Madam gibi ölmek!

Kadın demek korkak demek midir? Türkiye toplumunun en geri ilişkileri muhafaza etmekte ısrar eden, aileyi bir şefkat ve sevgi ağı olmak yerine bir baskı ve zulüm ortamı halinde tutmak isteyen, bütün bunlardan dolayı kadınları aşağılamaya, aşağıda tutmaya, aşağı göstermeye bayılan bir kesimi, özellikle o kesimin erkekleri kadını korkak göstermeye bayılır. Bir başka aşağılama!

Tarih nice kadın görmüştür, cesur, başı dik, kahraman. Bu kadınlar her çağda var olmuştur. Bizim çağımızın en cesur kadınlarından biri de 20. yüzyılın en büyük kadın devrimcisi Rosa Luxemburg’dur. Kadına devamlı dil uzatan, onu korkak sayan, böylece ezilmesine destek veren nice erkek cesaret konusunda onun eline su dökemez!

Polonya asıllı Alman devrimcisi Rosa Luxemburg, 20. yüzyılın başında Almanya’nın Marksist partisinde, o zaman Marksist partiler için kullanılan adla Sosyal Demokrat Parti’de (SPD) mücadele ederken, düzenle barışmış, işçi sınıfının devrimci politikasını reddeden erkeklere nasıl da bazen neredeyse tek başına cesurca kafa tutmuştur!

Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde, kapitalist düzene bağlanmış olan bu önderlerin çoğu Alman emperyalist kapitalizminin ve Osmanlı’nın da baş belası İmparator II. Wilhelm’in lanetli politikasının arkasına dizilirken, Rosa nasıl da cüretle onların hepsini, kapitalistleri ve imparatoru karşısına alarak savaşa karşı çıkmış, savaşın farklı emperyalist ülkelerin kapitalistlerinin çıkar mücadelesinin ürünü olduğunun altını çizerek savaşa karşı sınıf mücadelesini savunmuştur. Nasıl 1915’ten savaşın sonuna kadar (birkaç aylık bir arayla) hapiste kalmayı, alnı açık yaşamayı tercih etmiştir.

Sonra Rusya’da 1917 Ekim devriminin zafere ulaşmasından, emekçi köylülük tarafından desteklenen işçi sınıfının iktidara geçmesinden neredeyse tam bir yıl sonra Alman işçi sınıfı çok benzer bir devrimle ayağa kalkınca, emperyalist savaş mezbahasının katillerine karşı barikatlarda devrimi ileri taşımak için cesaretle ileri atılmıştır Rosa.

Bu kadarı herhangi bir erkeği “adam gibi” yaşayan ve ölen bir kahraman haline getirmeye yeter de artar bile. Ama bunları yapan bir madamdır! Üstelik kısacık boylu, erken yaşından gelen bir kalça çıkığı dolayısıyla hep topallayarak yürüyen, onu gören pek “cengâver” erkeklerin “adam” yerine koymayacağı bir kadınken. Hiç de öyle “erkek gibi kadın” denecek cinsten olmadığı halde!

İşte bu kadın, 1919 Ocak ayında, 10 ila 20 milyon arasında insanın canına mal olmuş olan emperyalist savaşı çıkarmış olan düzene, ayakta kalırsa daha da kötüsünü yapacağını bildiği düzene (İkinci Dünya Savaşı’nın 60 milyon cana mal olduğunu unutmayın!) karşı mücadele ederken barikatlarda sosyal demokratlarla sağcıların işbirliği sonucunda tutuklanıyordu. Ama karşı devrimcilerin, düşmanlarının elindeyken müthiş bir cesaretle en ufak bir geri adım atmadığı için başı dipçikle ezilerek öldürülüyor ve cesedi bir kanala fırlatılıyordu.

İşte size kadın, işte size cesaret! Bugün Rosa’nın mirasçısı başka kadınlar bizim coğrafyamızda da onun devrimci yolundan yürüyorlar. Yukarıdaki fotoğraflardan birinde Rosa var, ötekinde ise Filistinli kadın gerillalar. “Madamlar”ı aşağılayanların el sıkıştığı Siyonist İsrail’in güçlü ve gaddar devlet aygıtından ürkmeden, gözlerini kırpmadan silahlanıp mücadele eden kadın gerillalar. Üstelik ne bizim coğrafyamızda, ne Latin Amerika’da bir tek Filistinli kadınlar yok. Birçok halkın genç kızları, kadınları, silah elde, uğruna gerçekten ölünecek şeyler için ölmeye hazır mücadele ediyorlar ve bazıları bir gün ölüyor. Hem de kadınları aşağılayan o erkekler gibi başka halklar üzerine tahakküm kurmak için, emekçi sınıfları sömüren kapitalizmi sürdürmek için değil. Özgürlük için, bir halkın bir diğerini ezmesine son vermek için, emperyalizmi ve Siyonizmi kovmak için, kapitalist sömürüye son vermek için! Kadının ezilmediği bir yeni düzen kurmak için!

Madam gibi ölüyorlar!