Hrant’a suikast bir “çocuk” üzerine kalıyor!

Mahkeme çocukların özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmalarının önüne geçen Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan son değişiklik uyarınca, tetikçi zanlısı Ogün Samast'ın, olay sırasında 18 yaşından küçük olduğu için İstanbul Sultanahmet Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına karar verdi.

Ahbariğimiz Hrant'ın davasına 25 Ekim'de devam edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 15. duruşması yapılan davada, dışarıda dostları "Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz" diye haykırırken, içeride aralarında başından beri partimiz adına davayı takip eden yoldaşımız Şiar Rişvanoğlu'nun da bulunduğu avukatları bir dizi talepte bulundu. Taleplerin ilki ve en önemlisi; Trabzon'da yedi jandarma görevlisiyle ilgili süren davanın dosyasının, özellikle İstanbul'da ve Trabzon'da cinayetle ilgili sürdürülen dava ve soruşturmalar açısından önemine dikkat çekerek AİHM'in kararı ışığında,  İstanbul'daki ana davayla birleştirilmesi yönündeki talepti. Ancak mahkeme, "AİHM kararı henüz kesinleşmiş değil" diyerek bu talebi reddetti.

Hatırlamak gerekirse,  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Hrant'ın öldürülmeden önce yapmış olduğu başvuru üzerine; hakkında TCK 301. Madde'den ("Türklüğü aşağılamak" suçundan) verilmiş olan cezalandırma kararını haksız bulmuş, bundan dolayı Türkiye'yi mahkum etmişti.  İşin ilginç yanı, dava sürerken yaptığı savunmada utanç verici bir biçimde Hrant'ı bir Nazi liderine benzetmekten çekinmeyen Türk hükümeti, yükselen tepkiler üzerine aleyhlerine olan bu kararı temyiz etmeyeceğini açıklamıştı. Her iki tarafın da temyiz etmeyeceği hemen hemen kesin olan (yine de kesinleşmesi için kararın verildiği tarihten itibaren 3 ay geçmesini, yani 15 Aralık'ı beklemek gerekiyor) bu kararın böyle bir gerekçeye konu olması da tartışılan bir durum.

Hrant'ın avukatlarının işaret ettiği en önemli nokta ise: Hrant hakkında 301'den dolayı mahkumiyet kararını veren hakimin ve onaylayan Yargıtay üyelerinin bu cinayetin fikri suç ortakları, hazırlayıcıları olduğu yönündeki tespitti. Avukat Fethiye Çetin bu durumu "Dink'i ölümcül bir saldırının ortasına atmışlardır. Ölüm fermanını onaylamışlardır" sözleriyle ifade etti ve sözkonusu mahkeme kararının paçavra olduğunu belirtti. Bunun üzerine sanıkların avukatları geleneksel milliyetçi, ırkçı  yaklaşımlarını sergileyerek müdahil vekillerine sözlü saldırıda bulunmaya çalıştı, ancak gerek müdahil vekillerinden, gerekse Rakel Dink ve Hrant'ın kardeşi Hosrof Dink'ten gelen tepkilerin de etkisiyle kısa sürede susmak zorunda kaldılar.

Müdahil avukatlarının ikinci önemli talebi ise cinayetin gerçekleştiği olay yerinde keşif yapılması yönündeki talepti. Bu talebin önemi, gerek Ogün Samast'ın, gerekse tanıkların ifadelerindeki bir dizi çelişkinin bu keşifle ortaya çıkma olasılığının çok yüksek oluşu idi. Zira olayın gerçekleşmesi anındaki ayrıntılar cinayetin son derece örgütlü biçimde yapıldığını, en küçük detayın örgütçe daha önceden planlandığını gösterir cinsten.  Tabii ki bu talep de reddedildi.

Mahkeme çocukların özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmalarının önüne geçen Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan son değişiklik uyarınca, tetikçi zanlısı Ogün Samast'ın, olay sırasında 18 yaşından küçük olduğu için İstanbul Sultanahmet Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına karar verdi.

Görünen o ki, dava bir süre daha devam edecek ve çok büyük olasılıkla sadece tetikçilerin cezalandırılması ile sonuçlanacak. Dolayısıyla, Hrant'a 301'den ceza veren ve değişmesi mümkün olmayan zihniyet başka bir biçimde  başka bir kararda kendini gösterecek.

Bize düşen ise bu dava vesilesiyle, başından beri söylediğimiz gibi, "adalet" için değil, egemenlerin adaletinin  ve devletin derinliğini teşhir için çabalamak.

Türkiye emekçilerine, işçi sınıfına, yoksullara Hrant'ı öldüren el ile, Tekel direnişini boğan, grevleri, direnişleri kıran, işçileri coplayan, biber gazı yediren elin, Kürt halkını asit kuyularına atan, Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta Alevileri ateşe atan elin, Ermenisi ile Rumu ile, Süryanisi ile bu toprakların zenginliklerini yok eden, etmeye devam eden elin aynı el olduğunu anlatmak.

Gerçek adalet, yani işçi sınıfının adaleti için, halkların kardeşliği için!