Torpilli katiller!

 

Atatürk Havalimanı'nda bir katliam yapıldı, onlarca insanın hayatına son veren ve yüzlerce insanı yaralayan bir terör saldırısı gerçekleştirildi. Öncelikle hayatını kaybedenlerin aileleri ve yakınlarına başsağlığı diliyor, yaralıların kısa sürede sağlığına kavuşmasını ve ölü sayısının artmamasını ümit ediyoruz.

Hemen, vakit kaybetmeden, kayıplarımızı daha gömmemişken, yaralılarımız hala yoğun bakımdayken bu katliamın hesabını sormalıyız. Sorumluları biliyoruz. Türkiye'yi Suriyeleştiren politikalarıyla Erdoğan ve AKP iktidarı bu katliamın da sorumlusudur. Dökülen her gram asfalt ve beton için alkış bekleyen iktidarın bugüne kadar hayatını kaybeden yüzlerce insanımızın tek bir tanesi için bile sorumluluğu üstlenmemiş olması son derece çarpıcıdır. Bu sadece sorumluluktan kaçmak değildir. Bu sadece iktidar hırsını her şeyin önünde tutan bir ahlaksızlıktan ibaret değildir. Bu gerçek bir suçlu psikolojisinin yansımasıdır.

Atatürk Havalimanı'nda katliam yapanları tanıyoruz. Bunlar, AKP iktidarı tarafından “öfkeli gençler”olarak adlandırılan kişilerdir. Bunların sözümona Halifelik ilan ettiği Suriye topraklarına silah dolu TIR’ları gönderen, AKP iktidarının kendisidir. Bu TIR’ların iddia edildiği gibi Türkmenlere yollanmadığını "yemin billah ederek" ederek kamuoyuna duyuran Tuğrul Türkeş bugün AKP'nin Başbakan yardımcısıdır. Bunlar, ODTÜ'de “Mescid topluluğu” kisvesi altında propagandası yapılan tekfirci, mezhepçi ideolojinin vurucu gücüdür. AKP iktidarı, ODTÜ'de bunlara karşı çıkan öğrencilere polis marifetiyle saldıran iktidardır.  Bunlar 10 Ekim'de Ankara Garı'nda katliam yaptığında, AKP iktidarının polisi yaralıların üstüne biber gazı sıkarak katliama ortak olmuştur. Katliam protestolarına Türkiye'nin her yanında saldırmıştır. Hâlâ insanlar 10 Ekim katliamını protesto gösterilerine katıldıkları için yargılanmaktadırlar. Hem de son derece manidar bir suçlamayla: "Cumhurbaşkanı"na hakaret. Dünün katilleri, akademisyenlerin, gazetecilerin tutuklandığı adliyelerden tahliye kararlarıyla elini kolunu sallayarak çıkanlardır. Bunlar eylem yapmadan tutuklanamazlar. Bunlar, insanları katlettikten, kendilerini patlattıktan sonra “yargıya teslim edilenler”dir. Ve bunlar Atatürk Havalimanı'nda katliam yaptıktan hemen sonra TBMM'den, yüksek yargıyı AKP ve Erdoğan'ın kontrolüne veren yasa geçmiştir.

Bunlar Erdoğan ve AKP iktidarından torpillidir. Sadece AKP ve Erdoğan'dan mı? Bunların petrolü Koç'un Batman'daki rafinerisine gider. Yaralılarını İsrail tedavi eder. Parasını Suudi Arabistan verir. Bunlar sayesinde terk ettiği topraklara geri dönen, hiç giremediği topraklarda askeri üsler inşa etmeye başlayan ise ABD'nin kendisidir. Bunların esas torpili sermayedendir, emperyalizmdendir ve Siyonizmdendir.  Ve onlar bu katillerin saldırılarında hiç ölmezler.

Türkiye'de hep ölenler, işçidir, emekçidir, köylüdür, yoksul halktır, sıradan insandır. Koruma ordusuyla gezmeyenlerdir. Evine ekmek götürmek için otobüs durağında bekleyenler, işine gidenler, işinden gelenlerdir. Sendikasıyla mitinge gidenlerdir. Çakarlı arabalara değil, zırhlı araçlara değil, servis minibüslerine binenlerdir. Askerliğin bedelini parasıyla değil canıyla ödeyenlerdir. Atatürk Havalimanı'ndaki katliam bundan üç sene önce grev kararı alan Hava-İş üyesi işçilerden tek birini bile sokmadıkları, tazyikli suyla copla kovaladıkları, dış hatlar terminalinde gerçekleşmiştir. Türkiye'de güvenlik zaafı sadece emekçi halk hedef olacağı zaman vardır. Ve bu zaaf daimidir. Ama emekçi halk mücadele edeceği zaman güvenlik zaafı değil, güvenlik gaddarlığı vardır.

Halk haklı olarak tüm bunların ne zaman biteceğini soruyor. Gerçeği söylemek gerekirse, tüm bu katliamların hesabı Türkiye'yi Suriyeleştiren iktidardan sorulmadıkça, bunlar bitmeyecek. Ancak işçilerin iktidarında, emperyalizm kovulduğunda, Siyonizm yıkıldığında, mezhepçilik tarihe gömüldüğünde bu güzelim topraklar milyonlar için güvenli ve barış içinde bir yurt olacak.