Sömür(ölüyoruz)!

Nilüfer ilçesi Odunluk bölgesinde bir inşaat firmasının şantiyesindeki işçi barakalarında çıkan yangında bir işçi hayatını kaybetti, iki işçi yaralandı. Yangının elektrik kontağından çıktığı düşünülüyor. Yangın, rüzgârın da etkisiyle 2-3 dakikada 70-80 kişilik konteyner yatakhaneyi tamamen enkaza çevirmiş. Dumanların yüksekliği metro seferlerini durduracak boyutlarda. TMMOB'un yaptığı araştırma sonucu yangında ihmal var ve yeterli güvenlik önlemi alınmadığı anlaşılıyor.

Adana Aladağ'da yurt yangınında ihmal ve denetimsizlik sonucu cinayete kurban giden 11 öğrenci ve bir yurt görevlisinin acısı taze iken ardı ardına yeni yangın haberleri geliyor. Kocaeli Dilovası'nda Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi'nde (GEBKİM) bulunan bir fabrikanın deposunda, Tuzla' da bir sünger fabrikasında, Tokat'ta özel bir yurtta yangın çıktı. Yangınların genel olarak elektrik kontağından çıktığı yönünde bilgi veriliyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu ''görünen'' sebep değil; bu noktaya gelene kadar neden önlem alınmadığı ya da olası bir yangında yangının büyümemesi ve can kaybı yaşanmaması için ne yapılabileceği...

İster bir cemaati isterse bir patronu kollamak için bilinçli şekilde denetimin yapılmadığı ya da eksik bırakıldığı yerlerde gözetilen tek şey önlemlerin parasal maliyeti. İşçileri birer insan değil kâr üreten makineler olarak, öğrenciyi de hizmeti ucuza mâl edip pahalıya satacakları müşteri ya da her şeye evet diyip biat etmek zorunda olan bir mürit olarak görenlerin faili olduğu cinayetlerle karşı karşıyayız.  

Devlet de bu katliamlarda birinci dereceden sorumludur. Soma’da 301 işçinin yaşamını yitirdiği katliamda sorumluları cezalandırmak yerine, 7 yılda 70 milyarlık ihale almasını sağlayan, işçi ailelerini tekmeleten bir devlet işçilerin canını nasıl koruyabilir? Cinayete davetiye çıkardığı istatistiklerle kesinleştiği halde sırf patronlara daha fazla kâr ettiriyor, işçileri de örgütsüz bırakıyor diye taşeron çalışmanın önünü açan da bu devlettir. Patron, can kayıplarından önce ne kadar maddi zarara uğradığını, devlet yetkilileri ise meselenin siyasi yankılarını ve olası prestij kaybını düşünüyor.  Çözüm yerine bahane buluyorlar. Yaşanan olayları ''kader'' olarak adlandırıp, ''her ülkede bunlar yaşanıyor, bak şehit oldular'' edebiyatı yapıp milletin gözünü boyamaya çalışıyorlar. 

Birileri daha çok kazansın, zenginliğine zenginlik katsın diye her gün ölüyoruz. Sadece yangınlarda değil, karın tokluğuna çalıştığımız inşaatlarda, arasına sıkıştığımız onlarca tonluk preslerde, birileri daha zengin olsun diye ölüyoruz. Artık yeter! Sizin kâr hırsınızın bizim canımızın önüne geçmesine izin vermeyeceğiz! Üretimin kâr için değil insan ihtiyaçları için yapıldığı bir dünya kuracağız! Çünkü ancak böyle bir dünyada güvende olabiliriz!