Öğrencinin YGS stresine çözümün şifresi: Mücadele!

Üniversitelere girişte ilk basamak sınavı olan YGS’de yaşanan şifre skandalının etrafında kopan fırtına dinmek bilmiyor. Bu tür merkezi sınavlarda yolsuzluk yapılması ilk defa gerçekleşmiyor. Daha önce de Anadolu lisesi sınavlarında ve ÖSS’de soruların çalındığının anlaşılması dolayısıyla sınavlar iptal edilmişti. 24 Mayıs 1992’de yapılan Anadolu Lisesi sınavının bazı soruları aynı sabah çıkan gazetelerde yayınlanmış, şaşkınlık içinde sınava giren öğrenciler çıkışta sınavın iptal edildiğini öğrenmişlerdi. 2 Mayıs 1999 günü yapılacak ÖSS sınavı ise aynı gerekçeyle yani sorular çalınmış olduğu için bu sefer sınavdan bir gün önce iptal edilmişti.

Ne 1992’de ne de 1999’da yaşanan skandallar, geçtiğimiz yıl KPSS’de bu yıl da YGS’de yaşanan skandallar kadar sarsıcı olmadı. Neden? Skandal dolayısıyla hedef tahtasına oturtulan AKP ve Fethullah Gülen Cemaati’ne yakın yazarların yorumu açık. Onlara göre seçimler yaklaşırken bilinçli bir biçimde AKP iktidarı yıpratılmak isteniyor. Haksızlık yapılıyor. Bu tavrı son zamanda çok sık gözlemliyoruz. Artık neredeyse atasözüne dönüşmüş bir ifadeyle “en iyi savunma saldırıdır” taktiğiyle AKP ve Cemaat taraftarları karşı saldırıya geçmiş durumda. Peki gerçekten yaşanan skandal dolayısıyla iktidarın suçlanması haksızlık mı? Ya da cemaatin gündeme getirilmesi sadece bir karalama kampanyası ile açıklanabilir mi?

Olgulara bakıldığında skandalın boyutlarının 1992 ve 1999 hatta KPSS vakalarının çok ötesine taştığı açıkça görülüyor. Daha önce adı geçen her iki sınavda da çok sayıda öğrencinin geleceği söz konusuydu ve bu öğrencilerle ailelerinin canı ciddi biçimde sıkılmıştı. Ancak o örneklerde olan biten sınav sorularının çalınmasıydı. Son KPSS sınavında da benzer bir durum yaşandı. Ancak bu yolsuzluk sınavdan sonra tüm soruları yanıtlayan kişilerin çektiği şüphe dolayısıyla ortaya çıkarıldığı için yankısı öncekilerden daha büyük oldu. Son YGS sınavında ise meselenin boyutlarını genişleten önce ÖSYM Başkanı ardından iktidar ve Gülen yanlısı medya, nihayet Cumhurbaşkanı ve hükümetin aldığı blok tutum oldu. Son zamanlarda Başkanlık sistemi tartışmalarından, dış politikaya bir dizi sorunda kendi içinde çatlak yaşayan iktidar cephesinin YGS meselesinde aldığı kesin ve ortak tutum tek başına şüphe çekmeye yetmektedir.

İktidarın bilfiil yolsuzluğu organize ettiği şüphesi ayrıca olgular tarafından da desteklenmektedir. ÖSYM’nin baştan beri yaptığı tüm açıklamalar çelişkilidir. Olağanüstü güvenlik önlemlerinin alınması ÖSYM’nin masumiyetinin delili olarak sunulmaktadır. Baştan beri savunmanın temeline oturtulan bu yaklaşıma göre sınav salonuna kalem dahi sokmayan, sınav sorularının hazırlandığı merkezden dışarı çöp bile çıkmayan, sınav sabahı cep telefonu öperatörlerinin faaliyetlerini durdurmasını önerecek kadar ileri giden ÖSYM kesinlikle suçlanamaz. Oysa bu savunmanın kendisi bir itiraf niteliğindedir. Çünkü YGS’de iddia soruların çalınması değil şifrelenerek ve şifrelerin servis edilerek belirli kişilere çıkar sağlanmasıdır. Yani şifreyi bilen adaylar sınav günü tüm GSM operatörleri kapatılsa hatta bir günlük sıkıyönetim ilan edilse bile soruları şifreyle doğru yanıtlayacaklardı.

ÖSYM her öğrenciye ayrı sınav kitapçığı çıkarlıdğını açıklamış ancak 1 milyon 700 bin’den az sayıda cevap anahtarı olduğu ortaya çıkınca susmuştu. (Cumhurbaşkanı Gül’ün en çok bu açıklamayla ikna olmuş olduğunu hatırlamak gerek) Şifrenin “Meteksan matbaasının işgüzarlığı” ile basına verilen kitapçıktakinden ibaret olduğu da yalan çıkmıştır. ÖSYM’nin sitesine koyduğu kitapçıklarda da şifreleme olduğunu Milliyet yazarı Abbas Güçlü ayrıntılı ve somut bir şekilde ortaya koymuş ancak bu konuya da net bir cevap verilememiştir. Şifrenin temelinde yer aldığı söylenen “Mod medyan” kavramının internette aranma sayısı sınavdan günler önce 5 kat arttığı ortaya çıkmıştır.

Tüm bunların “tesadüf” olarak açıklanması kimseyi kurataramaz tam tersine kuşkuların kesinleşmesine yol açar. Zira YGS’de Eyüp ilçesi Silahtarağa Lisesi’nde birçoğu başortülü olmak üzere sadece kız öğrencilerin sınava girmesi de tesadüf olarak açıklanmış ancak kısa sürede 7 okulda daha haremlik-selamlık sınav yapıldığı ortaya çıkmıştı.

Tablo bu kadar açıkken yolsuzluğun failleri için “en iyi savunma saldırıdır” taktiğinden başka bir seçenek kalmamıştır. Cumhurbaşkanı bu tablodan “ikna!” olduğunu açıkladıktan sonra gerçeklerin değil de Reis-i Cumhur’un makamının ağırlığıyla ikna olanların açıklamaları peşi sıra gelmiş ve adeta merkeziyetçi bir yapının söylemde ve eylemde birlik ilkesine uygun biçimde “AKP’yi ve Cemaati yıpratmak isteyenlerin komplosu” söylemi yürürlüğe sokulmuştur. Saldırı sözde kalmamış polis eliyle eylem yapan öğrencilere cop ve gözaltı olarak da somutlaşmıştır.

Tüm bu tabloda tarafların uzlaştığı tek nokta var. Herkes YGS etrafında kopan fırtınanın, sınava giren öğrencilerin psikolojisini bozduğunda ve onları strese soktuğunda hem fikir. Oysa psikoloji bilimi bastırılan duygu ve düşüncelerin yaratacağı sorunlar üzerine geniş bir literatüre sahip. O halde öğrencilerin öfkelerini bastırmak, onları avutmaya çalışmanın faydası yok. En iyisi öfkeyi birleştirmek hep birlikte hesap sormak! Bizim stres ve psikolojik depresyona karşı önerdiğimiz çözüm budur: Mücadele!