proletaryası, tüm dünyanın merakla izlediği Çin’in geleceğini belirlemeye aday bir özne olarak ortaya çıkıyor.

 

* Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Temmuz 2011 tarihli 21. sayısında yayınlanmıştır.