Otuuur! Sıfır!

Yalandan kimin başı ağrımış? Ağrıyacak, çok ağrıyacak! Yalanların her gün bini bir para. En yenisi de Sıfır Ahmet Paşa’dan geldi. Hani, şu “sıfır sorun” diye yola çıkıp en azından ülkenin doğusunda “sıfır komşu” kalmasına yol açan müflis Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Hazret en ufak bir utanma duygusuna kapılmadan bakın ne diyor: “Türkiye hiçbir zaman bölgemizde dış bir askeri müdahaleye davetiye çıkarmadı. Hiçbir zaman savaş çağrısı yapmadı.”

Ar damarı çatlamamış olan insanlar bazen başkaları adına utanma hissi duyarlar. Kim bilir, Davutoğlu’nun basın toplantısını izlemekte olan ve son iki yıldır Suriye konusundaki politikasını yakından izleyen kaç haberci bu duyguya kapılmıştır. İnsan arşivlere dalacak olsa, Davutoğlu’nun ağzından en az birkaç düzine “savaş çağrısı” ve “dış bir askeri müdahaleye davetiye” bulup ortaya dökebilir. Ama bu sitenin okuyucusu için öyle kanıtlara gerek yok. Sadece Davutoğlu’nun ağa babası Erdoğan’ın ünlü son açıklamasını hatırlayın, yeter: “Biz şu anda her türlü koalisyonun içerisinde yer almaya hazır olduğumuzu söyledik. Ve bunu bir ‘Gönüllüler Koalisyonu’ olarak da değerlendiriyoruz.”

G-20 toplantısı için yola çıkışta (5 Eylül) söylenen bu sözler iki şeyi açıkça ortaya koyuyor: Birincisi, AKP hükümeti Suriye’ye karşı savaşta her türlü rolü üstlenmeyi baştan kabul etmiştir; ikincisi, “Gönüllüler Koalisyonu” diyerek Erdoğan Birleşmiş Milletler kararına dahi gerek yoktur diyor. Yani herkesin bildiği gibi, uluslararası hukukun ayaklar altına alınmasına onay veriyor.

Hazır oldukları “koalisyon” Obama’nın o anda hazırlamakta olduğu koalisyon olduğuna göre, bunun “her türlü”süne hazır olduğunu ilan etmek, “dış bir askeri müdahaleye davetiye” den ve “savaş çağrısı”ndan başka nedir?

Sıfır Ahmet Paşa’nın çoktan görevden alınmış olması gerekirdi. Suriye sınırını kevgir haline getiren, böylece El Kaide militanlarının gece Türkiye’de barınıp gündüz sefere çıkmasını, yaralananların burada tedavi edilerek yeniden savaşa gönderilmesini olanaklı kılan, bütün dünya basınının bildirdiği gibi bu El Kaideci, cihatçı, Selefi, Tekfiri vs. güçlere silah ve eğitim sağlayan Davutoğlu, sonunda Gaziantep’te, Ceylanpınar’da, Cilvegözü’nde ve Reyhanlı’da yaşanan bombalama eylemlerinde başımıza gelen ölümlerin de, keşif uçağında ölen iki pilotun ölümünün de sorumlusudur. Esad’ın derhal düşeceği varsayımını yaparak Türkiye’yi boylu boyunca Suriye iç savaşının bir oyuncusu haline getirmiş, varsayım bütünüyle yanlış çıkınca politikası iflas etmiştir. Suriye savaşını Suudi Arabistan’ın politikasına uygun olarak bir mezhep savaşı haline getirmeyi başarmıştır! Bu örümcekli krallığın Ortadoğu’da kendi resmi mezhebi Vahhabilik adına yaratmaya çalıştığı Sünni-Şii ve Sünni-Alevi politikasının fedailiğini yapmaktadır. Hemen görevden alınmalıdır.

Olan şudur: Suriye’de 21 Ağustos’ta Esad rejiminin sivil halka karşı kimyasal silah kullandığı iddiası ortaya atılıp da bu ülkeye karşı savaş açılması konusunda en gönülsüz ülke olan ABD bile savaşa yatkın bir görünüm çizince Erdoğan ve Davutoğlu, bu savaşın kendilerini kurtaracağı umuduyla bu yola sarılmışlardır. Ama Putin şık çalımlarla rakiplerini (ABD’yi, Fransa’yı, İsrail’i vb.) geçip Erdoğan’ı ters köşeye yatıran vuruşunu yapınca bizim ikili ortada kalıvermiştir. (Bu olan bitenden sonra Erdoğan’ın G-20 öncesi sözünü ettiğimiz basın toplantısında söylediği bir söz bambaşka bir anlam kazanıyor. Erdoğan “Putin’i anlamakta zorlanıyorum” demişti. Belli!) Şimdi Davutoğlu bu yüzden açıkça “gerçeğe aykırı beyan”da bulunmaktadır.

Seni hiçbir şey kurtaramayacak, Davutoğlu. Sen profesör olabilirsin ama Tarih Öğretmen'in sınıfından geçemedin. Otuuur! Sıfır!