T.C.’nin yeni “stratejik ortağı”: Kürdistan Bölgesel Yönetimi!

                                   “Ji mino, li mino” (“Bendendir, bana karşıdır”)-Kürt Anasözü/Atasözü-

Kürdistan Federe/Bölgesel Yönetimi başbakanı Neçirvan Barzani Ağustos ayı başında Türkiye’de çeşitli temaslarda bulundu. Bu temaslar ve sonuçları “petrol ve doğalgaz anlaşması” dışında hak ettiği değeri bulamadı. Yapılan anlaşma, bizim “barış süreci”nin asıl amacının Türk burjuvazisinin ve devletinin Kürdistan petrollerine/enerji kaynaklarına ulaşma projesi olduğu yolundaki saptamamızın doğruluğunu tescil etmiştir.

Kürt hevallerimizin pek sevdiği ifadeyle asıl “konsept”i Barzani gazetecilere “faş etmiş”: “Türkiye bizim sadece komşumuz değil, stratejik ortağımızdır. Biz ilişkilerimizin bu doğrultuda yürümesini istiyoruz.” Yani: 20. yüzyılın mazlum halklarından Kürtlerin üstelik adında “Kürdistan” geçen yönetimi, 20. yüzyılın baş katili emperyalizmin “esas oğlanı” ABD’nin çok önceden beri “stratejik ortağı” olan T.C.’nin “stratejik ortağı” olmuş! Halk dilinde çok güzel bir deyiş vardır: “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” Uluslararası ilişkilere uyarlarsak: “Bana stratejik ortağını söyle, sana kim olduğunu, neyin peşinde, kimlerin yanında, kimlere karşı olduğunu söyleyeyim.”

Ziyarette ele alınan diğer konulara bakınca Barzani’nin ve T.C.’nin, ABD ve emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (elbette son iki yıldır Arap devrimlerine ve Akdeniz havzasındaki değişikliklere göre güncellenmiş biçimi ile) neresinde yer aldığı daha da berraklaşıyor: Rojava’nın durumu, yakında Erbil'de yapılması planlanan Kürt Ulusal Kongresi ve Türkiye'deki “barış süreci”. Rojava ile ilgili Barzani’nin nasıl bir duruş sergilediğini kavramak için,  uzunca bir süredir Rojava sınırını kapalı tuttuğunu hatırlamak gerekiyor. Bunun yanı sıra, özellikle ağustos ayı boyunca Özgür Gündem’de defalarca yazıldığı gibi: Rojava’da Kürtleri katleden çetelere katılımın Türkiye sınırından sonra en yoğun biçimde Kürdistan sınırından yapıldığını kaydedelim. (bu konuda KDP’nin sicilini de ortaya döken en kapsamlı yazı 2 Ağustos 2013 tarihli Özgür Gündem’de 8.sayfada Hüseyin Ali imzasıyla çıkmıştır.)  

Önemli başka bir ayrıntı da şu: iddialar üzerine Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından Rojava’ya gönderilen heyetin araştırmaları sonucunda Rojava’da Kürt katliamına yönelik hiçbir belgenin bulunamadığı belirtilerek yaşanan olayın iki silahlı taraf arasındaki çatışmalar olduğu dile getirilmiştir. Bu rezillikleri yapan yönetimin başbakanı Barzani, Erdoğan ve Davutoğlu’na utanmazca “Türkiye’nin Suriye Kürtlerine ‘ağabeylik’ yapması gerektiğinden” bahsetmiştir. Hiç merak etmesin, T.C. o “ağabeyliğin” âlâsını kendi Kürtlerine yapmaya devam ediyor. Tıpkı Roboskili çocuklara, Liceli Medeni Yılmaz’a yaptığı gibi!

Kürt Ulusal Kongresi’ne gelince; Erdoğan ve Davutoğlu, kongreye olumlu yaklaştıklarını, ancak  kongrede inisiyatifin Barzani’de olmasını, “sınırlara saygı”, “uluslararası hukuka aykırı faaliyetler içinde bulunulmaması”, “teröre ve şiddete karşı açık tutum alınması” çerçevesinde ele alınmasını arzuladıklarını, ayrıca terör örgütü PKK'nın kolu olarak nitelendirilen PYD'nin “özerklik” gibi söylemlerle ortaya çıkmasının sürece zarar vereceğini söylemiş. Oldu baş üstüne bari kongreyi de Ankara’da T.C. Başbakanlık binasında yapın, sonuç bildirgesini dışişleri bakanınıza yazdırın da olsun bitsin! Ama ne ilginçtir ki, bu görüşmeden yaklaşık bir ay sonra Hazırlık Komitesi,  daha önce Kongre’nin 24-26 Ağustos tarihlerinde yapılacağı açıklandığı halde  15 Eylül olarak değiştirilen tarihin bu kez de Federal Kürdistan Bölgesi’nde 21 Eylül’de yapılacak seçimler nedeniyle 25 Kasım’a ertelendiğini açıkladı. Oysa, seçimlerin tarihinin çok önceden zaten biliniyor olması, gerekçenin ABD’nin Suriye saldırısı olduğunu şüphe bırakmayacak kadar açık hale getiriyor. Yani tam bir “stratejik ortaklar” dayanışması!

Son olarak da “barış süreci” ile ilgili taraflar, “terörün bitirilmesi” noktasında karşılıklı iyi niyetlerini ve temennilerini birbirine aktarmış! Dikkat hâlâ “terör”! Yoruma gerek var mı?

Hadi bu kez de Müslümanların ifadesi ile söyleyelim: “Allah, başta Kürt halkı olmak üzere bütün Ortadoğu halklarını böyle ‘stratejik ortak’lardan korusun!”