“Sınıf atlayan” Türkiye’de asgari ücret açlık sınırının altında

29 Aralık Perşembe günü son toplantısını yapan Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2017 yılında geçerli olacak asgari ücreti açıkladı. Toplantıdan çıkan sonuca göre 2017 yılı itibarı ile brüt asgari ücret 1.777 lira olurken net asgari ücret 1.404 lira olarak belirlendi. Böylece asgari ücret bir önceki yıla göre 104 lira artmış oldu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu bu haberi şu sözlerle duyurdu: ”Öncelikle işçi kardeşlerimizin mutlu olamadığı, işverenin de çok mutlu olamadığı, Bakan olarak benim de mutlu olamadığım ama paylaşarak sıkıntıları azaltacağımız bir yolculuk içindeyiz.”

Açlık sınırının 1.432 TL yoksulluk sınırının 4.665 TL olduğu bir ülkede açlık sınırının bile altında çalışmak zorunda kalan milyonlarca asgari ücretlinin neden mutsuz olduğunu anlayabilmek için iktisat biliminin derin hazinelerinden nasiplenmiş olmaya gerek yok. Bir yandan artan hayat pahalılığı diğer yanda yeni yılda başlayacak olan zorunlu bireysel emeklilik dayatması varken yapılan 104 TL zammın gerçek bir artış olmadığı ortada. Asıl şaşırtıcı olan ise daha dört gün önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir açılışta yaptığı konuşmada “OECD, Türkiye'nin de içinde yer aldığı 8 devletin orta gelirli ülkeler sınıfından yüksek gelirli ülkeler sınıfına geçtiğini açıkladı” sözleri ile Türkiye’nin ekonomide sınıf atladığı müjdesini vermişken işverenin neden asgari ücretten mutsuz olduğu. Öyle ya, Erdoğan’ın “müjdelediği” zenginlik işçinin kursağından geçmediğine göre işverenin cebinde toplanıyor olmalı.

İşverenlere ve bakana haksızlık etmeyelim yine de. O kadar da cimri davranmıyorlar. Var olan sıkıntıları işçilerle paylaşmaya hazırlar. Hatta ellerinden gelse ekonominin tüm sıkıntılarını cömertçe işçi sınıfına sunacak kadar ileri giderler bonkörlükte.

Ekonomi bakanı Nihat Zeybekçi ise daha bir ay önce asgari ücret hakkında “İstemenin sonu yok. Ekonominin realitelerini unutmamak lazım. Zeytini silkelerken dikkat etmek gerekiyor. Dalını, budağını kırmamak lazım ki seneye de zeytin verebilsin” sözleriyle Erdoğan’ın müjdesini verdiği büyümenin devam etmesinin sırrının işçinin açlık sınırının üstünde ücret istememesi olduğunu söylüyor.

Birbiri ile çelişen, günü birlik yapılmış açıklamalar gibi görünen bu üç alıntı, daha dikkatli bir okumayla kapitalist sistemin temel çelişkisinin bizzat egemenlerinin ağzından itirafına dönüşüyor:  Aynı anda herkesin kazanmasının imkânsız olduğu bu sistemde patronların kazanmaya devam edebilmesinin yolu işçilerin açlığa ve yoksulluğa sessiz kalmaya devam etmesinden geçiyor. İşçilerin insanca bir hayat sürebilmeleri ise egemenlerin onlara tepeden bahşedecekleri lütufları bekleyerek değil, kendilerine dayatılan koşullara karşı yürütecekleri sınıf mücadelesiyle mümkündür.