Türkiye Müteahhitler Birliği oyunu erken kullandı

Murat Belge burjuva demokrasisinin işleyişi konusunda burjuvazinin düşünürlerinin görüşünü özetlemiş: “Nihai hakem: seçmen” diyor Taraf gazetesindeki yazısının başlığı (11 Şubat 2014). Burjuvazinin bakış açısını benimseyen liberaller için, ister sağ liberal, ister “sol”, burjuva demokrasisini ciddiye almak, bu rejimde kararları gerçekten de halkın çoğunluğunun verdiğini, iktidarları gerçekten de halkın çoğunluğunun oluşturduğunu varsaymak çok olağan bir iş. Şayet burjuvazi, onun ideologları ve “sol”da o ideolojinin gönüllü savunucuları bu meseleleri böyle görmese ve sunmasa, o zaman halkı nasıl inandıracaksınız? Burjuva demokrasisinin burjuvazi için en güzel yanı bu değil mi? Halkı gerçekten “egemen” olduğuna inandıracaksınız ki çark iyi işlesin!

Tamam da insanın halkı kandırıyorum derken kendini de buna inandırması, toplumun dinamiklerini anlayamamasına yol açmaz mı? Şayet bir ülkede iktidarı emperyalizm ve yerli burjuvazi belirliyor, sonra (istisnai bazı durumlar dışında) halka da bunu onaylamak kalıyorsa o zaman süreçler yanlış anlaşılıyor demektir nihayetinde. Aslında yaşanan süreç şöyle işler: emperyalizm ile yerli burjuvazi uzun mücadele ve müzakerelerle bir iktidar blokunu hazırlar. Sonra para, medya, istihbarat örgütleri (kasetler, ses kayıtları vb.), uluslararası basınç, toplumsal örgütlerin (işveren örgütlerinden sendikalara, oradan “sivil toplum örgütleri”ne) sağladığı topluma uzanan kanallar, hep birlikte bu iktidar blokuna halk içinde destek yaratır.

Peki, burjuvazi bir iktidar blokundan ötekine, bir partiden diğerine nasıl, neden, niçin geçer? Var olan iktidarın artık çıkarlarına zarar verdiğine inandığı durumlar bu durumun en açık seçik örneklerinden biridir. Şayet hükümet sermaye birikiminin kısa ve/veya uzun vadeli ihtiyaçları bakımından bir engel haline geldiyse, bilin ki o iktidar burjuvazi içindeki desteğini yavaş yavaş da olsa kaybedecektir.

Türkiye Müteahhitler Birliği, AKP iktidarından en kârlı çıkan sektörlerden birinde kapitalistleri temsil eden bir “işveren kuruluşu”. Yayınladığı “İnşaat Sektörü Analizi” raporunda söylenenleri, yine “iş dünyası”na hizmet eden Dünya gazetesi (11 Şubat 2014) şöyle özetliyor:

“Türkiye’deki siyasi ve sosyal gelişmelerin, uluslararası kamuoyuna yansıması yanı sıra yatırım ortamına ilişkin olumsuz değerlendirmelere atıfta bulunulan analizde, yap-işlet-devret ve kamu-özel ortaklığı modeliyle gerçekleştirilen büyük projelerin bu gelişmelerden negatif etkileneceği yorumu yapıldı.

Analizde, büyümeye katkıda bulunan projelerin beklenmeyen kur artışından da olumsuz etkileneceği, kurun gerilememesi halinde sektörün karşısına ek maliyetler çıkabileceği bildirildi.”

Bütün bunların anlamını kavramamakta ısrar edecek olanlar varsa, daha açık ifade de var: “17 Aralık 2013 sonrasındaki siyasi ve ekonomik dalgalı konjonktürde sektördeki yatırım iştahı yerine kaygılı bir bekleyişe ve temkinli duruşa bıraktığı gözleniyor.”

Müteahhitler Erdoğan’a “bu durumu düzelt, yoksa işimize yaramazsın” diyorlar. Erdoğan diyelim yerel seçimleri kazandı. Ama ardından başka skandaller ve tartışmalar doğdu. Ne olur dersiniz? Halk Erdoğan’a desteğini vermiş olur, ama müteahhitler yatırım yapmaz. Acaba hangisi daha etkili olur?

Müteahhitler elbette burjuvazinin tek, hatta en önemli kesimini oluşturmuyor. Zaten son yıllarda o kadar büyük kârlar ve toprak rantı yediler ki, bu onları uzunca bir süre götürür. Ayrıca onların yurtdışı diye bir alternatifi var. (Ama Erdoğan böyle giderse onlara yurtdışında da ayakbağı olacak!) Bütün bunlardan dolayı, bir süre daha sabredebilirler. Ama burjuvazinin saflarında bu homurdanmalar büyüdükçe, Erdoğan’ın da suyu kaynamaya başlayacaktır. Asıl “nihai hakem” kırmızı kartı gösterdiğinde, siyasi iktidarı esas kimin belirlediği de ortaya çıkacaktır.