Bremen mızıkacıları meclise girer mi?

Erbakan’ın ölümünden önceki son projesi, başta kendi partisi Saadet olmak üzere, kendi başına barajı aşamayacak olan sağ partileri bir seçim ittifakı temelinde meclise taşımaktı. Bu proje için adaylar temelde dört partiden oluşuyordu: Saadet Partisi’nin yanı sıra Türkiye Partisi, Büyük Birlik Partisi ve Demokrat Parti, Ama yarın bunlar anlaşabildiği takdirde başka partiler de sıraya girebilir.

Bilindiği gibi Türkiye Partisi (TP), AKP’nin ilk hükümetinde başbakan yardımcısı olan Abdüllatif Şener’in kurduğu parti. Önderi Muhsin Yazıcıoğlu’nu 2009’da ne idüğü belirsiz bir helikopter kazasında yitirmiş olan Büyük Birlik Partisi (BBP), İslamcı bir faşizmin temsilcisi. Demokrat Parti, Demirel ve Çiller’in eski partisi Doğru Yol ile Özal ve Mesut Yılmaz’ın eski partisi ANAP’ın birleşmesinden doğan parti. Başına son dönemde faşist kökenli bir politikacı olan Namık Kemal Zeybek geldi.

Bu partileri esas birbirine yaklaştıran, tek başlarına barajı aşmalarının olanaksız oluşunun yanı sıra, her birinin farklı nedenlerle AKP ile ciddi çelişkilerinin bulunması. Başına Erbakan’ın (askerliğini yapmamış olduğu için milletvekili seçilemeyecek olan) oğlu Fatih Erbakan’ın geçmesi beklenen Saadet’in AKP ile alıp veremediği belli. Abdüllatif Şener zaten AKP’den kopmuş, ona karşı konumlanmış bir politikacı. BBP, AKP’nin kendi saflarına el atmasından çok rahatsız. Örneğin Yazıcıoğlu’nun eşine AKP’den aday olması için teklif yapıldığı biliniyor. Demokrat Parti ise eski başkanı Hüsamettin Cindoruk’tan beri, bütün varlığını Saadet’in tam karşıtı nedenlerle AKP düşmanlığı üzerine kurmuş durumda.

Geçmiş zaman olur ki...

İttifakı çekici kılan bir geçmiş deneyim var. Erbakan ve Türkeş, 12 Eylül’ün sillesini yediği için zayıflayan partilerini baraja rağmen meclise sokmak amacıyla 1991’de, Aykut Edibali’nin Islahatçi Demokrat Partisi’ni de yanlarına alarak ittifak yapmış ve % 16,9 gibi yüksek bir oy alarak meclise girmişlerdi.Yollarını hemen ayırdılar, ama mecliste temsil edilme sayesinde yine eski güçlerine kavuştular. Aykut Edibali yok oldu gitti, ama Erbakan sadece dört yıl sonra, 1995’te seçimden birinci parti olarak çıktı, ertesi yıl da başbakan oldu. Türkeş büyük bir başarı göremeden öldü, ama halefi Bahçeli ikinci parti olarak çıktığı 1999 seçimleri sayesinde başbakan yardımcısı oldu.

Demek ki, geçmiş deneyim bu tür bir ittifakı çekici kılıyor. Eğer bu dört parti bir araya gelebilirse, ardından Haydar Baş’ın Bağımsız Türkiye Partisi, Saadettin Tantan ve Yaşar Okuyan gibi şahsiyetler de kervana katılabilir. Tabii, Erbakan’ın ölümü Numan Kurtulmuş’un Halkın Sesi Partisi’nin bile bu ittifaka büyük bir sürtüşme yaşanmadan katılmasını mümkün kılabilir.

Böyle bir gelişme, AKP için bugün “çantada keklik” gibi görünen seçimleri, sonuçları kolay kolay hesaplanamayacak biçimde karmaşıklaştıracaktır. Kurulabildiği takdirde bu ittifak ilave oylarının çok büyük bölümünü AKP’den çalacaktır. İlave oylar olsa da olmasa da, ittifak % 10 barajını geçtiği takdirde, meclisteki sandalyelerinin çoğunu AKP’den kapmış olacaktır. Bu, Erbakan’ın Erdoğan’dan acı bir intikam alması demektir.

Ama madalyonun bir de ters yüzü var. 2007 seçimlerinde, başında Mehmet Ağar olan Demokrat Parti ile Erkan Mumcu olan ANAP birleşmeye çalışmışlardı da işin sonu rezalet olmuştu! Bakalım, 2011, 1991’e mi benzeyecek, 2007’ye mi?

Oy potansiyeli nedir?

İttifak gerçekleşirse % 10’u geçmesi neredeyse kesin. 2007 seçimlerinde yalnızca SP, DP ve BTP’nin (Haydar Baş) oylarının toplamı % 8’i buluyor. O seçime BBP bağımsız giriyor ve Yazıcıoğlu’nu Sivas’tan seçtiriyor. 2009’da ise SP, DP, BBP ve BTP’nin toplam oylarının oranı % 11,5! Buna ittifakın % 10’u geçmesi ihtimali dolayısıyla gelecek ilave oyları ve ittifaka katılacak öteki partilerin oylarını da eklemek gerekir.

Ulusalcılar da sırada

Aydınlık 1 Mart’ta günlük gazete haline geldiğinde, Erbakan yeni ölmüştü. Ültra ulusalcı Aydınlık, tarihin cilvesi bu ya, ilk gün manşetinde, yıllarca düşmanı olduğu Erbakan için “Son sözü vatan oldu” diye övgüler düzmüştü! Burada sadece Erbakan’ın anısının AKP’ye oy kaybettirmesi olasılığını kışkırtma saiki rol oynamıyordu. Doğu Perinçek’in en ufak bir ilke tanımayan oportünist politik aklı, Erbakan’ın ölmeden önce gündeme getirdiği seçim ittifakını “Milli Güçler”in birliği olarak lanse etmeyi uygun buluyordu. Demek ki, ittifakın başka adayları da var. Kendilerine “sol” süsü veren Perinçek’in İşçi Partisi , bir. Masum Türker’in DSP’si Mümtaz Soysal’ın Bağımsız Cumhuriyetçi Parti’si ile ittifak kurarak bu yönde bir çağrı yaptı, iki ve üç. Bunlara, Yaşar Nuri Öztürk’ün Halkın Yükselişi Partisi’nin de katılacağına dair haberler var. Eder dört. Hepsi bu ittifaka yakışır! Tabii bu iş biraz daha zor. Zaten Perinçek’in bağımsız adaylığından da söz ediliyor.