Venezüella’da hayat boyu devrim!

Venezüella’da Hugo Chávez dördüncü kez başkan seçildi. Sağ muhalefeti uzun yıllardır ilk kez birleştirmiş olan rakibi Henrique Capriles yüzde 44’te kalırken, Chávez yüzde 54 oy aldı. Bu, Türkiye solunda Venezüella’da yaşanmakta olan “devrim” ve “21. yüzyıl sosyalizmi” konusundaki sonu gelmez efsanelerin yeniden canlanmasına yol açtı.

Solun haberi veriş tarzı bile karikatür düzeyini aşmıyor. Kimi Venezüella seçimi konusunda derin analizlere giriyor, ama daha sayı bile saymamış, bu seçimin Chávez’in kazandığı üçüncü başkanlık seçimi olduğunu yazıyor. Kimi Capriles’in ekonomiyi bütünüyle piyasaya terk edecek bir liberalizmi temsil ettiğini, yoksulların son yıllarda elde ettiği kazanımları ortadan kaldırmayı vaat ettiğini yazıyor. Oysa bu, muhalefetin izlediği taktiğin taban tabana karşıtı. Muhalefet, yoksul milyonların son 14 yılda elde etmiş oldukları ekonomik olanakları yitirme riskine karşı Chávez’e destek vermeye devam edeceklerini bildiği için, tam tersine kurnaz biçimde kazanımların muhafaza edileceğini ilan etti seçim boyunca. Üstelik bizimkilerin sandığı gibi, liberal bir aday değil, ortanın solu sayılabilecek bir aday seçti kendine. Bizim sol, ABD’nin muhalefeti açıkça desteklediğini yazdı. Oysa seçim öncesinde ABD hiçbir şekilde ses çıkartmadı. Seçim sonrasında bile yüksek katılım dolayısıyla Venezüella halkını kutladı. Her şey bizim solun bellediği gibi, tarafların açık seçik biçimde karşı karşıya geldiği yalınlıkta olsaydı, politikanın şifrelerini çözmek ne kolay olurdu!

Solun Venezüella seçimlerini kavrayışı karikatür düzeyinde ise, bu ülkede devrim ve sosyalizm meselelerini kavrayışı trajedi karakteri taşıyor. Hugo Chávez dört defadır başkanlığa seçiliyor. Şimdiden iktidarda 14 yılını tamamlamış durumda. Anayasayı değiştirdi, yeni anayasa yaptı. Ama ülkenin ordusu, polisi, mahkemeleri, cezaevleri olduğu gibi yerinde duruyor. Dahası, ordu, Chávez iktidarının neredeyse baş destekçisi. Burjuva devlet aygıtına 14 yıldır dokunmayan bir liderin devrim yapmakta olduğunu ilan etmek akıllara zarar. Bu 14 yıl boyunca bazı kamulaştırmalar yapıldı. Ama Venezüella kapitalist sınıfı dimdik ayakta. Burjuvazinin sosyo-ekonomik hâkimiyetinden zerre kadar yitirmemiş olduğu bir ülkeye “21. yüzyıl sosyalizmi” demek de çok akıllı bir tavır olmasa gerek.

Peki nereden çıkıyor, Venezüella’da bir devrim yaşandığı, ülkenin “21.yüzyıl sosyalizmi” doğrultusunda yürüdüğü türünden parlak fikirler? Bir yandan, Chávez’in kendi söyleminden. “21. Yüzyıl demokratik sosyalizmi” Chávez’in kendi propagandası. Marx insanları kendileri hakkındaki bilinçleri temelinde değil gerçekte pratik içinde nasıllarsa öyle tanımlamamız gerektiğini söyleyeli bir buçuk yüzyıl geçti! Bir yandan da, Chávez’in Küba ile ve Castro kardeşlerle dostluğu kanıt. Küba ile dostluk hiçbir zaman bir ülkenin sosyalist olduğuna işaret etmemişti. Ama tam da şimdi bu ülkede kapitalizmin restorasyonu başlamışken Venezüella’nın sosyalist olduğuna Küba’yı kanıt göstermek de ne oluyor?

Chávez, milliyetçi bir burjuva politikacısıdır. ABD’ye karşı Venezüella ve Latin Amerika burjuvazisinin çıkarlarını küçük burjuva karakter taşıyan bir siyasi akım temelinde savunur. Bunu yaparken, halk kitlelerine yaslanmak amacıyla yoksul kitleler için birçok olanak yaratmıştır. Bu politikayı mümkün kılan ise, uzun süredir çok yüksek seyreden petrol gelirleridir. Rusya’da Putin sisteminin ayakta kalmasını kolaylaştıran bu faktör, Venezüella’da da Chávez’i bu yıllar boyunca yenilmez kılmıştır.

Chávez işçi sınıfının kendi bağımsız siyasi hattını oluşturmasının önüne geçen bir burjuva politikacısıdır. Kendisi yoksullara bir dizi olanak yaratmış olabilir. Ama işçi sınıfının bağımsız örgütlenmesini chavismo’nun boyunduruğu altına almıştır. Arjantin’de işçi hareketi üzerinde Peronizm adıyla kurulmuş olan burjuva hâkimiyeti çoktan yarım yüzyılı aştı. Venezüella’yı da aynı tehlike bekliyor. Chávez’in devrim ve sosyalizm propagandasına su taşıyanlar bu kötü gidişata destek oluyorlar!