“Paralı Kürtlük” cemaate hediye!

AKP hükümetinin hazırladığı “demokratikleşme paketi”nin “çözüm süreci” bağlamındaki en önemli unsurlarından biri Kürtçe’nin özel eğitim kurumlarında öğretim dili olarak kullanılabilmesine ilişkin olanı. Kürt hareketi uzun zamandır anadilinde eğitimin pazarlığa tâbi olmayan en önemli haklardan biri olduğunu söyleyip duruyor. Tayyip Erdoğan ise bu tür bir hakkın söz konusu bile edilemeyeceğini bundan çok kısa süre önce açık seçik biçimde dile getirdi. Paket açıklandığında görüldü ki, böyle bir hak söz konusu edilebiliyormuş. Tayyip Erdoğan boş konuşmuş!

Şimdi Erdoğan’ın halka ve en başta Kürt halkına açıklaması gereken bir şey var. Neden sadece özel eğitim kurumlarında? TRT Şeş bir kamu kurumu olduğuna göre, devlet Kürtçe’nin üzerindeki esaretin ağır ağır kaldırılması sürecinde rol alabiliyor. Yayıncılık söz konusu olduğunda devlet işin içine girebiliyor da eğitim alanında neden özel kurumlara tekel tanınıyor?

Bu soruya Erdoğan’ın açık sözlü bir cevap vermesi mümkün değil. Daha bir ay önce, Türkmenistan’dan dönüşte uçakta gazetecilerin bu konudaki sorularına cevap verirken sadece “Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atamayız” diyerek Kürtçe öğretimin reddedilmesini gerekçelendirmemiş, aynı zamanda açık ve seçik biçimde şu cümleyi kullanmıştı: “Özel okullarda da yok” (Hürriyet, 17 Ağustos 2013). Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu mu diyorsunuz?

Konu o kadar hassas ki, Erdoğan’ın has adamlarından, Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, paket açıklandıktan sonra dahi anadilinde eğitime karşı çıktı! O zaman Erdoğan neden bu önlemi koydu pakete?

Sitemizde paket üzerine sıcağı sıcağına yapılan ilk yorumda bu konuda şöyle deniyor: “En tartışmalı konu olan anadilinde eğitim ise bütünüyle bir sınıf sorunu haline getirilmiştir. Özel okullarda bu tür eğitimin yapılabilmesi olasılığı, Kürt burjuvazisinin çocuklarının Kürtlüğünü yaşaması ama Kürt işçi, köylü ve emekçi ailelerinden gençlerin asimilasyonuna devam anlamı taşır. Türkler arasında paralı askerlik yoluyla ayrım yaparak Kürt savaşında ölmek ve öldürmek işini Türk işçi ailelerin çocuklarına veren hükümet, burada da Kürt burjuvalarına ‘çocuğunu Kürt kültürüyle yetiştir ki yarın yeni sömürgemiz (şimdilik) Irak sınırları içindeki Kürdistan Bölgesi’nde bizim ajanlığımızı yapsın’ demektedir” (“İsyan kampını bölme paketi”, http://gercekgazetesi.net/gundemdekiler/isyan-kampini-bolme-paketi).

Bu analiz bütün geçerliliğini koruyor, ama bir soru daha sormak gerek: bu işi kim yapacak? Yani Kürt burjuvazisinin çocuklarını Kürdistan’ın geri kalan bölümünde sömürgecinin ajanı haline getirecek eğitimi kim verecek? Bu sorunun cevabı kolay: her kimin parası varsa ve eğitim sektöründe güçlü ise, o verecektir elbette. Eğitim sektörünü siyasi amaçlarla kullanma konusunda kimin muazzam bir deneyimi olduğuna kuşku var mı? Elbette Fethullah Gülen cemaati!

Cemaat dünyanın dört bir yanında, ama en önemlisi Türki cumhuriyetlerde ve Afrika’da kurduğu okullarla Türk sömürgeciliğinin Türkçe sesi oldu. Şimdi Türk sömürgeciliğinin… Kürtçe sesi olacak. Pensilvanya müftüsünün stratejik kararlılığının içine yedirilmiş taktik esnekliği burada bir kez daha büyük bir ironiye kaynak oluyor.

Nitekim cemaatin bu konudaki istekliliği ilk ifadesini buldu bile. Şırnak’ın tek özel okulu olan ve cemaate yakınlığıyla bilinen Kardelen Eğitim Kurumları bünyesinde bulunan Yağmur Koleji’nin müdürü, veliler talep ettiği takdirde Kürtçe eğitime geçebileceklerini açıklamış Taraf gazetesine. Kardelen Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı’nın söyledikleri ise bir itiraf niteliğinde: “Bizim Kürtçe eğitim için gelecek planlarımız var. Tabi bunun yasal zeminde olmasını bekliyorduk. Bölge insanının kültürünü sosyal yapısını bilen bir kadromuz var. Şu an yasal mevzuat yerine getirildiği zaman Kürtçe eğitim vermeye hazırız” (Taraf, 3 Ekim 2013, vurgu bizim). Yani her şey hazırlanmış, yasasını bekliyormuş.

Anlaşılan AKP ile cemaat arasında uzun zamandır bir pazarlık var bu konuda. Erdoğan bir ay içinde geri adım atarak bir yandan Kürt halkının içine bir Truva atı salmış, bir yandan da Fethullah Gülen ile arasını düzeltmek için önemli bir adım atmış oluyor. Böyle amaçlar için insan bir ay içinde söylediğini geri almaz mı, tükürdüğünü yalamaz mı? Hudeybiye taktikleri!

Kürt hareketi de özel okul açar mı dediniz? Bu, Kürt hareketi içinde burjuva unsurlarının güçlenmesi için çok güzel bir kanal oluşturur! Buna aldırmayan için dert değil. Ama bize göre Kürt hareketinin mücadeleciliğinin törpülenmesi yolunda bir yeni dinamik yaratacaktır bu.

Tabii, devletin Kürtlere ne vereceğinin ölçüsü esasında pratik. Tam da paketle anadilinde eğitime özel eğitim kurumlarında izin verildiğinin ertesinde Mardin Artuklu Üniversitesi’nde bir protesto düzenlendi. Kürtçe öğretmenliği için eğitim görmüş olan öğrenciler atamalarının yapılmamış olmasını protesto ettiler. Bu insanlar arasında Kürtçe öğretmeni olabilmek için işini gücünü terk etmiş olanlar da var. Öyle az da değil sayıları. Mardin, Dicle, Bingöl ve Muş Alpaslan Üniversitesi’nde okumuş toplam 1200 kişiden söz ediliyor. Ama bu faaliyet Kürt halkının uyanışını yeni bir aşamaya taşıyabileceği için devlet korkuyor. Demek ki iş hiç kolay değil. Burhan Kuzu korkularında belki de haklıdır!