“Lenin’e dönüş” Ütopya Yayınevi’nden çıktı!

Sosyalizm eğilimli ülkelerin oluşturduğu sistemin yıkılması, dünyada yeni bir gericiliğin egemenliğine yol açtı. Bu ülkelerde “Leninizm” olarak uydurulmuş teori ve pratiğin yanlışlanması; Marksizmin ve Lenin’in görüşlerinin çürütülmesi olarak algılandı. Burada ideolojik fatura, Marx’a, Engels’e, Lenin’e çıkarıldı.

Dünya çapında Marksizme, en başta da Lenin’e karşı ideolojik saldırı kampanyası örgütlendi. 1917 Ekim devrimini erken bulanlar, Lenin’in despotluğundan dem vuranlar, Lenin’in görüşlerinin eskidiğini söyleyenler, vb. çıktı. Oysa yaşanan olumsuzluğun nedeni Marx’tan, Lenin’den kopuştu. Lenin’in yolundan gidemeyişti.

Bu kitabın temel bir amacı var: Lenin’in görüşlerini olduğu şekliyle, gerçekleri bozmadan yeniden ortaya çıkarmak! Lenin’in Marksizminin, devrimci Marksizm olduğunu göstermek! Lenin’i eleştirel bir gözle Marksizmde hak ettiği yere oturtmak! Sovyetler Birliği’nin yıkıntıları arasında kalmış Lenin’i tekrar ayakları üzerine dikmek! Özcesi tekrar Lenin’e dönmek!

 

Biz Lenin’i,  “Leninizm” denilen bir şablonla öğrendik. Bu “Leninizm”, Lenin’in ölümünden sonra Sovyetler Birliği yöneticileri tarafından Sovyet ulusal çıkarlarına göre uydurulmuş, katı biçimde formüllere indirgenmiş, kalıplaştırılmış bir “Leninizm” idi.

Türkiye devrimci hareketi bu “Leninizm” ile kendi içinde savaşlara girişti. Lenin’den alıntılar kullanarak yapılan bir ideolojik iç savaştı bu! Somut koşulların somut analizini dışarıda bırakarak, Lenin’in farklı ortamlar için söylediği görüşleri sanki her koşulda aynıymış gibi kavgaya soktuk. Kendi pratiğimizi haklı çıkarmak için Lenin’den alıntılar bulmak, bu alıntıların hangi koşullarda söylendiğine aldırmadan, “Lenin silahı” ile karşımızdaki sol grubu vurmak bizim bir geleneğimizdi.

Sözgelimi bir devrimci hareket parlamento seçimlerini boykot etme kararı almışsa, hemen Lenin’in 1905 devrimi döneminde parlamentoyu boykot eden görüşlerini bulup çıkarıyorduk. Başka bir devrimci hareket parlamento seçimlerine katılacaksa, o da hemen Lenin’in 1907 seçimlerine katılmanın gereği üzerine söylediği görüşlerini bulup aktarıyordu. Böylece iki grup Lenin’den alınan alıntılar üzerinden bir ideolojik savaşa girişiyor ve her grup kendi konumunu haklı çıkarmaya çalışıyordu. Oysa Lenin 1905 devrimi döneminde parlamentoyu boykot ederken “devrimin yükseliş dönemini”, 1907’de parlamentoya katılmayı savunurken “gericilik dönemini” hesaba katıyordu. Somut koşulların somut analizini yapıyordu. Biz ise, körün değneği bellediği gibi koşullara bakmaksızın Lenin’i kullanıyorduk.

                                                                   ***

Somut koşulların somut analizini yapmaksızın Lenin’den alıntı “cımbızlamak” ve ideolojik savaşa bunlarla girmek bir yöntem hatasıydı. Ne var ki, şansızlığımız bu hatayla sınırlı değildi. Daha büyük yanlışlığımız, savunduğumuz “Leninizm” anlayışının sorunlu olmasıydı. Lenin’in gerçek görüşlerinin doğru olmayan bir özle öğretildiği bir kuşaktık biz!

Öğrendiğimiz Leninizm’e göre: Lenin İki Taktik’te sosyalist devrimden önce bir burjuva demokratik devrimi savunmuştu. O halde biz de savunmalıydık. Ulusal (milli) Demokratik Devrim, İleri Demokratik Devrim, Demokratik Halk Devrimi, İşçi-Köylü Diktatörlüğü, vb. isimlerle farklılaştırdığımız bir burjuva devrimini savunduk. Türkiye solunun ufak bir azınlığı hariç hepimiz teorik gıdamızı İki Taktik’ten aldık. Lenin’in Nisan Tezleri’nde fikir değiştirdiğini öğrenemedik. 1968 kuşağı Lenin’i doğru anlamamak yüzünden kısır tartışmalar içinde boğuldu. 1978 kuşağı da grup kavgaları arasında başdüşmanı ikinci düşman haline getirerek hedefi kaybetti.

Öğretilen “Leninizm”e göre: Burjuvazi artık “ulusal” değerleri savunmuyordu, yurtsever değildi. O halde “ulusal” olanı biz savunmalıydık, yurtsever olmalıydık. Lenin’in ulusal değerleri savunduğunu, yurtsever olduğunu öğrendik. Lenin emperyalizm teorisiyle birlikte bize “ulusalcı” ve “yurtsever” olmayı öğütlemişti. Emperyalizm olgusu bunu dayatıyordu. Oysa Lenin bir enternasyonalistti, hiçbir zaman da ulusalcı, yurtsever olmamıştı.

Öğrendiğimiz “Leninizm” bize, Marx-Engels’in “tek ülkede devrimi imkânsız” gördüğünü, ama Lenin’in kapitalizmin tekelci aşamasını keşfederek (eşitsiz gelişme yasasını bularak) artık bunun olanaklı olduğunu söylüyordu.Oysa Marx – Engels’in böyle bir saçma görüşü  savunamayacağını düşünemedik. Tek ülkede devrimin, dünya devriminin bir parçası olarak hem Marx-Engels, hem de Lenin tarafından savunulduğunu bilemedik. Bizim savunduğumuz “Leninizmde” dünya devrimi fikri yoktu. Sözde olsa bile anlayış olarak yoktu. Biz tek bir ülkenin kendi başına sosyalizmi kurabileceğine inandık. Lenin’in bu fikri savunduğunu öğrettiler bize. Oysa Lenin sosyalizmi bir dünya projesi olarak görüyordu.

Öğrendiğimiz “Leninizm”, sosyalizmi sınıflı bir toplum olarak tarif ediyordu. Ne var ki, Lenin’in gerçek görüşü bunun karşıtıydı. Marksizmin içine sığmayan bir sosyalizm anlayışını, Lenin’in sosyalizm anlayışı olarak kavrattılar bize.

“Leninizmi” bize öğreten kitaplar, Lenin’in parti anlayışının monolitik (tekçi) olduğunu yazıyordu. “Leninizmin” partisinde muhalefet olamazdı. Farklı eğilimler, platformlar bir tartışma sürecinde ortaya çıkamazdı. Eğer bir partide farklı bir görüş ortaya çıkmışsa, bir “fraksiyon” olarak damgalanmalı ve hemen partiden atılmalıydı. Her zaman parti merkezinin doğru, muhalefetin yanlış görüşler savunduğunu söyleyen bu parti anlayışının, Lenin’in parti teorisiyle bir ilgisi yoktu. Ama biz “Leninizmin” parti anlayışı olarak bunu savunduk. “Leninizmin” parti teorisi olarak öğretilen bu uydurma görüşler yığını, merkez-muhalefet tartışmalarında birçok devrimcinin kanının akıtılmasına neden oldu.

Kısacası bizim kuşağın “Leninizminin” Lenin’in gerçek görüşleriyle hiçbir ilgisi yoktu. “Leninizm” etiketi: Lenin’in görüşlerini çarpıtan bir anlayışın üzerindeki güzel bir örtüydü. “Leninizm” aslında Lenin’e karşı bir kalkandı.

İşte bu yüzden Lenin’e dönmek gerekiyor! Lenin’e dönmek ne demek?

Lenin’e dönmek, Lenin’in yöntemine ve anlayışına dönmek demektir. Lenin’in somut koşulların somut analizine dayanan yöntemine ve gerçek görüşlerine dönmek demektir.

                                                          ***

Türkiye devrimci hareketi dogmatik biçimde “Leninizmi” savunurken, 12 Eylül 1980 karşı-devrimci darbesiyle karşılaştı. Burjuvazi acımasız yöntemlerle devrimci hareketi ezdi. Bu yetmezmiş gibi, 1990–1991 yıllarında “sosyalist sistem” olarak isimlendirilen ülkelerde karşı-devrimler gerçekleşti. Bu ülkelerdeki komünist partiler “Leninizme” bağlı; ama Lenin’in gerçek görüşlerinden uzakta olan partilerdi. Lenin’in savunduğu dünya devrimi fikrinden vazgeçmiş partilerdi. Hayat, Lenin’in görüşlerinden uzaklaşmanın cezasını karşı-devrimlerle ödetti. Lenin’in savunduğu dünya devrimine ve proletarya enternasyonalizmine sırt çevirmenin faturasıydı bu karşı devrimler!

İşte bu nedenle yeniden Lenin’e dönmek gerekiyor. Yeniden sosyalizm umudunu yeşertebilmek için, Leninci dünya devrimine ve proletarya enternasyonalizmine bağlanmak gerekiyor.

Lenin’e dönmek demek, dünya devrimini ve proletarya enternasyonalizmini Lenin’in koyduğu biçimiyle anlamak demektir.

                                                             ***

Sosyalizm eğilimli, ama sosyalist toplum biçimine ulaşamamış ülkelerin oluşturduğu sistemin yıkılması, dünyada yeni bir gericiliğin egemenliğine yol açtı.Bu ülkelerde “Leninizm” olarak uydurulmuş teori ve pratiğin yanlışlanması; Marksizmin ve Lenin’in görüşlerinin çürütülmesi olarak algılandı. Burada ideolojik fatura, Marx’a, Engels’e, Lenin’e çıkarıldı. Oysa yaşanan olumsuzluğun nedeni Marx’tan, Lenin’den kopuştu. Lenin’e dönemeyişti.

Dünya çapında Marksizme, en başta da Lenin’e karşı ideolojik saldırı kampanyası örgütlendi. 1917 Ekim devrimini erken bulanlar, Lenin’in despotluğundan dem vuranlar, Lenin’in görüşlerinin eskidiğini söyleyenler, vb. çıktı. Bunlara göre artık dünya “küresel” hale gelmişti. Lenin’in savunduğu “emperyalizm” tahlili ömrünü doldurmuştu. Artık politik sorunlar, Leninci devrimci yöntemlerle değil, barışçı-uzlaşmacı yöntemlerle çözülecekti.

Yaşamın pratiği neyi gösterdi? Emperyalizmin bütün saldırganlığıyla, yayılmacı özüyle ortada durduğunu! Ulusların yok olmayıp, daha çok bölünüp parçalanarak ortaya çıktığını! İnsanlık için barışın değil, savaşın gündemde olduğunu! Yeni dünya savaşı tohumlarının emperyalizmin benliğinde var olduğunu! Emperyalizm var oldukça savaşların kaçınılmaz olduğunu söyleyen Lenin’in haklı olduğunu!

İşte bunun için tekrar Lenin’e dönmek gerekiyor.

Lenin’e dönmek demek, emperyalist dünyanın bilimsel tahlilini, Leninci anlayışla kabul etmek demektir. Emperyalizmin, dünya sosyalizmi için yıkılacak son kapı olduğunu bilince çıkarmak demektir.

Lenin’e dönmek demek, sadece “yeniden Lenin” demek değildir. Lenin’in görüşleri çağımızın devrimci Marksizmidir.

Lenin’e dönmek aynı zamanda Marx’a, Engels’e dönmek demektir.

Marx’ı, Lenin’le birlikte, emperyalist dünyanın Gordiyon düğümünü kesecek kılıç yapmak demektir.