Erdoğan ne oldu, hani yaptırım doğru değildi?

ABD ve Avrupa emperyalizmleri, Tunus ve Mısır diktatörlerini kurtarmak için ellerinden gelen kurnazlığı yapmaya çalıştıktan ve devrimlerin gücü karşısında çuvalladıktan sonra, şimdi Libya’da ahlâk ve insanilik bekçisi kesilip tehditler savurmaya başladılar. ABD başta olmak üzere, birçok emperyalist ülke Libya’ya tek taraflı kısmi bir ambargo uygulamaya başladı bile. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 27 Şubat Pazar günü kabul ettiği 1970 sayılı kararla, Kaddafi ailesine yasaklar getirdi, mal varlıklarını dondurdu. Libya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin soruşturmasına tâbi tutulacak. En önemlisi, Libya’ya silah ambargosu uygulanması kararı çıktı. Bundan öte öneriler de var. Tam ambargo, Libya semalarında uçuşun yasaklanması, NATO’nun işin içine sokulması vb. vb.

Kaddafi’nin gülünç ve korkunç bir diktatör olduğu açık. Ortada kesin bir kanıt olmasa da, isyan eden halkı çok sert bir şekilde bastırmaya çalıştığına dair göstergeler de mevcut. Ama bütün bunlar emperyalizmin ve onun yardakçılarının Libya’da yaşanan iç savaşa askeri müdahalesini hiçbir biçimde gerekçelendirmez. Bu tür bir müdahaleye kesinlikle karşı çıkılmalıdır.

Bunun bir nedeni, doğrudan doğruya Libya ile ilgilidir. Libya’da, eldeki verilerle doğası kolay kolay anlaşılamayan iç savaşın nedenleri ve tarafları ne olursa olsun, NATO’nun, yani emperyalizmin askeri müdahalesi olsa olsa gerici sonuçlar doğurur. Emperyalistlerin insan hayatı için müdahale edeceğine inanacak kadar saf olanlara da henüz Libya iç savaşının ilk günlerinde bu kadar insani duygularla telaş içinde hareket eden emperyalistlerin, ABD’nin Irak savaşında 1 milyondan fazla insan öldüğünde bu telaşın neden gösterilmediğini sormak gerekir.

Ama emperyalistlerin Libya’ya askeri müdahalesine karşı çıkmak için çok daha önemli, Arap devriminin genel çıkarlarıyla ilgili bir neden daha vardır. Libya’nın coğrafi konumu Tunus ile Mısır’ın tam ortasında bulunuyor. ABD veya NATO’nun bu coğrafi konumda tam da bu dönemde bir köprü başı elde etmesi, Arap devriminin bağrına sokulmuş bir hançer olacaktır. Tunus’ta devrimin sürmekte olduğu, kitle eylemlerinin yeniden alevlenmesiyle açığa çıkmıştır: on binlerin, belki de yüz binlerin bir hafta-on gün süren eylemleri, Bin Ali’nin yadigârı başbakan Muhammed Gannuşi’yi de çekip gitmeye zorlamıştır. Mısır’da ise grevler ve Tahrir Meydanı’ndaki dev Cuma eylemleri, ordunun, devrimin soluğunu ensesinde hissetmesine neden oluyor. Obama ve Erdoğan’ın ortak “düzenli geçiş” stratejisinin Mısır devriminin basıncı altında çökmesi zaman işidir.

İşte bu bağlamda Libya’ya askeri müdahaleye ikirciksiz karşı çıkmak gerekir. Birleşmiş Milletler’in başka türden önlemleri de bunun hazırlığı olduğu için reddedilmelidir. Siz gülünçlüğe bakın: kendileri Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisini tanımamış olan ABD, Rusya ve Çin, Libya’yı bu mahkemeye sevk ediyor! İkiyüzlülüğün ve çifte standardın da bir haddi vardır!

Başbakan Tayyip Erdoğan daha iki-üç gün önce Libya rejimine yaptırımlara karşı çıkmıştı. Şimdi Libya’ya çeşitli yaptırımlar getiren 1970 sayılı karar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden oybirliğiyle geçmiş bulunuyor. Türkiye’nin bu dönem Güvenlik Konseyi üyesi olduğunu hatırlayan var mı? Ne oldu Erdoğan, hani yaptırım yanlıştı? Neden Türkiye’de başka, New York’ta başka davranıyorsun?