Tüp gazlar bizde kalsın, sen Akkuyu’ya taşın!

Japonya’daki büyük depremin ardından nükleer santrallerden yayılan radyoaktif sızıntı Japon halkını ve çevre ülkeleri tehdit ederken Türkiye’deki nükleer santral projeleri de daha yoğun biçimde sorgulanmaya başlandı. Doğal olarak, Akkuyu’da inşası düşünülen nükleer santralin akıbetinin ne olacağı sorusu Başbakan Erdoğan’a yöneltildi. Nükleer santral projesini gerçekleştirecek olan Rusya’ya giden Erdoğan burada nükleer enerjiden vazgeçmeyeceğini duyurdu. 

Rusya’dan ek güvenlik önlemleri isteyen Erdoğan’ın nükleer enerjinin tehlikelerine ilişkin cevabı şu oldu: “Riski olmayan yatırım yoktur. O zaman evinize tüp de koymamak gerekir, doğalgaz hattı çekmemek gerekir ya da ülkenizden ham petrol hattının geçmemesi gerekir.” Risksiz yatırım olmayacağı doğrudur. Ancak nükleer santral kazalarının riskinin milyonlarca insanın ve hatta radyasyondan yıllar sonra da etkilenecek gelecek kuşakların hayatı ve çevrenin mahvolması olduğu düşünülürse bu riskin tüp gazla karşılaştırılması ancak halkla dalga geçmek olarak adlandırılabilir. Madem tüple nükleerin riski aynıdır o halde Erdoğan’ın yaz tatillerini geçirmek üzere Akkuyu’yu seçmekte sakınca görmemesi gerekir. Açıktır ki Erdoğan’ın ve bu ihaleden milyonlarca doları cebe indirecek patronların gözünü para ve kan bürümüştür.

Emekçiler bu sözleri asla unutmamalıdır. Dün depremlere kader diyen Erdoğan ve benzerleri yarın olası nükleer kazalara da Allah’ın takdiri diyeceklerdir. Oysa biz biliyoruz ki tüm bunlar paraya ve sermayeye tapanların sisteminin, yani kapitalizmin başımıza musallat ettiği belalardır.