Washington üzerinde çapraz rüzgârlar

Donald Trump kapitalizmin krizinin ürünü, ama aynı zamanda o krizi görülmemiş boyutlarda derinleştirecek bir faktör. Bunun bir yanı Trump’ın “her şeyden önce Amerika” politikasının ekonomiye yansımasının ticaret savaşlarını kışkırtarak dünya ekonomisine yeni bir darbe vurma olasılığı. Bir yanı yine ABD milliyetçiliğinin akıl almaz boyutlara ulaşmasından dolayı Trump yönetiminde ABD’nin bir dünya savaşı çıkartması olasılığının ciddi şekilde artmış olması. Kuzey Kore, Suriye ya da İran politikalarında bu değişimin ilk izlerini görmek mümkün.

Bir de üçüncü boyut var: Kapitalistlerin dilinde “hür dünyanın lideri”, işçi sınıfının gözünden bakıldığında emperyalizmin elebaşı ABD’nin kendisi derin bir siyasi krize doğru sürükleniyor. Son dönemde ortaya çıkan gelişmeler bunu açıkça gösteriyor. Bir kere, Trump başa gelir gelmez başlayan Rusya ile gayri meşru işbirliği kuşkusu, son bir ay içinde dramatik gelişmelere yol açtı. Trump iç istihbarat ve güvenlikten sorumlu FBI’ın başkanı James Comey’i, Rusya meselesini deştiği için kaba bir şekilde görevden aldı. Bu “adaletin engellenmesi” olarak nitelendi ve Adalet Bakanlığı on yıllardır ilk kez bir başkanın icraatını sorgulamak üzere bir özel soruşturmacı (eski FBI başkanı Robert Mueller) atadı. Trump belki de uzun ve karmaşık bir azil sürecinin başında buldu kendisini. Daha başa geleli altı ay olmuş bir başkanın meşruiyeti tartışma konusu!
 
İşin bir başka boyutu Trump yönetiminin her organının ayrı telden çalması. Bunun en çarpıcı örneği Katar krizinde görüldü. Trump derhal Suudilerin yanında yer aldı. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile Savunma Bakanı James Mattis ise bütünüyle ve ısrarla arabulucu ve yumuşatıcı bir role büründü. Bu tesadüf mü? Hayır. Bunun temelinde Trump’ın aslında Gerçek gazetesinin başından beri söylediği gibi bir “serseri mayın faşizmi” olması yatıyor. Faşizm parti demektir, örgüt demektir, doktrin demektir. Trump’ta bunların hiçbiri yok, paraşütle indi Cumhuriyetçi Parti’nin başına! O yüzden de kendi tayin ettiği sorumlularla devamlı çatışma halinde. Onlar da kendi aralarında çatışma halinde. Damat bey Jared Kushner, “alternatif sağ” kisvesi altında faşist Steve Bannon ve diğerleri.
 
Ama her şey Trump’ın aleyhine işliyor değil. Bunu en son, Trump’ın bazı Müslüman ülkelerin yurttaşlarına koymuş olduğu, ama alt derece mahkemelerin bozduğu ABD’ye giriş kısıtlamasını Anayasa Mahkemesi’nin geçici ve kısmi olarak da olsa desteklemesinde gördük. Birçok liberal Amerikalı dehşet içinde: Nasıl olur da Trump’ın Müslüman düşmanlığını yüksek mahkeme destekler? Bunun çok basit bir açıklaması var: Trump ABD kapitalizminin derin krizinin ürünü dedik. Bundan hiçbir kurum muaf değil ki! Zaten tarihi ırkçılıkla yoğrulmuş bir ülkenin kurumları, krize çözüm vaadiyle gelmiş başkana avans tanıyor!
ABD adım adım bir siyasi krize doğru yürüyor. Bu güç çekişmesinin sonunu önceden görmek mümkün değil. Ama balık baştan kokmuş durumda!
 
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2017 tarihli 94. sayısında yayınlanmıştır.