Yalancı valiyi görevden alın!

Devletin Diyarbakır ilindeki baş temsilcisi, polisin yöneticisi, vali denen şahıs, böyle “desteksiz yalan” denen türden uydurma bir açıklamayı yapıyorsa bunun anlamı her şeyden önce şudur: “Bu yalan ortaya çıksa da ben zarar görmem, beni nasıl olsa kayırırlar” diye düşünmüştür. Bu kadar çabuk ortaya çıkacağı belli olan bu yalanı söyleme cüretini bu adama veren düzen kokuşmuş bir düzendir.

İçişleri Bakanı Muammer Güler, erken konuşup polisin suçlarını saklayan yardımcılarla çalışmayı anlaşılan seviyor. 2007’de Hrant Dink suikasta uğradığında Güler İsanbul valisi idi. Yanında da emniyet müdürü olarak yıllardır Celalettin Cerrah ile çalışıyordu. İstanbul’un başına bin bela açmakla meşhur Cerrah, daha Hrant’ın cesedi soğumadan “Bu iş örgüt işi değil, münferit” türü bir şeyler söylemişti. Kendisinin o örgütün en azından hamisi olduğunu o kadar güzel belli etmişti ki bu sözüyle! Muammer Güler bile “damdaki saksağan” hesabı söylenmiş bu lafı hazmedememiş, kendisini Cerrah’ın sözünden ayırarak “daha soruşturulacak” falan demişti.

Suçluları savunan yardımcıdan kendini ayırmakla olmuyor, Muammer Güler. Ciddi idareci, gereğini yapar, “sen ne biliyorsun ki böyle diyorsun, suçluları mı savunuyorsun?” der, adamı o dakika görevden alır! Hele şimdiki gibi siyasi sorumluluk taşıyorsa, yani artık bir bakana karşı sorumlu olan bir vali değil, doğrudan doğruya halka karşı sorumlu olan bir bakan ise, gereğini yapar, suçluyu, yani polisi savunan valiyi anında görevden alır.

Üç gün önce Diyarbakır’da Şahin Öner adında 19 yaşında bir genç bir eylem sırasında hayatını yitirdi. Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak hemen açıklama yaptı: Öner tam bomba atacakken bomba elinde patlamıştı. Ölüm bundandı. Bütün görgü tanıkları bu açıklamaya derhal itiraz ettiler. Öner’in cesedini morgda görenler ellerinde en ufak bir hasar olmadığını açıkladı. Vali ısrar etti. Sonunda otopsi raporu çıktı. Açıkça Öner’in iç kanamadan öldüğünü, herhangi bir patlamaya maruz kalmadığını ortaya koyuyor otopsi raporu. Kaldı ki, bir polisin savcıya verdiği ifade de öteki görgü tanıklarının anlatımını doğruluyor.

Devletin Diyarbakır ilindeki baş temsilcisi, polisin yöneticisi, vali denen şahıs, böyle “desteksiz yalan” denen türden uydurma bir açıklamayı yapıyorsa bunun anlamı her şeyden önce şudur: “Bu yalan ortaya çıksa da ben zarar görmem, beni nasıl olsa kayırırlar” diye düşünmüştür. Bu kadar çabuk ortaya çıkacağı belli olan bu yalanı söyleme cüretini bu adama veren düzen kokuşmuş bir düzendir.

Vali Mustafa Toprak derhal görevden alınmalıdır. İdris Naim gitti, klonlarını ardında bırakamamalıdır.

Bu arada kaçınılmaz olarak iki söz geliyor insanın aklına. Birincisi, yeni İçişleri Bakanı’nın ayağının tozuyla “Diyarbakır’da güvercinler uçuracağız” demesi. Polisin gencecik çocukları gösteri yapıyor diye öldürüyor, sen buna güvercin uçurmak mı diyorsun?

İkincisi, o polisin şefi Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in geçtiğimiz sonbaharda Diyarbakır'a Emniyet Müdürü olarak atandığında söylediği bir söz: “Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz.” Recep Güven dağda ölen teröristi şimdilik bıraksın da şehirde kendi polislerince öldürülen gösterici için ağlıyor mu, hakikatleri ortaya çıkarmak için didiniyor mu ondan haber versin.

Biz de Diyarbakır halkına bir kez daha başsağlığı dileyelim.