Yiğit ve yavru

Hrant Dink ile Aylan Kurdi arasında ne ilişki olabilir? Biri, 100 yıllık bir acının toplumsal tedavisine girişmiş cesur bir Ermeni idi, bütün Türkiye’nin Ahparig'i. Büyük katkıda bulunduğu Türkiye toplumundan ve henüz 60’ına bile gelmeden hayattan alçak bir suikast ile kopartıldı. Öteki, birkaç gün önce, zenginlik ve sefahat timsali Bodrum’un kıyılarında, sahile vurmuş bir ölü balık gibi yatan üç yaşında bir çocuk. Suriyeli deniyor, adının da gösterdiği gibi Kürt.

İlkini bir elin tetiği çekmesi öldürdü görünürde. Ama cinayetin arkasında 2005 Ermeni Konferansı’nı hazırlayanları, tabii Hrant Dink’i de “bizi arkamızdan hançerleyenler” olarak anan AKP politikası vardı. HDP’nin öncülü parti, Iğdır’da milletvekilliği kazanınca “Ermenistan sınırına dayandılar” diyen AKP politikası vardı. AKP’nin valileri ve emniyet müdürleridir ki, Hrant’a yapılacak suikast, Trabzon’da sağır sultanın duyacağı kadar aleni biçimde konuşulurken tedbir almamışlardır. Ve onun döneminin mahkemeleridir ki, aradan sekiz buçuk yıl geçmişken, hâlâ katili saptayamamıştır. Şimdi katilinin Yasin Hayal olup olmadığını araştırmak için TÜBİTAK’ta bilirkişi bulunamıyor, onun yerine mahkeme zabit kâtibi bilirkişi olarak atanıyor! O da ilk “bilirkişi tetkiki”nde yanlış şahsı teşhis etmeye çalışıyor!

İkincisini öldüren bir “kaza” idi. O, bu yaz Akdeniz’de hayatta kalmak için sığınılacak ülke arayan 300 bini aşkın insanın arasında bir insancıktı. O, bu arayış içinde insan tüccarlarının kendilerine kişi başına binlerce dolar ya da avro ile sayılan ücretler karşılığında sunduğu sefil ve zalim yolculuk koşullarında, lastik botlarda hayatını yitiren, yaşlı genç, kadın erkek 20 bini aşkın insan denizinde bir istatistikti. Ama bütün bu dalganın ardında Tayyip Erdoğan ve AKP’nin Suriye’de 2011 sonbaharından itibaren uyguladığı politika yatıyor: Ermeni düşmanlığından Alevi ve Kürt düşmanlığına uzanan politikası. Ortadoğu’yu farklı dinler üzerinden ve İslam’ın farklı mezhepleri üzerinden bölerek, Sünni ile Şii ve Alevi’yi karşı karşıya getirerek Ortadoğu’nun yeni “Reis”i olması hayal edilen Tayyip Erdoğan’ın önünü açma politikası.

Minik Aylan ve onun ağabeyi küçük Galip, aynen anneleri gibi, aynen binlerce, on binlerce, yüz binlerce Suriyeli mülteci gibi, bu politikanın kurbanıdır. Emperyalist devletlerin ve Körfez kralları, şeyhleri, emirlerinin de bu suçta payı vardır elbette. Ama suç ortak olunca herkes, Lenin ve Liebknecht gibi, önce kendi burjuvazisinin suçlarıyla uğraşmalıdır.

Hrant ve Aylan, AKP iktidarının gözü dönmüş hırsının kurbanıdır. Halklar arasında kin tohumları eken politikaların kurbanıdır. Ortak yanları budur.

Bir de yüz üstü, boylu boyunca uzanmış yatan görüntüleridir. Yüreği olan bu görüntüleri yaşadıkça unutmaz!