Partido Obrero’nun 22. Kongresi işçiyi evine davet ediyor

Partido Obrero’nun 22. Kongresi işçiyi evine davet ediyor

Arjantin’deki kardeş partimiz Partido Obrero (PO-İşçi Partisi) bu hafta boyunca 22. Kongresini topluyor. 2013 Ekim ayındaki büyük seçim zaferinin ardından gelen bu ilk kongrede, seçimlerle açılmış olan yeni dönemde partinin izleyeceği hat belirlenecek. Bilindiği gibi, PO seçimlere iki başka devrimci Marksist parti (PTS ve IS) ile birlikte kurmuş olduğu Frente de Izquierda y de los Trabajadores (FİT-Solun ve İşçilerin Cephesi) zemininde katılmıştı. FİT seçimlerde 1,3 milyon oy almış, bu sayede federal meclise ikisi PO’dan (Nestor Pitrola ve Pablo López) olmak üzere 3 milletvekili seçilmişti. Federal meclisin yanı sıra FİT birçok eyalet meclisinde de çok başarılı sonuçlar elde etmişti. Kuzeydeki Salta eyaletinde ise seçime kendi başına giren PO eyalet başkentinde birinci parti olmuştu. Şimdi bu seçim zaferinin yarattığı ortamda toplanan kongre partinin görevlerini ve taktiklerini tartışacak.

Kongre Arjantin’in yeniden sarsıntılı bir döneme girdiği bir anda yapılıyor. Seçimlerden sonra özellikle Buenos Aires’te Noel ve yılbaşını da içine alan uzun haftalar boyunca elektrik ve suyun kesilmesi dolayısıyla çalkantılı günler yaşanmıştı. Ardından, Türkiye’ye paralel biçimde Ocak ve Şubat aylarında Arjantin parası da (peso) dolar karşısında büyük bir değer kaybına maruz kaldı. Arjantin hükümeti (bizim Merkez Bankası’ndan farklı olarak) pesonun devalüasyonuna izin vererek bir kriz ortamı yarattı ve ardından ağır bir kemer sıkma politikası uygulamasına geçti. İşçi sınıfı ve emekçiler Nisan başından bu yana bu saldırıya grevlerle cevap veriyorlar. Başkent Buenos Aires’te öğretmenler 18 gündür grevde. Salta’da PO’nun boylu boyunca içinde olduğu çok geniş katılımlı bir başka öğretmenler grevi yaşanıyor. La Rioja eyaletinde de öğretmenler kafileye katılmış durumda. Ama bundan çok daha önemlisi genel grev. 10 Nisan günü büyük bir genel grev düzenlendi. Ford, Volkswagen, Kraft, Pepsi, Fate gibi büyük fabrikaların yanı sıra hizmetler, eğitim, sağlık, ulaştırma ve diğer sektörler greve yüksek düzeyde katıldı. İşçi sınıfında huzursuzluk o kadar ileri düzeylere varmış durumdaki, iktidardaki Peronist partinin mensubu bürokratların, Moyano’ların ve Barrionuevo’ların CGT’si (Genel İşçi Konfederasyonu) bile genel grev ilan etmek zorunda kaldı. İşte PO’nun 22. kongresi bu ortamda toplanıyor.

Kongre, Salı akşamüstü bir tiyatroda yüksek katılımla yapılan bir açılış oturumu ile başladı. Bu oturumda aralarında çeşitli sektör ve bölgelerden şu anda mücadele içinde olan işçiler de olmak üzere bir dizi konuşmacı söz aldı. Son konuşmayı ise partinin tarihi önderi Jorge Altamira yaptı.

Altamira’nın konuşması farklı düzeylerde bu kongrenin neden daha önceki 21 kongreden farklı olduğu teması etrafında kurulmuştu. Altamira tam yarım yüzyıllık bir örgütlenme çabasının ürünü olan PO’nun kuruluş kongresinin nasıl 1975’te Triple A (Üç A) denen Peronist cinayet örgütünün baskısı dolayısıyla yarı-gizli toplandığını, Videla diktatörlüğü döneminde (1976-83) ise nasıl iki yeraltı kongresi (1977 ve 1982) düzenlendiğini, 1982 kongresinin akşam altıdan sabah altıya kadar yapıldığını, delege kafilelerinin dikkat çekmemek için kongreye ayrı saatlerde katıldığını, sonra 2002’de Argentinazo olarak anılan ayaklanmanın içinde piqueteros (esas olarak işsizlerden oluşan militan yol kesme hareketi) hareketinin partiye nasıl yeni bir ivme kazandırdığını anlattı. Bugünkü kongrenin ise farklı bir nitelik taşıdığını şu sözlerle izah etti:

Amacımız ülkenin Partido Obrero’nun kongre yapmakta olduğunu bilmesi. Ülkenin, bu kongreye ilgi çekebildiğimiz ölçüde, ulaşacağımız sonuçlarla ilgilenmesi. Amacımız, FİT’e oy vermiş bir milyon üç yüz bin emekçi vatandaşımızın bu denli büyük bir görevin altına girmiş olan bu siyasi örgütün nasıl tartıştığını, kendi sonuçlarına nasıl ulaştığını bilmesi. (…) Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, işçi sınıfının bu gelişmenin nasıl olduğunu, PO kongresinde kararların nasıl alındığını gözleriyle görmesi. Sanki diyoruz ki, “haydi bizim eve gel, bir mate[1] içelim, bizim çocukları gör, seni eşimle tanıştırayım. Çünkü inanıyoruz ki, bir kez evimize girdiğinde hayat boyu arkadaş olacağız.

Altamira bu yaklaşımı, devrimci sol ile, yani Arjantin bağlamında devrimci Marksist hareket ile işçi hareketinin birleşmesi, tek bir hareket haline gelmesi amacı ile açıklıyor. Bu, Arjantin’in özel koşullarında işçi sınıfının Peronizm’e bağlılığını kırıp atmak demek:

Şimdi bu yeni kongre geldi; bu kongre ne 2002’de piquetero hareketinin damgasını vurduğu kongreyle, ne de Isabelita’nın[2] ya da askeri diktatörlüğün döneminde yapılan gizli ya da yarı gizli kongrelerle aynı olacak. Onlar kendi amaçları ve kendi önemleri olan farklı kongrelerdi. Şimdi çok ciddi, çok önemli bir siyasi değişimin orta yerindeyiz. Bir bakıma Victor Grosi yoldaş bunu en berrak, en sivri dilli, en incitici biçimde söyledi: kimlik değiştirmek gerekiyor, dedi. Artık patron partilerinin kuyruğunda, sendika bürokrasisinin hâkimiyetinde geçen bir dönemi kapatmak, işçi hareketi ile sosyalizmin aynı kelime, aynı kavram, aynı örgüt ve aynı bakış açısı anlamına geldiği bir dönemi açmak gerekiyor.

Bu, devasa bir görevdir. Arjantin işçi sınıfı 20. yüzyılın ortasından bu yana, yani artık 70 yıla yaklaşan bir süre boyunca bir burjuva hareketi olan Peronizm’in hâkimiyetinde kalmıştır. Altamira işte buna son vermekten bahsediyor. İş çok zorlu olduğu için de FİT’i bir bütün olarak göreve çağırıyor:

FİT bu yolu objektif olarak açmış bulunuyor. Objektif gerçek şudur ki, FİT, çok derinde yatan bir eğilimin, koskoca kitlelerin daha üst bir ifade yaratmalarının (ve kendi faaliyetleri aracılığıyla geliştirmelerinin) kanalı olmuştur. Bu yüzdendir ki, üzerinde tartışacağımız önerilerden biri, FİT’in bir program ve örgütlenme metodu temelinde solu işçi sınıfı ile birleştirme şiarıyla bir siyasi, sosyalist, işçi sınıfına ve sola ait kongre çağrısı yapmasıdır. (…) Siyasi anlamda, reel anlamda, başka hiçbir şey mevcut değildir. Ya sendika bürokrasisi ve patronların Peronizmi ya da FİT ve sınıfçılık; arada başka hiçbir şey yok. Yapılabilecek en ciddi hata, sendikalarda, fabrikalarda, gençlik içinde, üniversitelerde, liselerde sağlamış olduğumuz gelişmenin bize dayattığı sorumluluğu üstlenmemek olur. Bütün bunlar geçici gelişmeler mi? Katiyen. Çünkü uzun yıllar boyunca mücadelelerin içinden süzülüp gelen örgütleriz hepimiz. Biz PO olarak bu yıl ellinci yılımızı kutluyoruz. Ama öteki akımlar da köklerini ülkede tarihi bir rol oynamış siyasi gövdelerden alıyorlar; yani onlar da basit birer esintinin ürünü değil. Zaferler, yenilgiler, kopuşlar, kavgalar aracılığıyla şimdi işçi sınıfına aktarılmayı bekleyen bir tarihi deneyim oluşturulmuş durumda.

Arjantin 2000’li yılların başları gibi yeniden bir mayalanma dönemine giriyor. Yoldaşlarımıza ve Arjantin işçi sınıfına iyi dileklerimizi ve dayanışmamızı ifade ediyoruz.

 

 



[1]Mate, Arjantinlilerin (ve Uruguaylıların) sabah akşam içtikleri bir özel çaydır.

[2]1970’li yıllarda Arjantin devlet başkanı olan Isabel Perón.