Hurşit Külter’i sağ olarak geri istiyoruz!

Demokratik Bölgeler Partisi Şırnak İl yönetiminden Hurşit Külter’den 27 Mayıs 2016 tarihinde gözaltına alınalı beri haber çıkmadı. 1993 konseptinin ana boyutlarından biri gözaltında kaybetme ve kaybedilen kişilerin öldürülmesi idi. Külter olayı uzun yıllardır kaybetme yönündeki ilk adım olabilir. Bu, 1993 konseptinin 2015 konseptine dönüştürülmesinde yeni bir merhale olacaktır. Külter’in sağ olarak ortaya çıkartılması yolunda gösterilecek bir çaba son derecede önemlidir. Bu amaçla dostumuz Ragıp Zarakolu’nun bir yazısını hem Türkçe hem İngilizce olarak yayınlıyoruz.

1993 yılı Şubat ayında Almanya’nın Köln kentinde İnsan Hakları Derneği (İHD) Elazığ Şubesi Başkanı Avukat Metin Can ile birlikte Türkiye’de insan haklarına ilişkin bir panele katılacaktım. İnsan haklarının durumuna ilişkin bir panelde konuşmacı olan birinin, kaçırılarak katledilmesinden daha etkileyici bir anlatım olabilir miydi acaba? Konferansın katılımcıları şok ve dehşet içinde kalmıştı. İnsan haklarını savunanlar artık hedef haline gelmişse, durum son derece umutsuz demekti.

Kurulan aslında bir tuzaktı. Dernek üyesi Dr. Hasan Kaya sözde bir yaralıya acil yardım için çağrılmıştı. Durumdan şüphelenen Avukat Metin Can, doktor arkadaşını yalnız bırakmak istememiş, onunla birlikte gitmişti. Sonuçta Elazığ’ın Yazıkonak Beldesi’nde ikisi birden kaçırılıp katledildikten sonra, işkence edilmiş bedenleri Tunceli’nin girişindeki Dinar Köprüsü’ne bırakılacaktı. İnsan hakları ihlalleri takipçisi İnfo-Türk Bülteni de, zaten 1993 yılını, “Annum Terribilus” yani Dehşet Yılı olarak tanımlayacaktı. Daha nelere tanık olacaktık o yıllarda.

Daha 1991 yılında seçim öncesi dönemde İHD Diyarbakır Başkanı Vedat Aydın’ın kaçırılarak işkence edildikten sonra cesedi bir köprü altına bırakılmıştı. Hedef haline gelmesinin temel nedeni İHD genel kurulunda Kürtçe konuşma yapmış olması idi. On binlerin katıldığı cenaze töreni de güvenlik güçlerinin vahşi saldırısıyla yüz yüze kalacak, çok insan yaşamını yitirecekti. Bugün TC’nin resmi bir Kürtçe haber kanalı var!

1993 yazında üç aylık çiçeği burnunda gazeteci, Ferhat Tepe, salt babası İshak Tepe legal Kürt partisinin Bitlis başkanı olduğu için kaçırılarak, vahşice darp edilmiş cesedi bir göl kıyısına bırakılacaktı.

1992 yazında da, “Bir Kadına Ağıt” adlı kitabımı ithaf ettiğim Ayten Öztürk, Yeşil kod adlı derin devlet seri katili tarafından kaçırılarak Mazgirt’te vahşice katledildi. Saçları kesik, gözleri oyulmuş, kulakları koparılmıştı. Babası da, kendisi devlet memuru idi ve hiçbir siyasal tavrı yoktu. Tek sebep, ablasının PKK liderlerinden biri ile evli olmasıydı. Daha dramatik olan ise bu kişinin daha sonra, örgütünü terk edip, PKK karşıtı bir konuma girmesi olacaktı.

Susurluk skandalından sonra, bu olaylar duruldu. Ancak 28 Şubat darbesini izleyen yıllarda aynı vahşet siyasetine yeniden geri dönüldü. Legal partinin merkezleri basılıyor, linç olayları yaşanıyordu. 1998 Kasımı’nda öğretmen Metin Yurtsever’in İzmit’te güvenlik güçlerinin ablukası altındaki parti merkezinde linç edilerek öldürülmesi gibi.

Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) yöneticileri Abubekir Deniz ve Serdar Tanış’ın ise 5 Ocak 2001’de gözaltında kaybedilmeleri ile kayıplar yeniden başlıyor diye dehşete düşecektik. Ve onların cesetleri bile bulunamayacaktı.

Ne yazık ki, yeniden bu yanlış, insanlık dışı uygulamalara geri dönülüyor. Ve şimdi yine legal bir Kürt siyasetçisi Hurşit Külter, gözaltında kaybedilme tehditi altında. Önümde insan hakları savunucularının ilettiği bir metin var. Kısaltarak aktarıyorum

“Demokratik Bölgeler Partisi Şırnak İl Yöneticisi Hurşit Külter’den 27.05.2016 tarihinden beri haber alınamıyor. 31 Mayıs 2016 tarihinde basına yansıyan iki tanığın anlatımına göre 27 Mayıs’ta Şırnak’ta Özel Harekat görevlileri tarafından gözaltına alındı, zırhlı bir araca bindirilerek Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Gümüştepe Özel Harekât Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. 14 Mart 2016’dan bu yana sokağa çıkma yasağının devam ettiği Şırnak’ta Hurşit Külter’den en son 27 Mayıs 2016 tarihinde haber alındı. Külter babasını arayarak, evin etrafının askerlerce sarıldığını, kendisini almaya geldiklerini, akıbetini araştırmalarını ve haklarını helal etmelerini söyledi. Bu konuşmanın hemen ardından operasyonlara katılan kolluk elemanlarının kullandığı iddia edilen twitter hesabından Hurşit Külter’in gözaltına alındığı bilgisi verildi ve ‘şimdi sorguya alındı’ denildi.

5 Haziran 2016 tarihinde ise Dicle Haber Ajansı, ‘güvenilir bir kaynak’ tarafından, Hurşit Külter’in 7 gün Gümüştepe Özel Harekat Şube Müdürlüğü’nde tutulduktan sonra, 3 Haziran’da 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’na götürüldüğü ve halen orada tutulduğu bilgisini verdiğini belirtti.

Külter ailesinin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği, birçok resmi kuruma başvuruda bulundu. Ancak gözaltına alındığı günden bu yana Hurşit Külter’e ne olduğu, başına ne geldiği konusunda bilgi alınamadı. Daha da korkutucu olan, yetkililerin Hurşit Külter’in gözaltına alındığını inkâr etmesidir; Hurşit Külter’in akıbeti hakkında derin endişe içindeyiz. Endişeliyiz çünkü, kişinin kayıt dışı gözaltına alınarak hukukun koruması dışına çıkartılması durumunda kaybedilme ya da öldürülme riski ile karşı karşıya olduğunun yakın tanıklarıyız. Endişeliyiz çünkü, sadece Kürt illerinde savaşın en yoğun yaşandığı 1991-99 yılları arasında kayda geçebilen zorla kaybedilen insan sayısı 520’dir. Gözaltında kaybetme, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olması nedeniyle tüm insanlık ailesini ve insanlık onurunu hedef alır… ‘BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybetmekten Korunmasına dair Uluslararası Sözleşme’de belirtilmiş bütün ölçütlere uyan bir gözaltında kayıp vakası şu anda, günbegün gözlerimizin önünde gerçekleşmekte. Külter şahsında insanlık ailesini hedef alan bu saldırı karşısında sorumluluk duyan her bireyi ve kurumu, uluslararası kamuoyunu derhal harekete geçirmek için çaba harcamaya çağırıyoruz.”

Yazının İngilizcesi için tıklayın.