Bir komünist militan olarak Nâzım

Bir komünist militan olarak Nâzım

Komünizmin tüm dünyada tam zaferine, yani dünyada ne para, ne devlet, ne silahlı kuvvetler, ne partiler kalıncaya kadar, bu koşullar oluşuncaya kadar, küçük ya da büyük kişi tapınmacılıkların ortaya çıkma tehlikesi her zaman vardır. Buna karşı mücadelenin biricik silahı, Lenin ilkelerinin doğru bir kavranışı ve tüm sosyalist ülkelerde, siyasal ve toplumsal yaşamın tüm alanlarında gerçekleştirilmesidir.

Nâzım Hikmet (1956)

Nâzım Hikmet, 20. yüzyılın muhtemelen dünya çapındaki en büyük şairi olduğu için, hayatının bir başka boyutu genel olarak ihmal edilir. Bununla Nâzım’ın komünist düşünce dünyasını kastetmiyoruz. İşin bu yanı bir kenara bırakıldığında, Nâzım’ın bir şair olarak da anlaşılması mümkün değildir. Yani şairliği ile komünistliği birbirinden ayrılamaz zaten. Bunu Gerçek sitesinde dün yer alan yazımızda (“İyi ki oldun, Nâzım!”) anlatmaya çalışmıştık.

Şimdi ihmal edildiğini söylediğimiz şey, Nâzım’ın bir komünist militan olarak pratiğidir, düşüncesinden öte. Öyle birinden söz ediyoruz ki, 19 yaşında komünist olmuştur, 23 yaşında Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) Merkez Komitesi’ne seçilmiştir, olanaklı olduğu her aşamada parti üyesi olarak yaşamış ve 60 yaşında, 1962’de, Leipzig Konferansı’nda yeniden TKP Merkez Komitesi’ne girmiş biridir bu. Üstelik içerdiği bütün riske rağmen illegal bir partinin üyesi ve yöneticisidir. En azından sosyalist politikayla uğraşan ya da ilgilenen insanların, Nâzım’ın bu konudaki pratiğini ve sosyalist hareketin değişik gelişme aşamaları karşısındaki tavrını merak etmemesi, hayatını sonuna kadar militan olarak yaşamış bir adamdan “romantik komünist” diye söz edilmesinden rahatsız olmaması olacak şey midir?

“Troçkist”, “Kemalist”, “polis”

 “İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu?” oyununda Rus karakterlerden biri oyunun yazarı Nâzım Hikmet’e şöyle hitap eder: “Biliyorum, Sovyetler Birliği ikinci yurdunuzdur. Sovyet insanlarını seversiniz, sayarsınız. Eski partilisiniz.” Burada duralım. Karakter Nâzım’ın eski partili olduğunu söylerken, açık ki TKP’den değil, Rusya’nın Bolşevik Partisi’nden söz ediyor. Nâzım’ın ilk partisi Bolşevik Partisi’dir! Bu, muazzam tarihi önem taşıyan bir olgunun sembolik ifadesidir. Nâzım komünist formasyonunu Ekim devriminin bütün toplumu devrimcileştirdiği bir dönemde, Lenin partinin ve devletin başındayken, 1921-24 arasında almıştır. Hayatı boyunca, bazı dönemlerde günün etkileri altında bu çizgiden uzaklaşsa da, sonunda o Bolşevik Marksizme geri dönmüştür. Politik bakımdan en önemli şiirlerinden olan “19 Yaşım” şiirinin girişinde dediği gibi, “Benim ilk çocuğum, ilk hocam, ilk yoldaşım/19 yaşım/Sana anam gibi hürmet ediyorum/edeceğim./Senin ilk arşınladığın yoldan gidiyorum/gideceğim.”

İşte bu yüzdendir ki, daha TKP’nin 1925’teki 3. Kongre’sinde, Nâzım Şefik Hüsnü’nün Kemalizm kuyrukçusu çizgisine karşı çıkmıştır. Bu kuyrukçuluk politikasının ardında Komünist Enternasyonal’in (Komintern’in) Lenin sonrasında Sovyetler Birliği’ndeki bürokratikleşmenin etkisi altında benimsediği, burjuvazinin sözde ilerici kanadını sürekli olara desteklemeyi öngören aşamalı devrim perspektifi vardı. Nâzım, Bolşevik formasyonu ile sınıf bağımsızlığına sarılarak bu politikanın karşısında yer alacaktı.

1929’dan itibaren ünlü Pavli toplantısıyla bir muhalefetin doğması ve sonunda “muhalif TKP” olarak anılan ayrı bir parti oluşumunun belirmesi, Nâzım’ın bu partinin genel sekreteri olması, Komintern’den ihraç edilmesi, yani Stalinizmin saflarından kovulması, “muvafık TKP” tarafından yıllarca kamuya açık yayınlarda hem “Troçkist”, hem “Kemalist”, hem “polis ajanı” olarak ilan edilmesi, meraklılarının dışında genellikle bilinen şeyler değildir. Ama bundan daha önemli olan, meraklılarının, yani tarihçilerin ve komünist geleneğe sahip çıkanların da bu bölünmenin ideolojik ve politik temellerini bilmemeleridir. TKP tarihinin en iyi saklanan sırrıdır bu! Nazım siyasi hayatının bu aşamasında anti-Stalinist midir, değil midir? Trotskist midir, değil midir? Bu sorular herkes tarafından farklı cevaplanmaktadır, ama büyük ölçüde spekülasyonlar temelinde. Bu tarihi keşfetmek genç kuşak Marksistlerinin ilk görevlerinden biridir!

Şimdilik tartışmasız bilinen iki şey vardır. Birincisi, Nâzım bütün bu dönem boyunca Komintern’in aşamalı devrim programının karşısında sosyalist devrimi savunmuştur. İkincisi, muhtemelen başka şeylerin yanı sıra bunun da etkisiyle Stalinistleşmiş Komintern’den yoldaşlarıyla birlikte ihraç edilmiştir.

Kasketlinin sopası

Bilindiği gibi, Nâzım 1951’den sonra Moskova’da yaşadı. Bir rivayete göre Stalin 1953’te ölünce şu mısraları yazdı: “Seviyorum onu/Marksı, Engelsi, Lenini sevdiğim gibi/aynı muhabbetle/aynı hürmetle…” Rivayet diyoruz, çünkü bu şiir ne Türkçe bütün eserlerinde, ne de daha da önemlisi Bulgaristan’da yayınlanan toplu eserlerinde vardır. Sadece Rusça eserleri içinde basılmıştır. Bu konudaki hakikat ne olursa olsun, Nâzım daha sonra Stalin için ağır bir eleştiri içeren başka bir şiiri 1961’de yazmıştır. Başlığı dahi olmayan bu şiir, “taştandı tunçtandı alçıdandı kâattandı” tekrarlamasıyla Stalin’e ilişkin kişilik tapınmasını yerden yere vurur.

Bazıları Nâzım’a Stalin döneminde Stalinist, destalinizasyon döneminde Hruşçov’cu olmak gibi bir oportünizm atfetmek isteyebilirler. Acele edip kendilerini mahcup düşürmesinler! Nâzım’ın Sovyet bürokrasisinin Stalin’den ibaret olmadığını, halktan bütünüyle kopmuş bir bürokratlar katmanının yarattığı bir sistem olduğunu anlattığı “İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu?” oyunu Hruşçov’un Stalin’e karşı çıkışını yaptığı 20. Kongre’den önce yazılmıştır! İşte size Bolşevik Nâzım! O oyunda bürokrasinin ezilmesini ne sağlar biliyor musunuz? İşçi sınıfını ve onun sağduyusunu temsil eden “kasketli”nin sopası. İşte size Marksist Nâzım!

Şimdi yazının başındaki alıntıyı yeniden okuyun. Bu Lenin’in dilidir. Stalinizm döneminde çoktan unutturulmuş bir dil. Nâzım Hikmet’in Türkiye Marksistlerine fısıldayacak daha çoook sırları var. Tarihimizi anlamak istiyorsak gözümüzü dört açalım.

 

Bu yazının bir ilk versiyonu, 2 Haziran 2013 tarihinde BirGün gazetesinin Pazar Eki’nde yayınlanmıştır.