Rakipler yoldaş olunca

YGS sınavında yapılan şifre yolsuzluğuna karşı öğrencilerin gösterdiği tepkiler tüm Türkiye’yi sardı. İstanbul’dan, Antalya’ya, Adana’dan İzmir’e liseliler sokakları doldurdu. Yürüyüşler yaptı en önemlisi de 15 Nisan günü okullarını boykot ederek sınıflar yerine alanları doldurdular.

Bu eylemlerin bir çoğu herhangi bir sorun yaşanmadan coşku içinde geçti. ÖSYM’nin şifre yolsuzluğunu örtbas etmek için harekete geçen iktidar bu amaçla sokağa çıkan liseli gençler hakkında kara propagandaya başladı. Başbakan Erdoğan artık klasikleşmiş bir biçimde hakkını arayan gençleri “marjinal grupların” yönlendirdiğini iddia etti. Hatta daha da ileri giderek “Taksim’de 2 bin kişi toplamak kolay ben de 10 bin öğrenciyle gelirim” diye tehditler savurdu.

Bu “marjinal” sözü konu liseliler olduğunda son derece anlamlı aslında. “Marjinal” sözlükte “son birim, kenarda olan, pek az, pek az önemli olan” anlamlarına geliyor. Düşünüldüğünde YGS yolsuzluğundan önce milyonlarca liseli tamamen marjinaldi. Kenardaydılar, pek azdılar, tek başlarınaydılar. Tek başlarına birbirleriyle yarışıyorlardı ve hepsi pek az önemliydi. Birer istatistikten, aday numarasından ibaretlerdi.

Şifre yolsuzluğu ortaya çıktıktan sonra gösterdikleri tepki onları marjinallikten kurtardı. Pek çok oldular, binlerle alanları doldurdular, slogan attılar, pankartlar taşıdılar ve nihayet pek önemli oldular. O kadar önemli oldular ki ülkenin Başbakanı onlara karşı kürsülerden konuşmalar yapmak zorunda kaldı. Gazeteler onları yazdı, televizyon onları gösterdi, halk onları konuştu. Daha önce ailelerinin sınava hazırlayıp, koşullandırdığı yarış atları gibiydiler. Şimdi rakipleriyle yoldaş oldular, insan olmanın, hakkını aramanın bilincine vardılar.

Gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki Erdoğan isterse 20 bin genci getirsin. Benliğini yitirmiş, köle olmuş, insanlıktan çıkarılmış güruhlar kenarda kalmaya mahkumdur, pek az önemlidir. Marjinal olan onlardır. Gelecek mücadele eden gençlerindir.