Suriye’ye sefer olmasın, olursa zafer olmasın!

Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunmak için en ufak bir haklı gerekçesi yoktur. Ne 25 bin, hatta 100 bin mülteci casus belli (savaş nedeni) olabilir, ne de sınırda akan kan. Suriye’de binlerin ölmesinin gerekçe gösterilmesine ise kargalar bile güler. ABD’nin öteki güney komşumuz Irak’a açtığı savaşta 2003-2009 arasında ne binleri, yüz binler öldü! O zaman da iktidardaydınız, ABD’ye neden savaş açmadınız? Bunun içindir ki, 2003 savaşı öncesinde Irak için söylediğimizi şimdi Suriye için söylüyoruz: Suriye’ye sefer olmasın, olursa zafer olmasın!

Sınırda kan akmış. Öyle buyuruyor Hürriyet gazetesi. Kimin kanı? Türkiye’ye sığınmış olan Suriyelilerden ikisi ölmüş. Bir polis ve bir tercüman da yaralanmış. Peki, sınırın bu tarafında akan kan da öteki tarafında akan kan değil mi? Türk basını bile saklayamıyor, dış basın çarşaf çarşaf yazıyor: Özgür Suriye Ordusu’nun Suriye’nin sınır kapısına yaptığı saldırıda en az altı Suriye askeri ve gümrük memuru ölmüş. Hangisi önce olmuş? Orada da tartışma yok: Önce Suriye sınır kapısına saldırılmış, askerler ve gümrük memurları öldürülmüş, sonra Suriye’den bu tarafa ateş açılmış. Yani savunma.

Türk basının aklına nedense gelmiyor, ama dış basının geliyor: Acaba Suriye sınır noktasına saldırı sınırın hangi tarafından düzenlendi? Türkiye tarafından olmasın? Bakın, Lübnan gazetesi The Daily Star neler yazıyor:

“Türkiye zaten Özgür Suriye Ordusu’ndan askeri liderlere Hatay’da ‘askeri kamp’ denen bir yerde ev sahipliği yaparken, aynı zamanda muhalefetin bir dizi üst düzey şahsiyetini ve muhalefet örgütü Suriye Ulusal Konseyi’nin üyeleri arasında yer alan güçlü Suriye Müslüman Kardeşler’in mensuplarını da ağırlıyor. Ayrıca, her ne kadar Türkiye, Dostlar [Suriye Dostları] tarafından benimsenen, isyancı gruplara sadece “öldürücü nitelikte olmayan malzeme yardımı” verilmesi düzenlemesine uyacağını açıklamış olsa da, muhalefetin içinden sesler, Türkiye’nin kendi sınırlarından öldürücü malzeme yardımı taşındığında bir gözünü kapalı tutacağı kanısında olduklarını söylüyorlar.” (11 Nisan 2012)

Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu’nu barındırdığını cümle âlem biliyor. Ya bunlar Türkiye içinden Suriye sınır karakoluna bir saldırı düzenledilerse? Hatta belki de amaçları, iki ülke arasında askeri çatışma çıkartıp Türkiye’yi Suriye’ye saldırtmak olamaz mı? Bu durumda, Suriye ordusu uluslararası hukuka göre “sıcak takip” hakkına dahi sahip olacaktır. Türkiye Irak’ın sınırını “sıcak takip” adına 20 yıldır delik deşik etti de şimdi mi sınır ihlali idamlık suç hâline geldi?

Bu tablo aslında Türkiye’nin “güvenli bölge”yi gizliden gizliye şimdiden kurmuş olduğunu gösteriyor. Resmen güvenli bölge kurmak üzere Suriye’ye karşı askeri operasyon başlarsa tek bir değişiklik olacak: Güvenli bölge sınırın bu tarafından öteki tarafa geçmiş olacak! Çünkü güvenli (ya da tampon) bölgenin esas amacı açık: Özgür Suriye Ordusu’na bir Bingazi hediye etmek!

Bütün bu tablo orta yerde dururken, Tayyip Erdoğan da Esad’a “bizi zorlama” diyesiymiş. Bakın, Çarşamba günü “zorlama” kelimesini birinci sayfadan manşetine yazmış olan gazetelerin listesi: Hürriyet, Milliyet, Star, Taraf, Vatan, Sabah, Güneş, Bugün. Gördüğünüz gibi her soydan ve boydan! Hepsi savaş kışkırtıcısı!

Kim kimi zorluyor? Sen komşu ülkeye askeri operasyon yapan güçlere üs ver, silahlanmalarına göz yum, rejimi devirmek isteyen güçleri bağrına bas. Sonra da “bizi zorlama” de!

Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunmak için en ufak bir gerekçesi yoktur. Ne 25 bin, hatta 100 bin mülteci casus belli (savaş nedeni) olabilir, ne de sınırda akan kan. Suriye’de binlerin ölmesinin gerekçe gösterilmesine ise kargalar biler güler. ABD’nin öteki güney komşumuz Irak’a açtığı savaşta 2003-2009 arasında ne binleri, yüz binler öldü! ABD’ye neden savaş açmadınız? Bunun içindir ki, 2003 savaşı öncesinde Irak için söylediğimizi şimdi Suriye için söylüyoruz: Suriye’ye sefer olmasın, olursa zafer olmasın!