Kürt halkının kurtuluşu düzene karşı mücadeleden geçiyor!

Gün geçmiyor ki, Kürt hareketinin içinden, yaşanan gerçeklere ilişkin farklı yaklaşımları dile getiren, farklı analizler yapan, farklı siyasi çizgileri savunan görüşler ortaya çıkmasın. Yayın organlarımız, ister Gerçek gazetesi, ister internet sitemiz, bu farklılıkları okuyucumuzun dikkatine sunuyor ve bunları analiz ediyor, anlamını yorumluyor. En son DAİŞ’in (IŞİD) Kobani’ye (Kobanê) saldırısını ve AKP hükümetinin bu saldırının arkasında durmasını protesto için sokaklara çıkan Kürt halkının 6 Ekim’de başlattığı serhildan karşısında iki çizgi belirdi. HDP’nin benimsediği siyasi çizgi ile KCK içinden kimilerinin dile getirdiği, YDG-H tarafından izlenen siyasi çizgi önemli farklılıklar gösteriyordu. Serhildan sırasında açığa çıkan farklılıklar daha sonra devam etti. Mustafa Karasu’nun bir yazısında, Sabri Ok’un ise verdiği bir röportajda hareketin bazı unsurlarına yönelttiği eleştiriler bunu iyice açığa çıkarttı. Kürt halkının özgürleşme mücadelesinin tereddütsüz yanında olan bir siyasi hareket olarak biz, ortaya çıkan bu tablodan Kürt halkının mücadelesinin iki farklı doğrultuda yürümesinin olanaklı olduğunu görüyoruz. Bizce dünyanın ve Türkiye’nin bugünkü koşullarına, emperyalizmin politikalarına, Ortadoğu’nun gerçeklerine, Türkiye’nin Gezi ile başlayan halk isyanından itibaren içine girdiği dönemin özelliklerine bakıldığında, bu iki siyasi çizgiden biri gerçekçidir, öteki ise gerçeklerin kayalarına çarparak yenilgiye yol açacak bir yaklaşımdır. Aşağıda bu iki hattın aralarında temel meselelere yaklaşımdaki farklılıklarını okuyucumuzun dikkatine sunuyoruz.

Gerçekçi çizgi                                                          Gerçeklere aykırı düşen çizgi

Ortadoğu Federasyonu                                              Türk-Kürt stratejik ittifakı

Tayyip Erdoğan ve AKP Ortadoğu’da Sünni-Şii karşıtlığını kışkırtarak Sünni Arap dünyası üzerinde önderlik kurma hayaline yönelik bir stratejik hat benimsemiştir. “Türk-Kürt stratejik ittifakı” olarak anılan yaklaşım, Kürt halkını ve hareketini bu maceracı ve felaketlerle sonuçlanacak çizginin peşine takma anlamına gelir. 30 yıllık savaşa son vermenin bedeli bu olursa, Kürt gençleri Kürt halkının özgürlüğü uğruna değil, Türk hâkim sınıflarının yayılmacı düşleri uğruna ölüme gönderilecektir. Türk gençlerinin de, Kürt gençlerinin de bu uğurda savaşa yollanmasının karşısında olmalıyız. Sünni-Şii savaşının panzehiri, Kürt hareketinin başından beri benimsediği Ortadoğu Federasyonu’dur.

Sünni-Alevi kardeşliği/Kadınların özgürlüğü                     İslam kardeşliği

Türklerle Kürtlerin stratejik ittifakını İslam kardeşliğine bağlamak, özgürleşme mücadelesinde bugüne kadar elde edilmiş bir dizi kazanımı çiğneyip geçmek demektir. Kürt halkının Sünni ve Alevi bileşenlerinin çok zor kazanılmış olan yakınlaşması ve Kürt kadınlarının bütünüyle feodal bir ezilmeden kurtulup bütün dünyaya parmak ısırtacak bir kurtuluşa doğru yürüyüşü bu politikanın altında ezilir gider.

Kendi öz gücüne dayanma                                         ABD ile ittifak

ABD, dünya hâkimiyetini sürdürmek amacıyla Ortadoğu’nun petrol ve doğal gaz kaynakları üzerindeki kontrolünü devam ettirme mücadelesi veriyor. Yöntemi de bölge halklarını sürekli olarak birbirine karşı oynamaktır. Emperyalizmle ittifak bir halka özgürlük getirecek olsaydı, tam 100 yıl önce bu yola giren Filistin halkı bugün özgür olurdu. Kürt özgürlük hareketini ayıran hep kendi öz gücüne yaslanmak olmuştur.

Üçüncü çizgi                                                           ÖSO ile ittifak

Suriye’de yaşanan iç savaşın tarafları, aslında Ortadoğu çapındaki bir bölünmeye de denk düşüyor: bir tarafta gerici Sünni rejimler, bir tarafta İran ile müttefiklerinin Şii-Nusayri kampı. Beşar Esad’a siyasi olarak sahip çıkmak elbette yanlıştır, ama bunun sonucunda emperyalizm ile Sünni müttefiklerinin yanında yer almak söz konusu bile olmamalıdır. Rojava’nın benimsediği “üçüncü çizgi” politikası Ortadoğu Federasyonu’na da işaret eden doğru politikadır. Oysa bugün Rojava, Özgür Suriye Ordusu ile işbirliğine zorlanmaktadır.

Rojava kantonlarını savunma                                      Ulusal Kongre

DAİŞ’in saldırısını bir fırsat olarak kullanan emperyalizm ve onun Kürt halkı içindeki sadık müttefiki Barzani, Duhok toplantısı zemininde Rojava’yı bir özgürlük kalesi olmaktan çıkarmaya girişmiştir. Suriye Kürdistan’ındaki destekçileri aracılığıyla kanton sistemini bitirmeye, YPG yerine kendisinin de sözünün geçeceği bir silahlı güç oluşturmaya çalışıyor. Rojava, Kürt halkının en ileri özgürlük kalesi olarak savunulmalıdır. Bu bağlamda, Ulusal Kongre projesi Barzani’nin bu çizgisini kabul anlamına geleceği için, Rojava’nın bu karakterinden vazgeçmek anlamına gelir.

Serhildanı savunma                                                  Serhildan konusunda özür

Kobani dolayısıyla patlak veren serhildan, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin şanlı bir sayfasıdır. AKP hükümetinin “kamu düzeni” söylemi karşısında serhildanın son derecede haklı bir kitle hareketi olduğu gerçeğini unutmak, özür diler tavra girmek yanlış olacaktır.

Çözüm için mücadele ve müzakere                              Kamu düzenini sağlama       

Daha genel olarak, hükümetin “kamu düzeni” söylemi karşısında eylemsizlik savunusu, Kürt halkının eylemlerini doğuran koşulun devletin baskısı olduğunu görmezlikten gelen bir tavırdır. Barış, müzakereler yoluyla gelecekse, bu mücadeleler, halkın bu diriliği, özgürlüğe büyük katkıda bulunacaktır.

İşçi sınıfı ve çapulcuyla buluşma                                 Erdoğan’a destek

Hükümetle müzakereyi Tayyip Erdoğan’a ve siyasi projelerine destek ile karıştıranlar, Kürt halkını gerici bir siyasi projenin peşine takma riskini yaratıyor. Kürt hareketinin müttefikleri Soma işçisidir, Gezi ile başlayan halk isyanının çapulcusudur, Tayyip Erdoğan’ın boyunduruk altına almak istediği kadınlardır, gençlerdir.

Marksistlerle ittifak                                                  Liberallerle ittifak

Emperyalizmle ittifak veya Erdoğan’a destek, Türkiye siyaseti içinde gerici bir rol oynadığı artık ayan beyan ortaya çıkmış olan liberallerin ve sol liberallerin Kürt hareketine devamlı telkin ettiği tutumlardır. Bunlar Kürt halkının çıkarlarına aykırıdır. Kürt halkının Türkiye siyasi yelpazesindeki gerçek müttefiki liberaller değil Marksist harekettir.

DAİŞ’e, emperyalizme ve zalime karşı direnme               “Demokrasi çağı” hayalleri

Bugün Ortadoğu, DAİŞ’in ve emperyalizmin, birbiriyle düelloya tutuşmuş bu iki gericiliğin şiddetinden kaçınamazken “demokrasi çağı başlamıştır” hayalleri Kürt halkına ağır bir bedel getirir. Barzani bile, sadece ABD himayesine güvenmiyor. Zalime karşı direnme Kürt halkının özgürleşmesinin gelecekte de koşulu olacaktır.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2014 tarihli 62. sayısında yayınlanmıştır.