Çifte sömürgenin çiftesi pek olur!

Türkiye’den Kıbrıs’a sömürgesinde içtima almaya gelen yetkililerden bu güne kadar bir tek Türkiye Muhtarlar Federasyonu ve Muhtarlar Derneği doğru bir iş yaptı: ‘KKTC Cumhurbaşkanı’ Derviş Eroğlu’nu “baş muhtar” ilan ettiler. Bizim yıllardır savunduğumuz sömürge tezini TC devleti kabul etmiş oldu! En nihayetinde kendini “cumhuriyet” sanan ve sanması istenen KKTC ve savunucuları, sömürgeci rejimin muhtariyet olduğunu ironik bir şekilde öğrendi.

AB Bakanı Egemen Bağış’ın iki vasfı var: Bir, futbol maçlarında formasını giyip amigoluk yapmak! İki, Kıbrıslılara karşı sömürgeci saldırganlığın amigoluğunu yapmak!  Egemen Bağış’ın Kıbrıslılara ettiği hakaretin haddi hesabı yok. İçimizdeki “yeryüzünün lanetlisi”ni fazla zorluyor. Hakaretlerin dökümünü yapmak bile zor. Haftada en az üç kere ağzını açar gözünü yumar ve biz Kıbrıslılara verir veriştirir. “Anastasiadis haddini bil!”, “Aklınız başınıza toplayın!”, “Haddinizi bilin, iç politikayı düzenleyin!”, “haddinizi bilin, çözüm zamanıdır inatçılık yapmayın!”

İşgalci Türk devletinin muhteremliğine bakın hele! Kıbrıslılar çözüm istemiyormuş, TC çırpınıyor Kıbrıslıları masaya oturtmak için! Haddini ve çapını bil Türk devleti! Kıbrıs’ın doğal gazının ve petrolünün düşünü kurmayı bırak! Kıbrıs’ta işgalci Türk devletinin çok istediği müzakerelerin başlamasının tek koşulu var: İşgalci Türk ordusunu Kıbrıs’tan çek!

Haddini bil amigo!

“... Tartışmalarınız sığ.  Sadece küfrediyorsunuz.  Üstelik en çok, parayı veren Türkiye’ye küfrediyorsunuz...”

“Bazı sendikaların ve ideolojik grupların bakışı komünist devletlerde kalmadı. KKTC’den gelen eleştiriler, eleştirinin dışında hakarete ve küfre varan şeyler…”

“... Adada en tanınmış hayvan, dik kafalılığı ile bilinen katır. Bunun her iki tarafa da etkisi var...”

“… Bazı Rum temsilcilerin, Güney Kıbrıs Rum Kesimi temsilcilerinin benim bugüne kadar cevap bile vermeyi reddedeceğim bir takım yorumlarını son derece saçma buluyorum. Medyamızın buna önem vermesini de aslında biraz teessüfle karşılıyorum. Bizim için yok hükmünde olan bir devletin sözde parlamenteri de yok hükmündedir, onun düşüncesi de yok hükmündedir.”

AKP Genel Başkan yardımcısı Mevlüt Çavuşoğlu, Kıbrıs’ta yapmaya çalıştıkları reformların tam karşılığını bulamadığını söyleyerek aslında sömürgeci programatik çerçeveyi itiraf ettiği konuşması Kıbrıs’ta büyük yankı uyandırdı. Reformlarımız tutmuyor diyen bir sömürgeci!

KKTC’de devlet haber ajansı Egemen Bağış’ın açıklamalarını “Yine Rumlara çattı!” diye vermeye başlamışsa zaten çok şey “ters” gidiyor demektir. Resmi haber ajansı bile bu “çatmalar”dan usanmışsa, halkın halini siz düşünün. TC’li bakanların, milletvekillerin ve muhtarların açıklamalarına tepkiler sürekli parlayıp sönen bir saman alevi görüntüsü veriyor. Sadece şimdilik.

Bu kez sendikalara da çatılması sendika bürokrasisini öfkelendirdi. Uzun zamandır sesi soluğu çıkmayan Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası kimine göre zehir zemberek, bize göre ise saman alevi gibi bir bildiri yayınladı. Yıllar öncesinin efsanevi pankartı, daha sonra depoya kaldırılan ve her nedense bir türlü açılmasına izin verilmeyen “TC ne paranı ne memurunu ne paketini” pankartı depodan çıkarıldı. Bu bildiriden daha önemliydi.

Sendikalar Kıbrıs’ta uzun bir süredir sınıf örgütü olarak değil “sivil toplum kuruluşu” olarak hareket etmektedirler. Öfkeli olduğu varsayılan bir bildirinin yazılması ve eski radikal bir pankartın depodan çıkarılması kitlelerin öfkesi ile baş edemeyen sendika bürokrasisinin kitlelerin öfkesini massetme çabasıdır. Öfke çare değildir. Öfkenin “acil mücadele programı”na ihtiyacı vardır. Kitlelerin mücadele istenci ile sivil toplumcu ideoloji arasına sıkışan sendika bürokrasisi öteleyebildiği kadar öteliyor mücadeleleri.

Bu da tek bir sonuç doğuruyor: Mücadele çağrısı yaptıklarında kitlelerin beklentisi çoktan inançsızlığa dönüşmüş oluyor, yılgınlık hakim geliyor. AKP dine sarıldıkça ve belli hayat pratiklerine müdahale etmeye dair belli deneyler yaptıkça sendikalar din baskısı altında sınıf örgütlülüğünü kendi elleri ile bitirdiler. AKP Başkan yardımcısı “bazı sendikalar”ı eleştiriyor, ama o bazı sendikalar kendilerini işçi sendikası olarak görmüyor! AKP’liler Kıbrıs’ta da komünizm hayaletinden korkuyorlar. Korkularını sömürgeci saldırganlığa çeviriyorlar. Bu korkular, Kıbrıs’ta artık fıkralara konu olan Egemen Bağış’a meslek oluyor…

Korkunun ecele faydası yok Egemen! Senin ve senin ağa babanın yok hükmünde saymasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti ve onun parlamenterleri hükümsüz olmaz. Fıkra kahramanı olmayı bırak Egemen! Bilmediğin meselelere burnunu sokma! Haddini bil! Kıbrıslılar hakkında konuşmayı bırak, Rum kardeşlerimizin adını da ağzına alma!  “Ailenin reisi belli” diyerek siyaset yapan diplomasi acemileri Kıbrıs’ta ancak ya mezarlık bekler ya da diplomatlar mezarlığına gömülür! Sen git formanı giy, amigoluğunu yap! Kıbrıslılara Karpaz eşeği dedin demesine… Bir de Karpaz eşeğinin çiftesi vardır.

Çifte sömürgenin, üzerine hesaplar yaptığınız Kürdistan’ın ve Kıbrıs’ın, çiftesi ise pek olur!