Suudi Arabistan Şii kellesi aldı!

2016 ne güzel başladı! 1 Ocak günü Suudi Arabistan bir gün içinde 47 kişinin kellesini uçurdu! Yeni geride bıraktığımız 2015 yılında en az 157 infaz, 2014’te 70 infaz. Yaklaşık iki yıl, 274 idam infazı. 12 Eylül rejiminin gaddarlığı dillere destandır. O “olağanüstü” rejim bile üç yılda 50 kişiyi idam etmişti. Suudi Arabistan’da ise olağan rejimin sicili bu! 34 Müslüman ülkesini bir araya getirerek “Teröre Karşı İslam İttifak”ı kuran terörist devlet!

Ancak sorun burada bitmiyor. 1 Ocak’ta kellesi kesilenler arasında yer alan biri var ki, onun idamı Ortadoğu’nun temeline konulan bir saatli bomba etkisi yaratabilir. Suudi Arabistan’ın Şii azınlığının dini liderlerinden Şeyh Nimr el Nimr bu. El Nimr’in “suçu”, Arap devriminin bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı (ODKA) etkisine aldığı 2011-2013 arasındaki dönemde ülkenin doğusunda yoğunlaşan Şii azınlığın yaptığı gösterilere önderlik etmiş olmak. Şii lider ısrarla şiddete karşı tutum takınmış olmasına, daha da önemlisi sorunun mezhep mücadelesi haline getirilmesine karşı çıkmış olmasına rağmen, o olaylar sırasında birkaç kişinin hayatını yitirmiş olmasının sorumlusu olarak yargılanıp idam cezasına çarptırılmış bulunuyor. 2015 Ekim’inde temyizde idam kararına itirazı da reddedilince İran Suudi Arabistan’a tehditler yağdırmış. Ama Vahhabi krallık 2016’ya infazla başlıyor.

Neden? Bunun tek cevabı olabilir: kasıtlı provokasyon! Israrla bir mezhep savaşının temellerini hazırlamakta olan Suud ailesi, ABD ile İran’ın 2015 yılında bu ülkenin nükleer teknolojisinin üzerindeki denetim konusunda ve yaptırımların kaldırılması üzerinde anlaşmaya varmış olmasından son derecede rahatsız. Bu ve benzeri adımlarla İran’ı kışkırtmaya, aşırı tepkiler vermeye itmeye ve böylece ABD ile arasını açmaya çalışıyor. Nitekim ilk tepkiler, İran’da büyük gösteriler düzenlenmesi, Tahran’da Suudi Büyükelçilik binasının kundaklanması, benzeri bir saldırının Meşhed’deki konsolosluğa yapılması, nüfusunun büyük çoğunluğu Şii olan Bahreyn’de gösteriler sırasında Sünni kralın polisiyle çatışmalar yaşanması, Suudi Arabistan’ın Şii bölgesi Katif’te bile kitlelerin sokağa dökülmesi, mezhepler arası gerilimin derhal yükseldiğinin açık göstergeleri. Tepkiler bu kez birkaç gün içinde yatışabilir. Ama gelecekte gerilimin başka ataklarla yükseleceğini öngörmek kehanet sayılamaz.

Gerçek gazetesinde hep yazdık. Mezhepçiliğin sonu din düşmanlığına varan bir barbarlıktır. Bakın şimdi Suudi Arabistan bir Müslüman din adamının kellesini uçurdu. Yarın bunlar birbirlerinin camilerini, türbelerini, zaviyelerini yakacak yıkacaklar. Ortadoğu’yu Suriyeleştirecekler!

Ne güzel rastlantı: Tayyip Erdoğan 47 kelle uçurulmadan bir gün önce Suudi Arabistan’da idi. Kral Selman ile görüştü. Kral ona Kâbe’nin kapısını açtı. O da krala Suud icadı Sünni askeri ittifakı, bizim kullandığımız terimle METO için asker vaat etti. Şimdi bir zahmet edip açıklasın. Kral ona İran’ı kışkırtmak için Nimr el Nimr’in kellesini alacağını söylemiş miydi? Ne de olsa Erdoğan’ın ülkeden ayrılmasının hemen ertesi günü yapıldı bu idam. İdamı konuşmadılarsa bile Sünni askeri ittifakı konuştuklarına göre, mezhepçilik davasına ilişkin başka şeyler de konuşmuş olabilirler.

Tayyip Erdoğan Suudileri çok seviyor. Basın bu ziyarette iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulması kararı alındığını bildiriyor. Suudiler Türkiye’nin Katar’la kurduğu askeri ilişkileri model olarak alan daha derin bir işbirliğinin peşinde imiş. Katar’da kurulmakta olan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) üssünün benzerinin Suudi Arabistan için de söz konusu olabileceği konuşuluyor. Katar’da şimdiden TSK’nın 100 askeri eğitmeni Katar askerini eğitmeye başlamış durumda. Yakında koskoca bir tugay, yani en az 3 bin asker, hava ve deniz kuvvetleri, özel harekât timleri Katar’a yerleşecek. Suudi Krallığı’na hiç kuşkusuz daha da büyük ölçekli bir işbirliği yakışır. Gerçek geçmişte Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de “Vahhabiliğin fedaisi” rolüne soyunduğunu belirtiyordu. Yakında TSK askeri Suud kraliyet ailesinin muhafızlığına soyunacak anlaşılan!

Ortadoğu ve Kuzey Afrika çapında bir mezhep savaşı bağıra çağıra geliyor. Bunun karşısına çıkmak için bütün bölgenin işçilerini, fellahlarını (yoksul köylülerini), başta Kürt ve Filistinliler olmak üzere ezilen uluslarını ve bütün öteki ezilenlerini bir araya getirecek bir cephenin örülmesi barbarlığa karşı tek çıkar yoldur.