Plaza de la Contrarrevolución

Küba’nın başkenti Havana’nın Devrim Meydanı. Ünlü Plaza de la Revolución. Fidel’i nasıl dinlemiş geçmişte, ne coşkuyla, ne heyecanla. 1 Mayıs’larda mesela 500 bin kişi. Moncada Kışlası baskınının yıldönümü 26 Temmuz’larda mesela 800 bin kişi. Devrimin yıldönümünün kutlandığı 2 Ocak’larda mesela bir milyon kişi, neden olmasın. Bir nehir gibi akıp gelen bir halk, bir nehir gibi akıp giden konuşmaları, dört saat, altı saat, ne gerekiyorsa, sonuna kadar sabırla, sabırla ne demek coşkuyla, şevkle, alkışla, tezahüratla dinlemiş.

Geçtiğimiz Pazar günü o meydanda iki Arjantinli meydanın iki ucundan birbirine bakıyordu. Che Guevara’nın, 1967’de ikinci, hatta Afrika’da Kongo’daki savaşını da sayarsak üçüncü devrim girişiminde hayatını yitireli beri meydanın arka tarafında, Fidel’in konuşmalarını Küba halkıyla birlikte dinleyen dev silüeti. Ama bu sefer Fidel’in yerinde bir başka Arjantinli, Papa Francesco. İlki 20. yüzyılın ikinci yarısının en büyük devrimcilerinden biri. Amerikan emperyalizminin en korkutucu düşmanlarından biri. İkincisi, Küba’ya karşı devrimi getirmeye soyunan baş aktörlerden biri. Küba’nın Amerikan ve Avrupa yatırımları yoluyla kapitalizme dönüşünü başlatacak olan uzlaşma ve barışma sürecinde ABD ve Küba yönetimleri arasındaki baş arabulucu. Pazar günü, Plaza de la Revolución’da iki Arjantinli, devrim ile karşı devrimin temsilcileri birbirlerine baktılar. O gün meydanda söz, karşı devrime verilmişti. Plaza de la Revolución, Devrim Meydanı, o gün geçici olarak Plaza de la Contrarrevolución, Karşı Devrim Meydanı olmuştu!

Fidel’in on yıllarca Amerikan emperyalizmine karşı kükrediği yere kurulan kürsüde şimdi İsa dikilmişti!

Emperyalist basın Papa’nın Küba’da çok politik konuşmadığını, ülkenin iç işlerine karışmamaya gayret gösterdiğini vurguladı. Daha ne yapsaydı? Papa Kübalıları Hıristiyanlığın hizmet idealine davet ettikten sonra şöyle dedi: “Hizmet hiçbir zaman ideolojik değildir çünkü biz fikirlere değil insanlara hizmet ederiz.” 

Evet, siz insanlara hizmet edersiniz! Ama hangi insanlara? Önce Vatikan’ın kardinallerine, bankalarına, masonlarına! Sonra işçileri, yoksul köylüleri, emekçileri öteki dünya vaatleriyle oyalayarak, dikkatlerini bu dünyanın zulmünden uzaklaştırarak, Katoliklerin yaşadığı bütün ülkelerde kapitalistlere, bankacılara, toprak sahiplerine! Sonra emperyalist dünyanın bütün kudretli hâkim sınıflarına!

Siz, bugün içinden geldiğiniz için hamisi gibi davrandığınız Latin Amerika ülkelerini (ve tabii Küba’yı) İspanya ve Portekiz, 1492’den itibaren istila ettiklerinde, Amerika’nın yerlilerinin insan olmadığını, dolayısıyla Hıristiyanların onlara acımasının gerekli olmadığını vaaz etmiş bir Katolik kilisesinin mirasçısısınız! Siz, yerin altında altın ve gümüş madenlerinde on altı saatlik işgünü boyunca çalışan yerli kölelerin efendilerine hizmet ettiniz!

Evet, siz insanlara hizmet edersiniz. Ama yanılıyorsunuz! Komünistler de insanlara hizmet ederler. Bir küçük farkla: sizin hizmet ettiklerinizden başka insanlara. İşçilere, küçük toprak sahibi köylülere, dar gelirli esnafa zanaatkâra, bebesini sırtına bağlamış toprağı çapalayan kadına, kent yoksuluna, ezilene, horlanana, … 

Şimdi gelmişsiniz, işçilerin emekçilerin hâlâ komünizme azıcık benzeyen bir ideolojiye göre yaşamaya çalıştığı tek ülkede güya ideoloji aleyhinde konuşuyorsunuz. Anti-komünizm yapıyorsunuz! Hem de tarihin gördüğü en saf anlamda ideoloji olan bir fikirler silsilesi adına!

Sizin kilisenizin içinden çıkma papazlar, 1970’li ve 1980’li yıllarda Brezilya’da, Nikaragua’da, Guatemala’da, Salvador’da doruğunda ABD’nin yer aldığı zulüm ve sömürü sistemine karşı yoksul halkın yanında yer almıştı. O harekete “Kurtuluş Teolojisi” denmişti. Öncülünüz papalar, o hareketi temizledikten sonra gelmişsiniz, Latin Amerika devriminin öncü ülkesinde halka anti-komünizm yapıyorsunuz. Ama CNN televizyonu ve bütün medya size “Halkın Papası” ünvanını veriyor!

Emperyalist basın, Küba halkının Papa’yı dinlemek için Plaza de la Revolución’u “hınca hınç” doldurduğunu yazdı. “Küba halkı komünizmden yaka silkiyor” demek istiyorlar. İşte Papa konuşurken Plaza de la Revolución böyle görünüyordu.

Bir de Fidel konuştuğunda nasıl görünüyormuş meydan, ona bakalım:

Fidel ve kardeşi Raúl bugün ne yapıyor olursa olsun, biz Che Guevara’nın Küba’sını sonuna kadar savunacağız! Papa’ya da, Amerika’ya da, Kübalı karşı devrimcilere de geçit vermemek için uluslararası alanda ne yapılabilirse yapacağız. İş ki Plaza de la Revolución’un adı hep aynı kalsın!

Çok güçlü bir dayanağı var umudumuzun. Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Öyle devrimin ilk yıllarında falan değil, 2014 yılının 1 Mayıs’ında Plaza de la Revolucion’a girmeye hazırlanan, Che’nin silüeti ile yüz yüze gelmiş Küba işçi sınıfı ve halkının resmine bir bakın, anlarsınız!