ABD’nin yeni başkanı: Irz düşmanı mı, dişi Pinokyo mu?

Dünyanın en büyük ekonomik, siyasi, askeri gücü Amerika Birleşik Devletleri’nde bugün seçimler yapılıyor. Amerikalıların parlamento yerine Kongre adını verdiği yasama organı için de seçim var, ama herkesin dikkati tabii ki yürütmenin başı olan başkan seçimine odaklanmış durumda. Burjuva demokrasisinin kendine özgü bir temsilcisi olan bu ülkede muhtemelen bütün tarihi boyunca bu derecede pespaye iki aday yarışmamıştı.

Bir köşede Donald Trump. Daha ön seçimlerden başlayarak Meksikalıları, Müslümanları, kadınları aşağılayan, gericiliğin bütün tellerinden çalan bu gayrimenkul zengininin, hayatını tam bir “kent ağası” gibi yaşadığını, son günlerde ardı ardına ortaya çıkan delillerle kadınlara yaklaşımı bir kez daha ortaya koydu. Tanımadığı kadınları herkesin önünde elleriyle veya öpmeye çalışarak taciz eden bu sefil adamı şu ana kadar 12 kadın ihbar etmiş durumda. O, bu kadınların hepsinin yalan söylediğini söyleyedursun, ses kayıtlarında kendi sözleri tersini kanıtlıyor. Kendisi gibi zengin ve şöhretli erkeklerin istedikleri kadına selamsız sabahsız cinsel girişimlerde bulunabileceğini kendi ağzıyla söylüyor. Yani bu, kalabalık ortamlarda ya da kuytu köşelerde kadınları taciz eden saldırganlardan farklı olarak açıkça bir sınıf tavrı: kent ağası, kırın ağasından aşağı kalmıyor! Tabii bütün “başarılı işadamları” gibi Trump tam bir vergi kaçakçısı. ABD politik sisteminin merkezi güçleri (New York Times ve Washington Post’tan CNN’e) bu konuda devamlı belge sızdırıyorlar. Trump’ın politikalarının ne olacağı ise büyük ölçüde meçhul. Ama genel yaklaşımı ile Avrupa’da yükselmekte olan faşist ve ön-faşist hareketlerden pek az fark gösteriyor. Onu başından beri “serseri mayın faşisti” olarak nitelememiz her gün doğrulanıyor.

Öteki köşede Hillary Clinton. Kimileri için “ehven-i şer”. Vergi kaçakçısının karşısında Wall Street bankalarının kadın fedaisi. Politik sistemin merkezi güçleri haftalarca Trump’ın 960 milyon dolarlık vergi kaçağını konuştular ama Clinton’ın Wall Street bankalarından aldığı 22 milyar dolarlık “konuşma ücretleri”ni (buzdağının görülebilen bölümü!) geçiştirmeye çalıştılar. Bu dudak uçuklatıcı miktar, Clinton’ın bir sonraki seçimde aynı ödülü alabilmek için dört yıl boyunca nasıl toplumun yüzde 1’inin, yani büyük bankaların ve çokuluslu şirketlerin hizmetinde olacağını, görmek isteyene kanıtlıyor. Konutları bankalarca haczedilen, çalıştığı fabrikalar kapanan, kentlerinin suyu zehirlenen işçi emekçi halka ya da her yıl binlerce genç insanını polis kurşunlarıyla yitiren siyahilere bu kadını “ehven-i şer” diye sunanlar ancak utanmazlar olabilir! Clinton’ın bir de e-mail skandalı var. Dışişleri bakanı iken, devlet güvenliği açısından gizlilik içeren e-maillerini kendi özel adresinden göndermiş olması, emperyalist ABD devletini zayıflatacağı için bizi olsa olsa sevindirir, ama kadının bu konuda her aşamada ağız dolusu yalan söylemesi ABD halkını çok ilgilendirir. Yani ırz düşmanının karşısında dişi Pinokyo! İşin garibi, ABD federal polisi FBI daha önce kendi kapattığı e-mail dosyasını son günlerde yeniden açtı. Bu sefer de Clinton’ın kendi kadın danışmanının çocuk seksine düşkün kocasının e-mail adresini de kullanmış olduğu ortaya çıktı. Buyrun, buradan yakın!

Bu rezillikler resmigeçidi tesadüfen ortaya çıkmadı. Tarihi gerileme içindeki bir sosyal sistem olan kapitalizmin bağırsaklarında gizlenmiş bütün pislik Üçüncü Büyük Depresyon ile birlikte ortaya saçılmış durumda. Bundan sonra ABD siyasi sisteminin düzenli işleyiş yörüngesinden ayrılması kimseyi şaşırtmamalı. Trump seçimleri kaybederse sonucu tanımayabileceğini söylüyor. Demokrat Parti ön seçimlerinde Clinton lehine, Bernie Sanders aleyhine yapılan sahtekârlıklar ya da CNN’in yıldız bir programcısını Clinton’a soru sızdırdığı (!) için işten çıkartmak zorunda kalması, politik sistemin merkezi güçlerinin ne aşağılık yöntemlere sarılabileceğini ortaya koyduğu için halk, Trump’a inanabilir de. Şimdi Demokratlar bazı eyaletlerde Trump taraftarlarının seçmeni baskı altına aldığını ileri sürmeye başladı. Kısacası, sistemin çivileri gevşiyor. Clinton seçimi kazanır ama Cumhuriyetçiler Kongre’yi elinde tutarsa yeni başkan için “impeachment”, yani azil sürecini işletmeye de yönelebilirler.

Bernie Sanders son anda Clinton’a destek vererek kendisine oy veren 13 milyon işçiye ve gence ihanet etti. Bir düzen “sosyalisti” için olağan. Asıl sorun başka yerde: sosyalist hareket o büyük siyasi canlanma esnasında Sanders, ön seçimleri kaybettikten sonrası için alternatif bir strateji gütmeden olan bitene seyirci kaldı. Amerika’da milyonlarca kol işçisi, milyonlarca siyahi, milyonlarca genç gerekirse sokakta bile hesaplaşmaya hazır olduğunun işaretini veriyor. Bu potansiyeli biçimlendirecek bir önderlik mutlaka gerekli.