Yurttan kriz manzaraları: "İşçi emekçi kan ağlıyor, patronların yüzü gülüyor"

Ekonomik kriz her geçen gün kendini daha görünür hale getiriyor. En son açıklanan işsizlik rakamları ile resmi olarak geniş tanımlı yani gerçek işsiz sayısının 6 milyonu geçtiğini gösterdi. Tüm istihdam seferberliği çağrılarına rağmen işten çıkartmalar hız kesmeden devam ediyor. İşsizlik sigortası ise derde deva olmaktan uzak. Son 3 yılda 600 gün son 4 ayda ise kesintisiz 120 gün prim ödenmemiş olanlar sigortadan faydalanamıyor. 

Vatandaş borç batağında

İşsizlik, işçi ve emekçiler açısından sadece gelirden mahrum kalmak anlamına gelmiyor.  Aynı zamanda tüketici kredileriyle yani kredi kartları, konut, ihtiyaç vb. kredilerle modern tefecilerin eline düşürülmüş vatandaşı çok daha büyük sorunlar bekliyor. 2016 yılında takipteki yani ödenemeyen tüketici kredileri 1,5 milyar lira artarak 18 milyar 855 milyona dayanmış durumda.

Mutfaktaki yangın büyüyor

Hayat pahalılığı ise gün geçtikçe artıyor. Geçtiğimiz yıl Merkez Bankası'nın yıl içinde revizyonlarla en son yüzde 7,5 olarak beklediği enflasyon 2016 Aralık'ında yüzde 8,5 olarak gerçekleşti. Merkez Bankası 2017 için enflasyon beklentilerini yüze 8,2 oranında 2018 için ise yüzde 7,6 oranında belirledi. Geçtiğimiz dönemde yaşananlara bakılırsa Türkiye yeniden çift hanelere doğru hızla yol alıyor. Bu da halkın mutfağındaki yangının sönmek bir yana alevleneceğinin göstergesi.

Sermaye cephesinde yüzler gülüyor

İşçi emekçi kan ağlarken, her fırsatta zorluklardan yakınan, krizden dem vuran sermaye cephesinde ise yüzler gülüyor. 2016 yılı bilançolarının açıklanmasıyla her fırsatta işçilerin ve sendikaların karşısında mızıldayan patronların ne kirli çıkı oldukları meydana çıktı. Özellik modern tefeci bankaların hali vakti yerinde. Garanti Bankası, 5,1 milyar, Akbank 4 milyar 854 milyon, İş Bankası 4 milyar 700 milyon, Yapı Kredi 3 milyar, Finansbank 1 milyar 203 milyon lira net kâr açıkladılar. Türkcell 1 milyar 300 milyon kâr açıklarken Vodafone tüm verilerini ikiye katladığını duyurdu. Koç Holding 2016'da da kâra doymadı. İşçisine saatlik 1 liralık zammı çok gören buna itiraz eden, anayasal sendika özgürlüğünü kullanan işçileri işten atan Koç, traktörde üretim rekoru, otomotivde ise ihracat birincisi oldu. Gazetelerin ekonomi sayfaları benzer haberlerle dolu.

Devlet işçiye kemer sık diyor

Tüm bunların yanında en önemlisi ise ortada olan manzara karşısında iktidarın tutumu. Kan ağlayan işçi ve emekçinin hakkını arayabilmesinin ve koşullarını biraz olsun düzeltebilmesinin yegane yolu sendikalarda örgütlenip mücadele etmek. Toplu sözleşmelerde koşullarını iyileştirmek ya da taleplerini daha görünür kılarak asgari ücret zammını yükseltmek. Asgari ücret zammının ne olduğu herkesin malumu. Asgari ücret AGİ (Asgari geçim indirimi) dahil ancak 1400 lirayı buldu. Zaten bu zam da zorunlu Bireysel Emeklilik Soygunu ile anında geri alınıyor. Enflasyonun da artışıyla asgari ücretli seneyi yine zararla kapatacak. Sendikalı işyerlerinde ise hakkını arayanların karşısına grevleri yasaklayarak çıkan bir iktidar var. Aynı iktidar sendikalaşmak istediği için işten atılan işçilere karşı da patronları kolluyor.

Devlet muslukları sermaye için açıyor

İşçiye tüm bunlar reva görülürken, patronlar için devletin muslukları sonuna kadar açılmış vaziyette. Türkiye Varlık Fonu ile sermaye dara düşerse onu kurtaracak bir havuz oluşturuluyor. Havuzun içi de başta işsizin yararlanamadığı İşsizlik Sigortası Fonu'nda biriken 100 milyar lirayla doldurulacak. Her geçen gün sermaye için yeni bir vergi indirimi yeni bir teşvik paketi yayınlanıyor.

Aynı gemide değiliz

Tüm bu manzara işçi ve emekçiyi kandırmak için her daim söylenen "hepimiz aynı gemideyiz" sözünün ne kadar büyük bir yalan olduğunun kanıtı. Sermaye ve AKP iktidarı el ele vermiş kapıya dayanan ekonomik krizin patronları teğet geçip işçinin ve emekçinin kalbine saplanması için var gücüyle çalışıyor. Patronlar kârdan zarar etmeyi bile kabullenmiyorken, işçi ve emekçi açlığa ve sefalete mahkum ediliyor.