Parlamento nasıl kullanılır? Karl Liebknecht örneği

Bundan bir yüzyıl önce, Birinci Dünya Savaşı günlerinde, bütün Avrupa ülkelerinin devlet adamları ve kapitalistleri, kolektif bir histeri içinde işçilerin ve emekçi halkın çocuklarını ölüm tarlalarına sürerken, bazı güçlü sesler bu çılgınlığa ve barbarlığa “dur!” diyordu. Bunların en önemlilerinden biri, Almanya’nın çok güçlü sosyalist partisinin sol kanadının önderlerinden Karl Liebknecht idi. Liebknecht, sokakta kitlelerin önüne düşerek savaşa karşı mücadele ediyordu. 1 Mayıs 1916’da Berlin’de 10 bin kişilik savaş karşıtı bir gösteriyi “Kahrolsun savaş! Kahrolsun hükümet!” sloganlarıyla açan oydu. Polis derhal üzerine çullanarak onu meydandan uzaklaştırıyor, iki ay içinde bir mahkeme iki buçuk yıl hapis cezasına çarptırıyordu. Örgütlenerek mücadele ediyordu Liebknecht aynı zamanda. Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) o dönemde bütün saflarıyla savaşı desteklerken O, Rosa Luxemburg ile birlikte parti içinde Spartaküs adlı devrimci enternasyonalist akımı kuruyor, işçi sınıfına bir mücadele aracı kazandırıyordu.

Ama aynı zamanda Reichstag’da (parlamentoda) mücadele veriyordu Liebknecht! 2 Aralık 1914’te savaş bütçesine sosyal demokratların tamamı da dâhil koskoca bir meclis olumlu oy kullanırken o tek başına “hayır!” diyordu! Bu tutumunu daha sonraki oylamalarda da devam ettirecekti. Öte yandan, meclis kürsüsünde konuşarak da işçi sınıfının savaş ve kapitalizm karşıtı sesini yükseltiyordu.

Örneğin 16 Mart 1916’da eğitim konusu konuşulurken söz alıp şunları söylüyordu. Meclis zabıtlarından izliyoruz:

Liebknecht: Sayın von Campe ahlaki esasların zayıfladığını, buna okullarda savaş yanlısı bir eğitimle karşı çıkılması gerektiğini (…) söyledi. Oysa eğitimin ilk görevi hakikati anlatmaksa, okullarda hakikat öğretilecekse, o zaman bugün Sayın von Campe’nin (…) ve hükümetin görüşlerinden bütünüyle farklı bir şeyler öğretilmesi gerekir.

(…) Bu savaşın kimin çıkarlarına hizmet ettiğini ve nasıl başladığını öğretin! Herr von Campe Saraybosna cinayetinin bir hunharlık örneği olarak öğretilmesini istiyor. Ama orada durmayın. Almanya ve Avusturya’da belirli çevrelerin bu cinayeti Tanrı’nın bir lütfu gibi kucakladığını ekleyin. (Sosyal Demokrat saflardan “Çok doğru!” sesleri.) Çünkü onlara savaş için aradıkları bahaneyi sağlıyordu. (Yüksek sesle bağırış çağırış: “Utan!”; meclis başkanı zili çalarak konuşmacıyı usule uymaya davet ediyor.) Hakikat budur! (Gürültü devam ediyor, “Utan!” sesleri, başkan bir kez daha zili çalıyor.) Hakikat budur! Bir bahane oldu! Bu maskeyi indirmeliyiz! (Gürültü berdevam, “Utan!” haykırışları; başkan zili bir kez daha çalıyor.)

Meclis başkanı: Sayın Liebknecht, konuşmanıza ara vermenizi istemek zorundayım.

Liebknecht: Hakikat budur! (Gürültü patırtı devam ediyor. Haykırışlar: “Defol!”) Dinlemeyi reddediyorsunuz. Ama sonunda adalet kazanacak. (Gürültülü şekilde söz kesme çabaları. Muhafazakârlar, Hür Muhafazakârlar, Merkez ve Ulusal Liberaller genel kurulu terk ediyor.) Kaçın bakalım hakikatten! Çıkın! Hakikatle yüzleşemiyorsunuz. (Başkan zili çalıyor.)

Meclis başkanı: Sayın Dr. Liebknecht, sizi usule uymaya çağırıyorum. Bu meclisin ve bütün ülkenin ulusal duygularına çirkin bir saldırıda bulundunuz.

Liebknecht: Beyefendiler, sözünü ettiğim hakikatler bende de en güçlü öfkeyi yaratıyor. Ama bunları kulaklarımla duymuş bulunuyorum. Bunlar gerçek. (…) Bu koşullar altında bütün ülkelerin işçi sınıflarına şöyle seslenmek görevimiz: “Haydi işin başına!” İster siperlerde, ister ülke içinde, silahlarını indirmeliler, kendilerini ekmeksiz ve soluksuz bırakan ortak düşmanlarına çevirmeliler. (Sağdan büyük tepki; başkan zili çalıyor.)

Başkan:Dr. Liebknecht, söz hakkınızı kaybettiniz. (…) Şimdi meclise sizi dinlemeye devam etmeyi arzu edip etmediğini soracağım. (Sağdan ve ortadan kulak sağır edici alkış. Sosyal Demokratlar’dan canlı protesto. Sayın Dr. Liebknecht konuşmaya devam etmeye çalışıyor, ama çabaları sonuçsuz kalıyor. Salonu terk etmiş olan milletvekilleri geri dönüyor.)

Meclis daha sonra yaptığı oylamayla Liebknecht’in konuşma hakkını elinden alacaktır. İşte proletaryanın sesi burjuva meclisinde böyle yankılanır.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2015 tarihli 73. sayısında yayınlanmıştır.